AZINLIKLAR VE OSMANLILAR (3)
25 Şubat 2017, Cumartesi 08:41En fakir köylü bile ektiği tohumun bedeli için onlara borçlanırdı. Öyle ki Osmanlı, onlarsız bir tek gün yaşayamazdı. Bu öylesine aşikar bir durum ki, Türkiye’yi çökertmek isteyen Rusya, bu toplumu kazanmaya çalışmıştır. 1828 de Erzurum’u aldıkları zaman bölgedeki Ermenileri şiddet hareketlerine teşvik etmiştir. Bunun neticesindir ki, Ruslar çekilirken Ermeniler de onlarla birlikte gitmek mecburiyetinde kalmışlardır.”(1)
YahûdilerYahûdilerin yaptığı da Rum ve Ermenilerinkinden farklı olmamış hattâ onlar devletin temeline de kezzap dökmüşler ve Osmanlının târih sahnesinden silinmesinin sebebi olmuşlardır. Bütün dünyanın onlara soykırım uyguladığı bir dönemde, Osmanlı bunlara kucak açmış, ama onlar bu iyiliğe Osmanlıyı infâz eden, mason ve Siyonist emellerle kurulan İttihat ve Terakki Cemiyetini Osmanlının başına belâ ederek, neticede İsrail Devletini kurup Filistin’i ilgâ ve imha ederek cevap vermişlerdir. Bugün de Filistin’de neler yaptıkları bütün dünyanın mâ’lumu.
En zayıf dönemimizde yani Birinci Dünya Savaşı yıllarında devletin maliye ve ekonomisiyle oynamak sûretiyle yaptıkları hâinliklerden başka, Çanakkale Savaşları esnasında(2) meşhur Sion Katır Birlikleri, Yahûdi Taburları adı altında işgal güçleri içinde bizzat yer almışlar ve asırlardır yapılan iyiliklerin bedelini bizi sırtımızdan bıçaklamak sûretiyle ödemişlerdir.(3)
Hâlbuki Osmanlı seferlerde savaşırken bunlar ticâretle meşgul oldukları, askere alınmadıkları, hilekârlığı da çok iyi bildikleri için hepsi çok zengin olmuşlar, merkezi otoriteye bağlı kaldıkları müddetçe dinlerine, dillerine, inançlarına, mezheplerine, örf, âdet ve geleneklerine hiçbir müdahale edilmemiş ve bazılarının itiraf ettiği gibi, en huzurlu günlerini Osmanlı içinde yaşamışlardır.
Bu hususta İlber Ortaylı şöyle der: “19. Yüzyılda ne Avrupa’da, ne de Rusya da hâkim ulusun dışında herhangi bir dini-etnik gruptan devlet adamına rastlanmazken Osmanlı İmparatorluğunda Hıristiyan, Ermeni ve Mûsevî nâzırlar, sefirler, vâliler hattâ Uluslar arası konferans ve barış antlaşmalarına gönderilen gayrimüslim murahhaslara sıkça rastlanıyordu” (4) ABD’li târihçi Stanford Shaw da: “Azınlıklar, Osmanlı Devletinde millet içinde millet haline gelmişken, Avrupa’da ise aynı ırktan ancak ayrı mezhepten insanların birbirini yakma törenlerine şahit olunuyordu.”(5) der.
Azınlıkların hepsi hâinlik yapmıştır gibi çok radikal bir cümle kurmak istemem ama, özellikle Osmanlının en zayıf dönemindeki gayri Müslim menşeli devlet adamı ve bürokratlardan birçoğu bu millete ve devlete hıyanet etmişlerdir.(6) Bunların menfi faaliyetleri ayrı bir kitap olur ama biz birkaç misal verelim:
Balkan Savaşından önceki günlerde dışişleri bakanımız Gabriel Noradungyan isimli bir ermenidir. Savaş olmayacağına dair kesin teminat vermiş, propaganda yapmış ve eğitimli, tecrübeli Osmanlı askerlerinden 120 taburluk yani 120 bin kişilik bir bölümü terhis ettirmiş, akabinde Balkan Savaşı çıkmış(7) ve Osmanlı ordusuna târihinin en büyük hacaletini (utancını) yaşatmış, Ruslar ve emrimiz altında asırlarca hizmetimizi gören küçücük Balkan devletleri Yeşilköy’e kadar gelmişler, milyonlarca Evlad-ı Fâtihan dediğimiz Balkan Türkü göç etmek mecburiyetinde kalmış ve bu göçler esnasında Osmanlı Târihinin en dramatik olayları yaşanmıştır.
