Bİ KENARA YAZ BUNU (2)
10 Şubat 2016, Çarşamba 08:49Her ne olursa olsun bu hükümet gitsin yerine kim gelirse gelsin diyenler, hazineyi yetmiş sente muhtaç edenlerin versiyonlarıdır. Sırf siyasi ihtirasla yatıp kalkanlar keşke daha akıl ve mantık çerçevesinde olaylara at gözlüğü ile bakmasalardı: Kargaları bile güldüren mizansenleri artık millet yutmuyor. Menfaat için saf değiştirenleri ve önceki inandıkları değerleri menfaatine tercih edenleri millet yavaş yavaş tanıdı!Karanlık güçler; ne tapelerle ne paralel yapılanmalarla ne kasetlerle bu kutsal yürüyüşü durduramayacaklardır. Bayrak Ulubatlı Hasan tarafından surlara dikilmiştir. Millet bu ruhla yatıp kalkmaktadır. Kararlı emin adımlarla hedefine yürüyene karşı dünya bile kenara çekilir, o kadar! Artık yola koyulmuştur bu kervanı hiç kimse durduramayacaktır. Yolcularına selam olsun…Uyduruk ayakkabı mizanseniyle üç kuruşa beş köfte umanlar var ya! Emin olun ülkesini, işgal eden Bush’a karşı ayakkabısını soğukkanlılıkla ve alnının akıyla yüreğinden gelen duyguyla fırlatan Iraklı gazeteci Zeydi’n ayakkabısını koyduğu kutular kadar bile değerli değildir benim nezdimde!Kimse bu ülke ile oynamaya oynaşmaya kalkışmasın. Burası ne muz cumhuriyetidir? Ne de Patagonya, ne de ek bir devlet paralelliği yapılanması. Bir Ülkede tek bir devlet tek bir yönetim ve tek bir milletin kabul ettiği yasalar olmalı diyorum. Ve diyorum ki;
Saldırı her koldan doğrudan millete
Aslı varken gerek yok paralel devlete… (bu bir)
Her kim olursa olsun eğer ki, kim harama el uzattı, kim haksız kazanç sağladı kim beytülmalden hak etmediği halde millet malına el uzatmışsa Hz. Ömer adaleti gibi, şeriatın kestiği parmak acımasın. Ben de olsam yapan, sende olsan, anan baban da olsa en yakın akrabanda olsa, kim yanlış yapmışsa hiç kayırmadan/kayırılmadan üzerine gidilsin yanlış yapan cezalandırılsın. Ben bunu bilir bunu söylerim. (bu iki)
BİTMEYEN ACI DİNMEYEN GÖZYAŞI YİNE SURİYE:(İkinci Yazımız):
Şu anda gündemin en ana meselesi içimizde PKK’ya karşı sürdürülen süpürme hareketi ile sınırlarımıza yığılan bilhassa bayır bucaklı Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı dramdır. Türk tarihinde yöneticilerin profiline bakıldığında baştaki bulunan nasılsa Ülkenin halk nezdindeki duruşu da aşağı yukarı öyledir.
Başkanlık sisteminin tartışıldığı ve yeni anayasa yapılması ile ilgili yoğun çaba harcandığından hareketle zaten şu an konum itibariyle ve benim şahsi kanaatim gereği, halkımız biraz daha medya araçlığıyla bu sistemin Türk Tipi özelliklerini iyi anlarsa bu konuda iyimserden de öte bir düşünceye sahip olur diyorum. Yeter ki bu iyi anlatılsın. Eğrisiyle doğrusuyla artısı ya da eksisi neyse söylensin ve bize en uygun bir yapıya dönüştürülsün. Darbe anayasalarının yerini milleti birbirine bağlayan daha aktif ve objektif, demokratik yapıya uygun birlik ve dirliği bozmayacak daha da kenetlendirecek ölçekler getirilsin. Türkiye’nin huzuru güveni ve kalkınması önünde engel kalmasın. Aidiyet duygusu pekişsin ve bu ülkenin daha emin adımlarla ileriye yönelik hamleleleri vücut bulsun, dedikten sonra gelelim Suriye’ye.
