Beytü’l-Hikme’nin Açılması ve Etkileri
29 Haziran 2020, Pazartesi 08:48Emevîler döneminde başlayan tercüme işi, hız kesmeden Abbâsîler döneminde de devam etmiştir. İkinciAbbâsî Halîfesi olan Mansur (?-775), akli ve nakli ilimlerle iştigal etmiş, âlim bir zattır.(1) Tercüme işini her yönden tekâmül ettirerek, sarayında çeşitli kitapların toplandığı bir kütüphâne kurmuştur. Beytü’l-Hikme’nin temeli bu kütüphâne olmuştur. Halîfe Mansûr, Bizans İmparatoru Konstantinos’tan eski yunan bilim ve düşüncesine ait eserler istemiş, İmparator da Öklid’in ünlü geometri eseri “Elementler”i ve daha bazı eserleri göndermiştir.(2)
Beytü’l-Hikme: Hikmet evi, bilgi evi mânâsınadır. Müslümanlar burada her dilden, her milletten, her fikirden kitapları toplamışlar, tercüme etmişler, özellikle Aristo, Eflatun, Pisagor, Hipokrat, Galen, Oribasius gibi eski Yunan filozoflarının kitaplarını toplayıp tercüme etmişler, çoğaltmışlar, başka şehirlere ve kütüphânelere göndermişler ve bu nâdîde eserlerin târihin derinliklerinde kaybolmalarını önlemişlerdir. Beytü’l-Hikme’de Çalışanlara ayrı ayrı odalar verilmiş, Kitaplar konularına göre ayrı ayrı odalara dağıtılmış, araştırmacılara kolaylık olsun diye ne gerekiyorsa yapılmış, kıymetli kitaplar istinsah edilmiş (çoğaltılmış), 3 nüshası orada bırakılıp, diğerleri önemli şehirlere gönderilmiştir.
Ayrıca kitapların ciltlenmesi, korunması, haşerâta karşı muhâfaza edilmesi, husûsunda ne gerekirse yapılmıştır.(3) Halîfe Me’mun (786-833)döneminde burada çalışanlara o gün için bir servet denebilecek 500 dinar aylık verilmiş, yaptıkları tercüme ve telif kitaplar altınla tartılmış, bâzen de ekstradan hediyeler verilmiştir. Bunun için bâzı kitapların yapraklarının (ağır bassın diye) kalın tutulduğuna dâir rivâyetler vardır.(4) Bir dinar yaklaşık 4.333 gramdır. 4.333x500 eşittir yaklaşık ayda 2 kg. altın demektir. Bu da günümüzde yaklaşık ayda 500 bin TL’ye yakın para demektir.(5)
Beytü’l-Hikme’nin revaçta olduğu dönemde, görevlilerin ne kadar rahat çalıştığına misal olması bakımından orada çalışan Hristiyan bir bilim adamı şöyle yazmıştır: “Hiçbir konuyu incelememiz yasak değildi. Gizlenen, saklanan hiçbir şey yoktu. Barbarlara (Müslümanlara) âit olsun, Yunanlara âit olsun her doktrinle, dünyevî olsun, manevî olsun, İlâhî olsun, beşerî olsun, her şeyle uğraşmamıza izin veriliyordu. Tam bir güvenlik içinde araştırmalar yapılıyordu. Bütün bilgi dâiresini dolaşıyor ve ruhun bütün zevklerine nâil olarak mutmain oluyorduk.”(6)
Abbâsîlerin bu parlak döneminde Beytü’l-Hikme hâricinde; Bermekîlerin, Şakiroğullarının (Ahmed, Muhammed ve Hasan kardeşler) gibi bürokratların, zenginlerin, kumandanların özel kütüphâneleri vardır. Öyle ki bir gezgin eserinde; “Bağdat’ı gezerken Dicle kenarında 100 den fazla kütüphâne gördüğünü” kaydeder.(7) Roger Garaudy, Beytü’l-Hikme’de bir milyondan fazla kitâbın olduğunu zikreder.(8)
Beytü’l-Hikme İslâm kültürünün bir dönüm noktasıdır. 500 Yıldan fazla ilim ve irfân ummanı olarak hizmet veren ve ilim ve irfâna büyük katkılar yapan Beytü’l-Hikmeler 1258 de Moğol Hanı Hülagû’nun Bağdat’ı işgalinde yakılmış, yıkılmış, târihe karışmıştır. Beytü’l-Hikmenin oluşturulması Halîfe Mansur zamanında başlamış Me’mun zamanında en mütekâmil hâline gelmiştir. 13. Yüzyılın sonuna kadar varlığını devam ettirmiştir.
Abbâsîlerin zayıflayıp, Mısırda Fâtımîlerin yıldızının parladığı dönemlerde Beytü’l-Hikme’ye benzer kütüphâneler yâni Dâru’l-Hikme’ler, Dâru’l-İlim’ler, Dâru’l-Kütüpler kurulmuştur. Halîfe Hâkim Biemrillah döneminde Dâru’l-Hikme’de 1 milyon 600 bin eser bulunduğu rivâyet edilmiştir.(9)
Dipnotlar:
1- Hârun Reşid, Medîne’de yaşayan İmam Mâlik’i, iki oğluna hocalık yapması için Bağdat’a dâvet etmiş, fakat o “ilim insanın peşine düşmez, insan ilmin peşine düşmesi gerekir” diye reddedince, Hârun Reşid iki oğlunu Medîne’ye götürüp okutmuştur. Bu iki oğlan da böyle kıymetli bir âlimden ilim tahsil ettikleri için, ilim âşığı insanlar olarak yetişmiş ve halîfe olunca ilme ve ilim adamlarına kıymet vererek büyük hizmetler etmişlerdir. Bunlardan Me’mun iş başına geçince, Bilgelik Evi mânâsına gelen ve o gün için fevkalâde bir eser ve uygulama olan Beytü’l-Hikme’yi kurmuştur. Ahmed İsa – Osman Ali, a. g. e. s. 69, 103.
2- İbrâhim Kalın, “Ben, Öteki ve Ötesi”, İnsan Yay. 2018 14. Baskı, İst. s. 84.
3- Ahmet Çelebi, a. g. e. s. 178.
4- Ahmet Çelebi, a. g. e. s, 174.
5- Mustafa Demirci, a. g. e. s. 116.
6- Gustav E.V.Grunebaum, “İslâm Medeniyetinin Kaynakları”, Çev. İlhan Kutluer, s.55.
7- Sigrid Hunke, “Avrupa’nın Üzerinde Allah’ın Güneşi”, Çev. Hayrullah Örs, Altın Kitaplar Yay. İst.
8- Roger Garaudy, “İslâm’ın Vadettikleri”, Çev. Salih Akdemir, Pınar Yay. 1984, s. 103.
9- Ahmet Turan Yüksel, a. g. e. s. 47.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.