Fıkralarımıza geçen Marko Paşa Osmanlı ordusu içinde yetkili bir doktor ve bürokrattı. Osmanlı ordusu içinde gayri Müslim azınlıklardan doktor olarak görev yapan kişilerin, hasta ve yaralı Mehmedçikleri zehirli iğnelerle veya yanlış tedavilerle öldürdüklerini bildiği halde bunlara göz yumduğu ortaya çıkmıştır.(8)
Asırlarca içimizde huzur ve sükûnet içinde yaşayan insanların birçoğunu Avrupalılar canavar haline getirip nice savaşları, suikastları, isyan ve ihtilalları yaptırıp, milyonlarca insanın kanına girdiler. Batılıların bu iğfallerinden sonra, asırların o Tebaa-i Sadıka tâbir edilen insanlardan bazıları öyle canavarlaşmışlar, öyle azıp kudurmuşlar ki, Birinci Dünya Savaşı yıllarında esir düşüp Irak, Suriye, Mısır gibi yerlere götürülen ve İngiliz kamplarında tutulan Mehmedçiklerimizden takriben 15 bin adedinin gözleri, bu kamplarda İngiliz-Fransız ordusu içinde görev yapan Ermeni doktorlar tarafından bile bile kör edilmişlerdir.(9)
Osmanlı ve İslâm devletlerinde görev alacak elçileri yetiştirmek için Viyana’da 1753’te Şark Dilleri Akademisi kurulurken bizimkilerin böyle bir derdi olmamış, ama Dışişlerinde kullanmak üzere devamlı Rum, Yahûdi ve ermeni tercüman ve memurlar kullanılmış, devletin en mahrem sırları onların elinden geçmiş, özellikle Osmanlının son dönemlerinde devletin en mahrem sırlarını bu gayri Müslim memurlar, tercümanlar Avrupalılara aktarmışlardır.(10)
Dipnotlar:
1-Mehmed Şeker, “Anadolu’da Birarada Yaşama Tecrübesi”, DİB yay. Ankara 2000, s. 154.
2-Aubrey Herbert, “Çanakkale, (Devler Ülkesinde Devler Savaşı), Çev.Seyfi Say, Ataç Yay. İst. 2006. s. 40.
3-John Henry Patterson, “Sion Katır Birliği Komutanından Çanakkale Savaşında Siyonistler-Hatıra”, Dün Bugün Yarın Yay. İst. 2011, s. 26.
4-Mehmed Gündem, Gayri Müslim Vatan Şehitleri, Milliyet Gazetesi yazı dizisi, 01. 03. 2005.
5-Stanford Shaw ABD li Târihçi.(İ. Refik, Târih Şuuruna Doğru 3,Albatros Yay.İst.2001, s.141).
6-Taha Niyazi Karaca, “Büyük Oyun”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 387-Azınlıklara mensup paşa ve devlet adamlarının hâinlikleri, s. 454.
7-M. Sabri Koz, “Edirne Müdâfii M. Şükrü Paşa”, Zaman Kitap, 2008, İst. s. 81.
8-Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 26, s. 40.
9-Eyüp Sabri, “Esaret Hatıralarım” Terc. 1001 Temel Eser, İst. 1978, s. 36-88; Cemalettin Taşkıran, “Ana Ben Ölmedim”, Türkiye İş Bankası Yayını, İst. 2001, s. 143.
10-Altan Araslı, “Avrupada Türk İzleri”, Kültür Bak. Yay. Ankara, 2001, c. 2, s. 108.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.