BİLİM VE DİN
01 Nisan 2023, Cumartesi 00:01Rönesans ve ardında Aydınlanma dönemiyle beraber gerçekleşen bilimsel ilerlemeler fazlaca dikkat çekmeyi başarmıştır. Bunun sonucunda modern bilim, bilginin en güvenilir kaynağı olarak kabul edilerek onun her meseleyi çözebileceği bir zemine oturtturulmuştur.
Öyle ki bilim, Tanrı’nın var olup olmadığına dair de bilgi üretebileceği dillendirilmiştir. Bu aşamada ideolojik yaklaşımların ve din adına sergilenen bazı temelsiz akıl dışı argümanların katkısıyla da bilim artık kutsal bir müesseseye dönüştürülmüştür. Kutsala dönüştürülen bilim, bir diğer kutsal olan dinle artık ortak bir zeminde buluşamayacak hale dönüşmüş ve yanlış bir dikotomiye alet edilmiştir.
Dolayısıyla artık ilerleyen bilim, yavaş yavaş “Tanrı’yı yok etmeye” başlamıştır. Artık bu hale dönüşen bilim anlayışı ateistlerin de en büyük destek noktaları olmuştur. Kutsala dönüşen bu bilim anlayışı her ne kadar temelde Hıristiyanlık inancına karşıt olarak ortaya çıkmış olsa da yer yer tüm inançlara yansıtılmaya çalışılmıştır. Oysaki bilimden, “bilimin ilerlemesiyle Tanrı’nın yok olacağına” dair veri sunmasını beklemek aslında bilimin sınırlarından bihaber olmayı gerekli kılmaktadır.
Bilimin ilerlemesiyle inancın yok olacağı söylemi, İslam dini açısından kabul edilebilir bir argüman olarak görülmemektedir. Çünkü İslam, aklı dinamik olarak tasvir etmekte ve tabiatı Tanrı’nın varlığının delili olarak sunmaktadır. Diğer taraftan bilimin ilerlemesiyle Tanrı’ya yer kalmayacağını iddia edenlerin unutmaması gereken önemli husus, dinin/imanın bir bilgi eksikliği olmadığı aksine bilginin insanı tasdiğe yönelttiği gerçeğidir. Ayrıca Müslümanların bilimde geri kalmalarının sebebini onların inançlarına bağlayanlar, bunu siyasi, sosyal ve ekonomik bazı sebeplerde araması gerekmektedir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.