BEYAZ PİRAMİTLER VE TÜRKLER
23 Ekim 2020, Cuma 09:12Günümüzde gelişen teknolojiye ve bilime rağmen her geçen gün keşfedilen yeraltı kalıntıları tarihi bilgileri bir çıkmaza sokmakta ve adeta bizlere beyin jimnastiği yaptırarak ezberlerimizi bozmaktadır. Buna dair binlerce olay vardır aydınlatılmayı ve açıklanmayı bekleyen. İşte bunlardan bir tanesi de Çin’de bulunan Beyaz Piramitler’dir. Bunların kendi tarihimiz için de önemli bilgiler taşıdığını düşündüğüm için bu gün sizlere özellikle bu piramitleri ilk kez girerek araştırma yapma şansına sahip olan araştırmacı gazeteci Oktan Keleş ile bu konuda dair araştırma yapan diğer isim ve kaynakların görüşlerini aktarmaya çalışacağım.
Çin’in orta kesimindeki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian şehrinin 100 kilometre yakınında bulunan Çin piramitleri hakkında araştırmalarda bulunan ve piramitlerin içine giren ilk Türk araştırmacı yazar Oktan Keleş, piramitlerdeki materyallerin Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini ve "bütün ezberleri bozacak kadar dünya tarihi açısından önemli olduğunu" savunmuştur.
"Beyaz piramitler" ya da "Türk piramidi" diye de anılan piramitlere giren ve orada araştırmalarda bulunan Keleş, Türk tarihi açısından büyük önem arz ettiğini belirtmiştir.
Gizlenen Türk piramitleri nazariyesini savunanların en büyük müracaat kaynağı Profesör Kazım Mirşan'dır. Kazım Mirşan, Türk tarihinin M.Ö. 15.000'lere dayandığı, yazıyı Türklerin bulduğu, Sümer - Hitit - Frig - Etrüks gibi uygarlıkların kökeninin Türklere dayandığı, Çin'deki bu piramitlerin Türkler tarafından inşa edildiği gibi çeşitli görüşlere sahipti. Fakat müteveffa Kazım Mirşan'ın mesleği inşaat mühendisliğiydi. İTÜ'de eğitim görmüştü, sosyal ve beşeri bilimler alanında yüksek eğitim almamıştı, hobi olarak tarih araştırmacılığı yapıyordu.
Çin'de gizlenen piramitler iddiasını savunanların ortaya attığı iddiaların sınırları çok geniştir. Hatta bu piramitlerin Mısır'daki örneklerinden daha evvel yapıldığı ve Mısır piramitlerinin bu Türk piramitlerinden esinlendiği görüşü de ortaya atılmaktadır. Fakat M.Ö. 2000'li yıllardan evvel Mısır coğrafyası ile nasıl iletişime geçildiği sorusu cevapsızdır.
Eski Türk Tarihi alanındaki önemli çalışmalarıyla tanınan Profesör Ahmet Taşağıl'ın konu hakkındaki görüşleri ise, Türk piramitleri olarak tanıtılan yapıların, eski Çin imparator mezarları olduğu yönündedir. Bölgede bilinen eski Türk uygarlıklarının bu denli devasa yapılar inşa etmeye gereksinim duymayacaklarını, bunun yanı sıra inşaat için gereken ağır insan gücü ve maddi imkânları da karşılanamayacağını belirten Ahmet Taşağıl, bu yapıların doğrudan Çin tarihiyle ilişkili olduğu görüşündedir.
Yaşlı bir Çinli rehberliğinde piramitlerin iç kısımlarına girdiklerini belirten Keleş, piramitlerin içinde Türklere ait olduğunu düşündükleri sembol, heykel ve tabletler olduğunu belirtmiştir. Keleş, kendilerinin ortaya koyduğu deliller karşısında Çinli yetkililerin, "Eski dönemlerde Uygurlar, Çinliler adına paralı asker olarak görev yapıyorlardı. Buradaki semboller ve işaretler onlardan kalma" dediğini aktarmış ve "Bu düşünce tabii kendilerine ait" diye belirtmiştir. Mezar odasında yerde boyu 2 metreye yakın bir mumya olduğunu belirten Keleş, mumyanın başında bulunan bir kayada çeşitli işaret ve yazıların yanı sıra "ay yıldız, kurt başları" gördüklerini söyledi. Keleş, alana ışık tutulduğunda "şoke olduklarını" ve "3 metre boylarında, muhtemelen granit taştan yapılma bir baş heykeli" ile karşılaştıklarını kaydetmiştir.
Çift boynuzlu granit taştan üç metrelik baş figürünü sorduklarında ise şaşırtıcı bir cevap aldıklarını belirten Oktan Keleş, Çinli’nin "O sizin atanız Oğuz Kağan’ın temsili suretidir" dediğini belirtmiştir.
