BEKLEYİŞ (2)
30 Kasım -1, Pazartesi 00:00
Aradan uzunca bir müddet geçmiş sevgilisi hala gelmemişti. Delikanlı gözlerini uçsuz bucaksız denize dikti. Uzun uzun seyretti. Denizin sonu yoktu bu bakışlarda. Tıpkı kendi aşkının da kıza olan sevdasının da sonu olmadığı gibi. Aşkı adeta sonsuzluğa uzanıyor, Mecnun misali Leyla’sını böyle özlüyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında sözlenecekleri sözünü vermişlerdi. Delikanlı bir vesile ile bunu kıza açmış ve gidip iki tane de yüzük almıştı. Böyle önemli bir günde bu bekletme olmamalıydı…
Ama artık alışmıştı bu bekleyişe. Zararı yok, biraz daha beklerim önemli değil. Dedi… Amahüzünlenmişti… Güllerin yaprakları ıslanmaya başlamıştı. Sanki güllerde bu ıslaklığa cevap veriyor gibi sürekli ıslaklık hallerini koruyorlardı. Gülleri bir türlü anlayamıyor, her şey bu kadar güzelken neden güller ıslak ve ağlamaklı idi…Az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak ve kucaklaşacaklardı .. Sonra söz yüzüklerinitakacaklardı veevliliğe ilkadımlarını atacaklardı. Genç adam bunları düşündükçe heyecanlanıyor ve yerinde duramıyordu. Kalbi hızla atıyordu. Sakinleşebilmek için Havada uçuşan martılara gözleri takıldı.Onlar da birbirleriyle kendi lisanlarınca konuşuyor ve bir birlerine aşklarını ilan ediyorlardı.Bunlar dedi: martılardan için, ne kadar güzel dans ediyorlar… Tekrar saatine baktı..artık endişelenmeye başlamıştı… Sevgilisi yine geç kalmıştı,bu sefer hem de pek çok…İşte her gün kendi aralarında burada buluşmak için sözleşmemişler miydi ? Her gün sahile,martılara bakarak denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek ve birbirlerine sarılarak hasret gidereceklerine dair söz vermiyorlar mıydı ? O halde neden geç kalmıştı ?..Niye gelmemişti yine ?...Aklına kötü kötü şeyler gelmeye başladı.. Hayır….Hayır…olamazdı.Sevdiğine kötü bir şey olamazdı. Onsuz da hayat yaşanmazdı ki… O ölse bile devamlı yaşar kalbimde diye düşündü genç adam.Kalbim de devamlı yaşar… Ama bunun düşüncesi bile kendisini tedirgin etmeye yetmişti….Gözlerini yavaşça yere dikmiş ve sanki karşılıklı gülleri ıslatmaya başlamışlardı… Gözlerindeki bulutlu nemini kimseye göstermek istemiyor bunu etrafından saklamaya çalışıyordu. Bir ara etrafındaki insanlarda sanki kendisine kaçıkmış gibi bakmaya başlamışlardı.Rahatsızlık duydu bu bakışlardan….Gözlerini insanlardan çevirdi,başı hafifçe öndeydi. Yine sevgilisi geldi aklına.” Neden gelmedi dedi. Neden ? Gözlerini kapattı ve buğulu nemlerin ıslaklığına aldırmayarak , kendi kendine “ tam yedi sene oldu,dedi”..tam yedi sene…….
Genç adam yedi senedir her gün bu sahile geliyor ve sevdiğini bekliyordu.Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyor ve kendini tutamıyordu.Gözlerinden düşen damlalar elindeki gülleri iyice ıslatmış ve sevdiği yine gelmemişti…..Biraz sakinleştikten sonra oturduğu bankın üzerinden kalktı….Yine gelmeyecek galiba dedi….En iyisi mi o gelmiyorsa ben onun evine gideyim diye mırıldandı…Hiç olmazsa gülleri kapısına koyar ve bu şekilde ona vermiş olurum dedi… Bu düşünceyle yerinden hareket eden genç adam sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki mezarlığa doğru yürümeye başladı “….
