BARIŞ BİRLİKTELİKLE OLUR
22 Temmuz 2015, Çarşamba 00:00Bizlerin barış konusunda düşündükleri temel nokta ile kardeş olarak sürekli takdim ettiğimiz kişilerin bu konuya bakış açıları söylemlerine bakıldığında öyle bir fark oluşturuyor ki bu mesafeli bir koşuya yürek dayanmaz.
Nasıl dayansın ki; Sen söylemlerinde kardeşlik dokusundan barıştan iyilik ve güzellikten dinin toplumsal birlik ve beraberliğe olan etkisinden sükûnet ve sabırla bahsederken diğeri almış sazı eline ağzına sürmüşler bir parça bal, kurgulanmış bir vaziyette ne emrettilerse onu dillendirip; senin özenle kurduğun cümleleri boşa çıkarıyor.
Sürekli Kürdistan özlemi içerisinde olduklarını her daim dillendirerek, bunun uğruna dağlara çıkanlara alkış tutup gerilla diyenler, çekinmeden mecliste bunu dile getirerek söylemlerine de sık sık vurgu yapmalarıyla artık bahsedilen temel kardeşlik söylemlerinin sırtını yere getirmiş gözükmektedirler. Bazı kesimler ne kadar itiraz etselerde ya da kem küm edilse de adım adım yapılan her eylem ya da kendi tabirleriyle direniş, onları kendi kulvarlarında haklılar konumuna doğru götürmekte, sazı eline verilmiş cici çocuk muamelesi yapılmaktadır.(Yunanlıların Avrupa’nın şımarık çocuğu olması gibi)
İleriki bir dönem de bebek katili olan apo’nun mecliste konuşur hale gelmesi bu gidişle sıradan karşılanacaktır. Ve denilecek ki “halkların özgürlükleri adına savaştı”. Yani bu soyu sopu belli olmayan ve Kürtlerin lideri diye lanse edilen katile övgüler yağdırılıp böyük kahraman olarak görülecektir.
Biliyorsunuz Ülkemizi hem de “Diyarıbekiri” şaşaalı bir şekilde ziyaret ettirilen ve Türkiye’ye her fırsatta terörist devlet diye söylemlerde bulunan bir adam ağırlandı. İsmail Aygün olan bu adam Marksist-Leninist bir ideolojiye kucak açmış kurulu bir saat gibi onların lehine çalışan birisidir.
Koyu bir Kürt ırkçısı ve söylemcisi olup söylediği türkülerindeki ağıtlarla, türkülerinin içeriği ile tam bir bölücü ruhu içerisinde doğup büyüdüğü topraklara savaş açmış taraftarlarınca alkışlanmıştır.
Kendisine Kürtlerin Pavarottisidir diyende aynı şaşaalı görüntünün karesi içerisinde bulunan ve ayağında kundura diyerek böyük paralar kazanan Urfalı türkücüdür.
İnsanlar türkücüde olur şarkıcıda. Bunun yadırganacak ve eleştirilecek yanından ziyade benim vurgu yapmak istediğim hakikaten bu ülkenin ekmeğini yiyip de dışarıda bir ayrı içeride bir ayrı konuşmasına anlam veremeyişimdir.
Ve bu türkücü şahsın, ekmeğini bu yolla kazanan insanların ve bunun gibi düşünenlerin saplantı haline getirdikleri bir ideoloji uğruna Kürt gençlerin dağa çıkmalarına vesile olmaları ve hayatlarını dağlarda ölümle sonuçlandırılmasına karşı kıllarını bile kıpırdatmamaları hatta gerilla diyerek alkış tutmalarıdır.
Bizler ki Med’lerin ve Keyhüsrev’in çocuklarıyız…
Kürdistan’dır daima inancımız ve kanunumuz.
Devrim çocuklarıyız kızıl renkle kutsandık.
Dağların tepelerinde isyan hey
Zindanlarda direniş
Delikanlıların sesi güzel geliyor bana
Kızların sesi güzel
İsyan direniş…
Bu söylemler: Diyarı Bekir’de kucak açılan şahsın hezeyanları ve özlemleri.
Ne zaman bir toplantı yapsalar, genel görüntü içerisinde hangi akla hizmet olarak kendilerinden bir şeyler ortaya koyarlar. Hiç bunların toplumsal barış mutabakatından ve İslam kardeşliğinden bahsettiklerine şahit oldunuz mu? Bir zamanlar Necmettin Erbakan Hocanın partisinden milletvekili seçilen birisi bugün gidip İmralı’daki bebek katili ile görüşüp onun sözcülüğünü ve sözde Kürtlerin hakları diye incilerini dökmüyor mu? Marks’ın Lenin’in posterlerine hayranlık duyarak insan kasaplığı yapmış olanlara özenti duymaları hayra alamet mi bana söyleyin?
Benim anlayamadığım sanki hep mağdur olan onlar bizler hep el üstündeyiz. Ya böyle bir şeye rastladınız mı? Açlıksa açlık sefillikse sefillik, askerlikse askerlik vergiyse vergi, seçimse seçim. Fakirlikse fakirlik, yani bizler çok mu özeliz. Ne ayrı gayrımız var. Benden daha iyisin üstelik iki dil biliyorsun. Bir lisan bir insan iki lisan iki insan değil mi?
Sizler bizden daha iyisiniz. Bedava elektrik yaktığınız yetmedimi? Devletin bilhassa son yıllarda yaptıklarıyla sürekli geliri artan bir noktaya gelmediniz mi? Polise askere çocukları teşvik edip taş atarak Molotof kokteyli atarak kargaşa çıkaracağınıza oturun çalışın ve liyakatiniz ölçüsünde daha iyi yerlere gelin. Türkü söylemek kültürü taşımak açısından iyi de biraz da okuyun bilim adamı olarak sizlerden bölücülüğe saplantı yapmadan engin fikirli olanlarınızdan istifade edelim ve Allah razı olsun kardeşler diyelim ve toplumsal kardeşliğe beraberce uzanalım diyorum: Ne dersiniz? Bu daha iyi olmaz mı? Sözde siyasetle uğraşanlarınız neden hep bölücülüğe davetiye çıkarır ve kargaşadan yana tavır koyarlar. Bu memleketin ekmeğini ye sonra onu yok etmeye çalış. Mantık mı bu?
Daha ne olduklarına dahi kendi iradeleriyle karar verme aşamasına gelememiş bir kulağı kandilde diğeri İmralı canisinde olanların iki tarafın birbirini tamamlamayan zıt olan sözleriyle iki boksör arasında kalıp grogi durumuna düşmüş bir hale dönüşenlerin, açık yüreklilikle” biz Kürtlerinve tüm Türkiye’nin temsilcisi sıfatıyla vekiller olarak sizleri tanımıyoruz, bize sadece Kürtler değil, Türkler ve diğerleri de oy verdiler ve beklentilerivar, biz Türkiye partisi özlemiyle içinde bulunduğumuz toplumun ihtiyaçlarına cevap olacak barışı tesis etmek istiyoruz ve silahlı mücadele istemiyoruz” diyemeyenlerin, bu gün barış adına yüklendikleri söylemleri ne kadar ciddi ve güvenilir olabilir. Bunların aslında Meclisin taşıdığı sorumluluk bilinçleri ve ortak Türkiye özlemleri yok, hatta kendilerine özgü serbest irade özgürlükleri yok, kendilerinde olmayan özgür iradeyi kullanma hakkını başkalarına nasıl sağlayacaklar, o zaman sormazlar mı adama?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.