Bağışlamanın Yüceliği Ve Güzelliği
02 Nisan 2022, Cumartesi 08:30Yalnızca birkaç kez konuştuğunuz birisinin adını kırk üç yıl sonra anımsamanız hiç de kolay değildir.
On iki yaşlarında bir çocukken okul harçlığımı çıkartmak için evlere gazete dağıtıyordum ve adını şimdi anımsayamadığım o yaşlı bayan da benim müşterimdi.
Bana “bağışlama” konusunda öyle güzel ve unutulmaz bir ders verdi ki umarım, bir gün ben de birisine aynı duyguları, aynı güzellikte verebilirim.
Sıkıntıdan patlamak üzere olduğumuz bir cumartesi günüydü.
Arkadaşımla birlikte yaşlı bayanın arka bahçesinde bir köşeye gizlenerek, yerden aldığımız taşları evin çatısına atıyorduk.
Attığımız taşların çatının üzerinden yuvarlanarak, köşelerden aşağıya düşmesini kuyruklu yıldızların süzülerek gökyüzünden aşağıya doğru düşmesine benzeterek eğleniyorduk. Kendime yerden çok düzgün bir taş bulmuştum. Elime alıp tüm gücümle fırlattım. Ama taş bu kez çatıya değil dış kapının penceresine gelmişti. Kırılan cam sesini duyunca, gizlendiğimiz yerden fırlayıp ardımıza bakmadan soluk soluğa kaçmıştık oradan.
Yaşlı bayanın bizi görmüş olması olanaksızdı.
Tüm gece yaşlı bayanın beni yakalayabileceğini düşünerek, korkudan uyuyamadım.
Ertesi gün gazetesini vermek üzere kapısını çaldığım zaman her zamanki gibi içtenlikle gülümseyerek hatırımı sordu.
Ama ben suçluluk duygusuyla yüzüne bakamıyordum.
Sonunda gazete dağıtımından kazandığım parayı biriktirmeye karar verdim.
Üç hafta sonra tam yedi dolarım olmuştu.
Bir kağıda “Camınızı istemeden kırdığım için çok üzgünüm, umarım koyduğum para onarımı için yeterlidir” yazarak parayla birlikte zarfın içine koydum.
Gece havanın kararmasını bekleyerek, zarfı usulca yaşlı bayanın posta kutusuna attım.
Ruhum bir anda özgürlüğe kavuşmuştu sanki.
Artık eskisi gibi yaşlı bayanın gözlerinin içine bakabileceğimi düşünerek mutluluk duyuyordum.
Ertesi gün kapısını çalıp gazetesini uzattığım zaman her zamanki gibi içtenlikle gülümsedi gözlerime.
Bu kez ben de karşılık vererek, gözlerinin içine baktım.
Tam arkamı dönüp gideceğim anda,
“Ah, bir dakika, neredeyse unutuyordum, al bakalım bu kurabiyeler senin için” diyerek elindeki paketi uzattı. Evden uzaklaşırken neşe içinde kurabiyeleri yemeye başladım. Birkaç kurabiye yedikten sonra pakette bir zarf olduğunu gördüm. Zarfı açtığım zaman içinde yedi dolar ve kısa bir not vardı:
“Seninle gurur duyuyorum!”
Bir ders, bir eğitim, bir öğretim ancak bu kadar naif ve güzel verilebilirdi. Kızmadan, bağırmadan hatta ödüllendirilerek yanlış gösterilir mi dememek lazım. Yukarıdaki kısa hikayede tam anlamıyla bu olmuş. Yanlışı sen yanlış yaptın diyerek tokat gibi yüzüne vurmaktansa küçük tebessümlerle ben yanlış yaptım dedirtebilmiş küçücük çocuğa. Hemde kırmadan, incitmeden. Ne kadar önemli yüzüne tokatı yapıştırmadan gülümseyerek ders vermek ve herkesin hata yapabileceğini anlatmak ve önemli olan hatasını fark edip telefi etme şansı verebilmek. Umarım hepimiz bir gün bu kadar naif olur ve geleceğimiz olan çocukları böyle naif ve vicdanlı yetiştirebiliriz…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.