Evet, sevgilidostlar etkilendiniz değil mi? her şey Türk filmlerindeki gibi olmuyorişte. İnsan her zaman sevdiği ile olamayabiliyor. Ancaksabırla bekleyiş insanı olgunlaştırıyor. Nasıl ki mevsimi gelmedenmeyve olgunlaşmazsa bir insanında olgunlaşabilmesi için bir hayli zaman geçmesi ve özellikle manevi gıdalarlabeslenmesi gerekir. Mevlana Hazretleri derki: Sadece dış güzelliğe dayanan(mecazi) aşklar gerçek aşk değildir; Hevesten ibarettir.Böyle aşkların sonu utanç verici olur”…Der. Bende bu vesileyle diyorum ki konu başlığımıza istinaden :” Uğrunda fedakarlık yapamayacağın sevgiyi yüreğinde taşıma”….Bu sana yük olur….Çünkü sevgi; menfaat düşüncesin in aşıldığı bir duygudur.Sevgisi olmayan hüznü olmayan gönül ölü bir gönüldür….
Kalpler dirilmeden toplum dirilmez.Toplumlar da kalplerden meydana gelir.İnsanların anlayışlarının temelinde hem sevgi hem bilgi vardır.Eğer insanlar bunlardan yoksun iseler vay hallerine…Bizler bir sürü kitapları yeri geliyor ezberliyor yahut öğrenmeye çalışıyoruz ancak bu kadar zahmetin yanında birde esas önemli olan sevgiyi öğrenseydik toplumsal mutabakat eminim sağlanmıştı.Ülkemiz de yeni yeni şeyler gelişmeler oluyor.Kimisi yanında kimisi karşısında, ancak unutulmaması gereken şudur: Toplumsal değerlerimizi unutmayalım.Bizi biz yapan değerleri….Birtakım toplumsal çalışmalar yapılıyor,öyle veya böyle.Eksik yada yanlışlıklarla dolu. Her neyse asıl önemlisi bunların yanın da “gerçek “ nedir ?bunu bilebilmek ve gerçeğe uygun seçeneklerde bulunabilmek bu önemlidir. Hani Mehmet Akif’ten bir örnek vermiştim,bir arkadaşın yazısına istinaden “ Asım’ın Nesli” diye. Eğer İstiklal Marşı Şairimiz MehmetAkif’in AsımınNeslinden beklentilerini vene demek istediğini anlıyorsan onuözümsemişsin demektir. Bizler adaletin kılıcınınkeskin olmasını isteyenlerdeniz. Kalemin suçu; güdücüleretabi olupda yalanlara ortak çıkmandır.(Allah Korusun)…
İsterseniz yazımızın başlığıile konuyu tamamlayalım. Ancak bir misafirliğimiz var. Azerbaycan komşumuza uzanıp Vahapzade’nin konuğu olacağız. Bekleyiş bir hasret bir ümit değilmi ?.......
SEN OLURUM BEN
Ne mutlu, ayrıyız,
Ne mutlu, bizden
Çırpıntı, sarsıntı elyüzmez yine.
Hayatı öğrendik hasretimizden,
Odur ki her zaman muhtacım sana.
Rengi bir,
Tadı bir
Düğün büsatın.
Hasret bin renkçeker gözlerimize.
Ne mutlu ayrıyız,
Bu dert, hayatın
Derin katlarını gösterir bize.
Yanım da olanda uzaktasın sen.
Ben seni göremem olduğun gibi.
Senden ayrıldım mı?
Her yerde sensin,
Ben göremiyorum vallah, hiç kimi…
Her şeyin en hayırlısını dileyelim. Yüzünüzden tebessüm eksik olmasın. Sağlıcakla kalın.
Not: Büsat, bayram merasim demektir. Şiirin tamamını almadım)
Yusuf Erdoğan
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.