Batılıların Hayvanlarla İlgili İki Yüzlülüğü
29 Kasım 2017, Çarşamba 07:22Yukarıda zikredildiği üzere ecdâdımızın hayvanlara sanki insan muâmelesi yapıp, kendi çocukları gibi davranıp, şefkat ve merhametin zirvesinde olduğu dönemde Avrupa’da durum neydi?
16. Yüzyılda Paris’te yaz aylarının belli bir gününde festival yapılır, yakalanabilen bütün kediler çuvallara doldurulur ve diri diri yakılırmış.(1) Bu kedi düşmanlığının vebâlini Avrupalı çok ağır bir şekilde ödemiştir.
1347 de Cenova limanına yanaşan bir gemiden şehre yayılan farelerin başlattıkları veba salgını o günkü kıta nüfusunun 1/3’ünü öldürmüştür. Bunu cadıların yaptığına inanan Avrupalılar, karanlıkta kedilerin gözleri ışık vurunca parladığı için, cadıların temsilcisi kabul edip kedileri öldürmüşler, fareleri yiyen, avlayan kalmayınca hastalıklı fareler alabildiğine çoğalmış ve milyonlarca insana veba bulaştırıp ölümüne sebep olmuştur.(2)
Çanakkale Savaşında ne yaptılarsa Türk mevzilerini geçemeyip hezimete uğrayan Müttefik kuvvetler, çekilip gideceklerinde Türklerin eline geçmesin diye, binlerce at ve katırı makineli tüfeklerle öldürüp katletmişlerdir.(3) Aynı katliamı ll. Dünya Savaşında Polonya’da yapmışlardır.
İspanya’da İlk boğa güreşi Ronda isimli bir köyde olmuş, ilk arena bu köyde yapılmış, kızgın bir boğa bir asili boynuzlayıp öldürmek üzere iken marangoz Fransisko Romero araya girip kıvrak ve pratik hareketleri ile boğayı oyalayıp asili kurtarmış. Bu boğa güreşlerinin temeli bu zat da ilk matador olmuş. Hayatı boyunca 5600 boğa öldürdüğünü söyleyen bu zat, ilk Boğa Güreşleri Akademisinin de ilk müdürü olmuştur. 1754 yılında cereyan eden ve ilk boğa güreşini icra eden bu adamın bugün bu köyde heykeli vardır.
Bugün İspanya, Avrupa ve Güney Amerika gibi bazı bölgelerde yasaklansa da bazı bölgelerde boğa güreşleri devam etmekte, arenalara giriş biletleri 120 ile 1000 Euro arasında değişmekte bazen karaborsaya düşüp daha pahalı satılmaktadır. El Kordobes gibi meşhur matadorlar güreş başına iki saat için 2 milyon dolar aldığı bir vakıadır. Bir haftadan fazla karanlık bir yerde bekletilip dışarı çıkınca kırmızıdan başka hiçbir şey görmeyip ona hücum eden bu zavallı hayvanların, ciğerlerine süslü kılıçlar saplanarak saatler süren bir işkence ile öldürülmesi nasıl bir sporsa, sadist ruhlu Avrupalılar bundan sınırsız bir zevk almaktadırlar.
Yahya Kemal Beyatlı İspanya büyükelçimiz iken, bu boğa güreşlerinin şanını duyan Japon büyükelçisi de hanımı ile beraber gelip seyretmiş, zavallı kadın gördüğü şiddet ve terör karşısında dayanamayıp düşüp bayılmıştır.(4)
Eskiden arenalarda gladyatörleri birbirine öldürtüp, vahşi hayvanlara parçalatıp zevk alan Avrupalılar, bu sadizmden bir türlü vazgeçemiyor. Boğa güreşi yasaklanan bazı bölgelerde şimdi yeni bir zevk türü geliştirdiler. Boğaların boynuzlarına yağlara bulaştırılmış odun bağlanıyor ve ateşe veriliyor. Saatlerce boynuzları alevler içinde yanarak koşmak zorunda bırakılan boğalar, acıdan can havliyle çılgınca oradan oraya koşuyor, alevlerin gözlerine inmesiyle kör oluyor ve acılar içinde ölüyor. Avrupalılarda bundan doyumsuz zevk alıyor ve egolarını tatmin ediyorlar.(5)
Basına intikal edenler:
Boynuzları kozmetik sanayiinde kullanılan binlerce Sibirya Geyiğinin boynuzlarını hayvanlar canlı iken elektrikli testerelerle kesiyorlar.(6)
Her yıl binlerce balina, fok balığı, denizaslanı, hem de başlarına vurula vurula işkence ile öldürülüyor. Kozmetik ürünler için yılda milyonlarca hayvan katlediliyor. Irak’a gidecek askerler öldürmeye alışsınlar, kan görmekten çekinmesinler diye canlı domuzlar üzerinden tâlimler yapıyorlar.(7)
10 Şubat 2014 yılında bile Danimarka’nın başkenti Kopenhag’daki hayvanat bahçesinde, hayvan fazlalığı var diye 18 aylık ve çok sağlıklı zürafa “Marius”, hem de hayvanat bahçesini gezmeye gelen ziyaretçiler, özellikle de çocuklar önünde kesiliyor,(8) parçalanıyor, aslanlara atılıyor, hiçbir şey olmuyor, ama Müslümanlar bazı açık yerlerde kurban kesince şiddet oluyor, terör oluyor, barbarlık oluyor, insanlık dışı muâmele oluyor!..
Konyalı şâirimiz Veysel Öksüz ne güzel söylemiş:
Hayvanda ve insanda hayat bir candır
İnsandaki esrârı bilmek irfandır
Her can taşıyan ten ise insan olamaz
Gönlünde muhabbet taşıyan insandır
Dipnotlar:
1- Tekin Kılıç, “Osmanlıdan Torunlarına Hayat Düstûrları”, Gelenek Yay. İst. 2011, s. 160.
2- Said Alpsoy, “Târih Kaderi İspat Ederse”, Gelenek Yay. İst. 2007, s. 14.
3- Hans Kannengıeser, “Çanakkale’de Türklerle Beraber”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 263; Liman von Sanders, “Türkiye’de Beş Sene”, Yeditepe Yay. 2. Baskı İst. 2006, s. 129.
4- Âlim Kahraman, “Yahya Kemal Beyatlı”, Kaynak Yay. İst. 2008, s. 333.
5- Bugüzn Gazetesi 14. 11. 2012; aynı Târih Milliyet Gazetesi.
6- Hürriyet Gazetesi, 17. 06. 2009.
7- Milliyet Gazetesi, 19. 08. 2008.
8- Hürriyet Gazetesi, 10. 02. 2014.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.