BEN KİMİM!
25 Temmuz 2024, Perşembe 00:48İnsanlar doğarlar,büyürler ve ölürler.
Kimi insanlar doğarken kimileri de zaten yaşarken ölmüşlerdir ama farkında değillerdir.
Pek çok insan yaşadığı süre içinde fizyolojik gelişmesini tamamlar ama ruhsal gelişimini sağlayamadan hayata veda eder.
Bu bir süreçtir.
Ruhsal gelişimi tanımlamak öyle kolay bir şey değil,bir derin bir bilimdir.
Bunu ancak araştıran,okuyan, bu işlerle ilgili uzmanlar iletişim içinde olan kişiler bilir.
Ama ne yazık ki,toplumuzda bu bilimle uğraşanlara ve tedavi olmak için uzmanlara gidenlere “DELİ”
damgası vurulmuştur yada vurulmaktadır.
Keşke her akıllı bu bilimle uğraşanlar kadar MANTIKLI olsa!
Dünya’mızın 9 milyar yaşında olduğunu düşünürsek insanoğlu için ÖMÜR denilen bu kısa zaman diliminde insanın ne kadar uzun değil,yaşadığı zaman diliminde insanlık adına,vatanı ve sevdikleri adına neler yaptığı çok daha değerlidir bana göre!
Hayatım boyunca asalak,yalaka,bencil kişileri sevmemişimdir onlardan fersah fersah kaçmışımdır imkanlarım dahilinde!
BEN KİMİM?
Peki kendini tanıyamayan kişi, başkasını nasıl tanıyacak?
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu nereden bilecek? Onun için de doğumdan ölümüne kadar olan dönem bir öğrenme sürecidir,eğitim sürecidir.
Bu süreçte taşıdığı GENETİK yapının dışında,yaşadığı sosyal ortam çok önemlidir.
Tabii ki kaynaklar ne kadar sağlam olursa,kişi de o denli sağlam ve kişiliği oturmuş insanlığa faydalı bir birey olarak hayatını sürdürür.
Ama burada önemli olan kişinin kendini iyi tanımasıdır. Aynada kendine bakıp ben kimim diyebilmelidir!
Çünkü kişiliğin bir altı benliktir.
Benlik ise bireyin olayları algılayıp,bilgi ve birikimi çerçevesinde yorumlama ve karar verme biçimidir.
Onun için insanoğlu;
Benim yaptığım yanlışlar ve doğrular nelerdir?
Ne işe yaradım?
Kendimi daha nasıl yenileyebilirim?
Bilgi ve birikim olarak nerelerdeyim?
Bu süreçte”kendimi ne kadar tanıyorum ve daha güzel tanıma imkanına nasıl sahip olurum”?
…gibi sorulara cevap aramalıdır.
Peki biz kendimizi ne kadar tanıyoruz?
15-20 saniye düşünün lütfen?
SERSERİ MAYIN MİSALİ!!!
İşte bunlar bireyin kendini tanıma adına “kendisine emanet edilen bedenini,ruhunu ve yaşama gayesini bununla özdeşleşen kendi iç dünyasını iyi tahlil etmeli ve önce kendini çok iyi tanımalı!
Aksi halde sonu hüsran olur.
Olanlarıda zaten toplum içinde çokça görmekteyiz. Serseri mayın gibi ortalıklarda dolaşmaktalar. Kişilikleri ve kimlikleri bozulmuş bir halde. Saplantılarla dolu bir yaşam sürerek!
Narsist,bencil ve egolarınının eseri olmuş olarak!
Düşkünleri,sadece ama sadece gücü yettiklerine zulüm ederek!
…
bu şekilde yaşamlarını sürdüren ve Oksijenimize ortak insanlıktan çıkmış mahlûklar çoğalmakta dünyamızda.
Ne yazık ki,bir çok dengesiz,özsaygı eksiklikleri olanlar kendi iç dünyalarında duymadıkları saygıyı ve beğeniyi başkalarından görmek isterler ve hatta göremedikleri zamanda onları yargılayıp habis bir ur misali zarar vermeye çalışır bu zavallılar!!!
TERCİH !!!
Artık insanlığa saygısı olmayan hiç kimseye saygı gösterip onları onurlandırmak istemiyorum.
Özür dilemeyi bilmeyen ile aynı ortamda oturmak istemiyorum.
Oysaki özür dilemek ERDEMLİKTİR.
Oysaki hatasını kabul eden bir kişi saygınlık kazanacağı gibi özgüvenini artarır ve gelecekte daha güçlü olur ve SAYGINLIK kazanır!
Kadir kıymet bilmeyenleri görmek istemiyorum.
Kısacası ömrünün belkide son çeyreğinde HUZURLU bir DÜNYA istiyorum.
Dostoyevski ‘nin deyişi ile “ilk yapılan yanlışa kaza,ikincisine hata,üçüncüsüne ise tercih denir.”
Bende tercihini huzurdan yana kullananlar ile daha çok zaman geçirmek istiyorum.
Hep dediğim gibi”insanın yaşam kalitesi,tercihleri ile doğru orantılıdır”!
O halde tercihlerimize dikkat edelim!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.