Orta Doğu’da kalemle santim santim sınırlar çizildikten sonra zorla insanları diktatörlere teslim ettiler. Bunlar müstemlekeci valisi gibi efendilerinin istekleri yönünde hareket etti ve tahtlarını korudular. Batı onlar için kurtuluş reçetesi oldu. Bu yönetimler kendi halkından ziyade batılıların isteklerine göre şekil alıp, sertlik yanlısı bir tutumla halkı sindirip pısırıklaştırmanın yöntemini benimsediler. Korkutma yıldırma ve tek düze işletilen mahkemeler, ırak Suriye, mısır, Tunus, Cezayir, Libya, yemen gibi ülkelerin halkının varlığına kölelik yapmayı öngören mekanizmalara dönüştürülmüştü. Yalnız bırakılan ümmet kendisine atılan her tokatı sineye çekmeye ve sessiz kalmaya zorlanıyordu. Ara sıra kıpırdanmalar olsa da idam talebi yargılamalar işletilir ve rejime muhalif olduğu gerekçesiyle infazlar sürdürüldü, dünya kamuoyuna rağmen.
Büyük devletler denilen sömürge ruhlu zihniyet temsilcileri hep bu coğrafyada hükümdar olarak kalmak istemişler eşkıyalık düzenlerini sistematik bir şekle sokmak istemişledir. Yaklaşık yüz yıldırda başarılıdırlar. Halkına hizmeti değilde batıla yardakçılığa soyunanlar azıcık elde ettikleri imtiyazlarla adeta batının sözcülüğünü de üstlendiklerinden yeri gelmiş kendi halkına bile silah kullanmışlardır. Nitekim Hafız Esat ve oğlu bunlardan biridir. Mesela Apo itine en büyük hamiliği Suriye rejimi yapmıştır. Hain bir Süryani olan hafız Esat katı ve kaba bir diktatör olarak gebermiş oğlunun da ondan aşağı kalır yanı yoktur. Hatta onu da geçmiştir. Bin bir türlü hile ve desiselerle şarlatanlıklarla Suriye bizden kopartılmıştır. Suriye aynı batı Anadolu adaları gibi Türkiye’nin özüdür. Parçamızdır bizim. Aleyhimize çizilen suni sınırlarla bizden kopartılan Suriye’de nüfusun büyük bir kısmı zaten Türk asıllıdır.
Halkını esir alan bir diktatör ve ona yardımcı olan diktatörler vardır bugün Suriye’de. Rus hav hav larının tazyiki ile Bayır Bucaklıları kardeşlerimizi yerinden edenler ve yeni bir yapılanmaya koridor açarak tamamen bizim bağımızı buralarla koparmak isteyenler aynı zamanda suni bir Kürt yapılanmasını da kaygan zeminler bulmaya hazırlanmakta ve onu elinde bir koz olarak görmektedir. Sayın Başkanımızın ırak konusundaki hatamızı Suriye’de yapmayacağız açıklaması hem inandırıcı hem de sevindiricidir. Evet, karşımızda tabir caizse ikiyüzlü hareket eden batılılar var ve onların destekçileri ile beraber. Şu anda Suriye’de DAİŞ terörü ve Esat terörü aynıdır. PYD-YPG aynıdır. Hepsi de İslam’a düşmandırlar ve ortak hareket noktaları Rusya dâhil budur. Rus’unda Esat’ında batınında PKK ve diğer türevlerininde ortak hedefinde İslam vardır ve Türkiye’yi çökertmek vardır. İçerde ve dışarda verilen savaş doğrudan ve dolaylı olarak tamamen bize yöneliktir. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.