Oktan Keleş çalışmalarının sonucunda ilginç bilgiler vermeye devam ederek ülkemizin çok tanınmış bir siması olan rahmetli Barış Manço’yu da araştırmasına konu etmiştir. Barış Manço'nun 1975 yılında çıkardığı LP'nde yer alan 2023 ( Kayaların Oğlu) parçasının özel bir mana taşıdığını savunmuştur. Bilindiği gibi 2023 parçası enstrümantal bir parça olup, Barış Manço burada sadece şiir okumaktadır. Şiire baktığımızda özellikle son mısralar bizim için oldukça dikkat çekicidir:
2023`ün ılık bir ekim sabahında / Bacaklarımda hafif bir uyuşma ile uyandım / Ve sanki yüz yıllık ulu bir çınar gibi / Kök salmaya başladım o sabah /Ve ilk kez sağımda solumda asırlardır / Durmakta olan diğer çınarları fark ettim /Doğudan hafif bir seher yeli yükseldi /Ve asırlık çınarlar beni de aralarına aldılar /Ve 2023`ün ılık bir ekim sabahında /Yeni bir kayaların oğlunun doğuşunu /Beraberce seyre koyulduk….
Şimdi, bu şiir Cumhuriyetin 100. yılına göndermeler yapmaktadır. İlk akla gelen düşünce bu. Peki bunun dışında 'başka' anlamlar da içermekte midir? Şiirdeki mısralara baktığımızda: Yeniden uyanan kim? Bunu yorumladığımızda, uyananın 'Türk Milleti' olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Asırlardır durmakta olan çınarlar kim? Bunu yorumladığımızda ise, neden bu çınarlar Türk Cumhuriyetleri ve diğer İslam Devletleri olmasınlar?
Bu yorumları biraz daha ileriye taşıyan Keleş, olaya başka bir boyuttan yaklaşarak şu yorumlarda bulunmuştur. Şimdi burada uyananların Kehf Suresi'ndeki Ashab-Kehf ile acaba bir bağlantısı var mı? Ashab-ı Kehf, 'mağara arkadaşları' anlamına gelmektedir. 'Kayaların Oğlu' ya da Çin'deki Piramitler mağara olarak algılanabilir mi? Bunlar sadece 'şahsi' düşüncelerim. Şimdi burada kritik bir soru daha soralım: Bu parça, bir güfte-beste ilişkisi taşımadığına göre, sadece şiir olarak okunduğuna göre, bu şiiri Barış Manço yazdı mı, yoksa Barış Manço'ya bu şiir yazdırıldı mı?Acaba Barış Manço'ya 2023 ile ilgili bir bilgi aktarılmış olabilir mi? Bu soruların cevabını Barış Manço yaşasaydı ona sorardık. Ancak vefat ettiği için ona sorma imkânımız yok.
Oktan Keleş'in yukarıdaki yazısında bahsettiği, Çin'deki piramitler içerisinde bulunan Türklere ait deliller ve o bölgede Türklerle ilgili dillendirilen bilgiler ile bu şiiri birleştirdiğimizde; anlatıla gelen efsane sanki bize birtakım ipuçları veriyor gibi. Çinli'nin dedeleri, taşlarda yazılan bir efsaneden söz ederlermiş. O efsanede;
"Türklerin, Güneşin batmasına yakın bir zamanda, orduları ile buralara (Çin Bölgesine) tekrar geleceklerini, Türklerin Doğu'ya, Asya'ya ve Dünya'ya hakim olacakları" anlatırlarmış... "Mezar odasındaki kayanın üzerindeki yazılardan bir bölümünün, 2023 yılına işaret ettiği" söylenmektedir.
Acaba 2023 yılında Türkler tekrar Cihanın hâkimi mi olacaklar?
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan ile birlikte başlayan ve siyasal bir söylem gibi gözüken “Hedef 2023”ün bir açıdan sanki boş bir vaat gibi durmadığı açık.
Acaba hükümetimiz bizim bilmediğimiz tarihi bilgilerin ışığında mı ilerliyor ve acaba bizi bekleyen “Kutlu Işık” yakın mı?
Bu arada ben de yıllardır bir türlü mantığıma oturtamadığım bir durumu dile getirmek istiyorum. Tarihin en eski uygarlıklarından biri biz Türkler olduğumuz halde ve bir çok gelişmenin önün açıp hatta demiri bile işleyen bir güce sahipken hakkımızdaki bilgilerin azlığı çok garip gelmiştir bana. Bunca devlet kurup dünya tarihine yön verirken bir yazıyı mı asırlarca geliştiremedik?
12 hayvanlı Türk takvimini de yapmışken ve gezegenlere bile isimler vermişken astronomiden uzak kalmış olmamız size de garip gelmiyor mu?
Hatta devletlerimizi simgeleyen tuğ sayısının 9 olması ve her bir tuğun bir gezegeni yada takım yıldızını simgelemesi de mi tamamen tesadüf acaba?
Bunların hepsini abarttığımı varsayarak şu açıdan da yaklaşmak istiyorum konumumuza; sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed s.a.v efendimiz “ İlim Çin’de dahi olsa arayıp bulunuz” diye buyurmuştur hadisi şeriflerinde ve VII.yüzyıllarda. belki günümüzde bir teknoloji devi olan Çin o çağlarda çok da gelişmişlik gösteren bir yapıya sahip değilken acaba peygamberimiz bu sözüyle bize hangi açıdan bir bakış açısı kazandırmak istemiş olabilir?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.