Bayramlar Neşe ve Sevinç Günleridir
26 Temmuz 2021, Pazartesi 08:56Müslüman olmanın şuurunu yenileyen, millet olarak irademizi canlı tutan, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı sağlamlaştıran, rahmet ve bereket dolu günlere bizleri kavuşturan Yüce Mevlâmıza sonsuz hamd ve şükürler ediyoruz.
Hz. Âdem’den bu yana devam eden kurban uygulaması, bizi Allah’a yakınlaştıran ibadetlerden biridir. Yüce dinimiz, insanı yaratıcısına yakınlaştırmak, O'na ulaştırmak veya Allah ile kulu arasındaki bağı sağlamlaştırmak ve benzeri maksatlarla çeşitli ibadetleri emretmiştir.
Kurbanın anlamı sadece bayram günlerinde hayvan kesmek değildir. Aksine kurban; sadakatin, Allah’a itaat ve teslimiyetin göstergesidir. Gerektiğinde malımızı, canımızı ve bütün varlığımızı Allah yolunda feda etmenin sembolik bir ifadesidir.
Kurban, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadettir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller mevcuttur. Hz. İbrahim(a.s.)’in oğlu Hz. İsmail(a.s.)’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât, 37/107).
Bizler de her kurban bayramında, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk’a mutlak teslimiyetlerinin hatırasını tazeleriz. Hayatımızın böyle bir iman, teslimiyet ve samimiyet üzerine inşa edilmesi gerektiğini yeniden hatırlarız.
İslâm âlimleri, Kuran’da Hz. Peygamber’e hitaben “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (Kevser.108/2.) buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir. Ayrıca Resulü Ekrem’in birçok hadisinde hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş, hatta “kim imkanı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” (Müsnet, 2/321; İbni Mace, Edahi.2.).
Bayramlar, sevinç ve neşe günleridir. Yüce dinimiz İslâm, her konuda itidali yani orta yolu emir ve tavsiye eder. Mümin olarak fert ve aileleri mutluluğa götüren meşru yolları kapatarak dünyayı zindan haline getirmek doğru değildir. Bizlere yakışan bir şekilde bayramları aile ve çevresindekilerle neşe ve zevk içerisinde geçirmeyi gerçekleştirmeye çalışmaktır.
Meşrû sınırlar içinde yapılan oyun ve eğlenceler, bayramların özünde mevcuttur. Nitekim Hz. Peygamber, düğünlerde olduğu gibi, bayramlarda da eğlence ve oyuna karşı çıkmamış, hatta bunu teşvik etmiştir. Konuya ışık tutacak iki hadisi burada zikredelim:
Hz. Aişe şöyle rivayet eder:
“Kurban bayramının ilk üç günlerinden birinde idi. Rasulullah (s.a.v.) yanıma geldi, karşımda Buâs ezgilerini def çalarak okuyan iki kız vardı. Yatağına uzanmış ve mübarek yüzünü çevirmişti. Derken içeriye Hz. Ebu Bekir girdi. “Bu ne hal? Allah Rasulü’nün yanında şeytan mizmarı öyle mi?” diyerek beni azarladı. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) ona dönerek: “Onlara dokunma ey Ebu Bekr! Her milletin bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.” (Buhâri, Îdeyn, 2, 3; Müslim, Îdeyn, 16.) buyurdu.
Yine bir bayram günü Hz. Aişe’nin, Habeşlilerin Mescid-i Nebevi’de harbeleri ile kalkan mızrak oyunu oynadıkları bir sırada onları seyretmek için izin istemesi üzerine Hz. Peygamber ona muvafakat etmiş ve “Tamam, yeter” deyinceye kadar beraberce bu oyunu seyretmişlerdir.(Buhâri, Îdeyn, 2; Müslim, Îdeyn, 19.)
Bu duygularla hepinizin bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla erişmenizi Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Rabbimizden bizi yakınlığına lâyık kılacak bir kurban iklimi yaşatması için dua ediyoruz. Kalplerimizi, huzuruna çıkacak arı durulukta kalpler hâline getirmesini diliyoruz. Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.