BİR AĞAÇ KURUR GELECEK KURUR…

Reis her ne kadar bayram tatil süresini açıklasa da ülkede “iş bilenin kılıç kuşanın” misali bürokratsa iznini alan, serbest çalışan ise bir yolunu bulan bu milletin, büyük kesimi çoktan şehirlerini terk etmiş durumda.

Daha durun bakalım bu işin başı.

Her geçen gün yer değiştirme (!) işi artarak devam edecek.

Biz ise “ Konya kaçar gider”, yada “birileri götürür” diye şehri beklemeye devam edeceğiz.

O zaman daha bayram havasına girmeden yazmaya devam edelim.

DERVİŞ ABİ İNSANLIK HATIRLATMASI YAPIYORDU

Belki 20 küsur yıl belki 30 küsur yıl önce DSİ’de tanımıştım kendisini.

Sayın Derviş Çetinkaya abim. Kendisinden Allah bin kere razı olsun. Mesela Konya ovası ve sulama politikası konusunda kimse kusura bakmayacak ama beni kürsüde bir saat konuşturacak şekilde bilgi sahibi yapmıştı.

Bugün otururum Konya Ovası sulama politikasının kitabını yazarım.

Yine Derviş abiden Allah bir kere razı olsun bana getirdi ve Almanların başta Beyşehir gölü olmak üzere Konya ovası sulama projesinin Almanca bütün tarihi belgelerini verdi.

Ve Derviş abinin bürokratlığı bitti ama biz Derviş abi ile 20 yılı geçen sürede artık biz birbirini seven inanın bürokrat-gazeteci ilişkisinden iki aile dostu haline geldik.

Derviş abim haftada en az iki defa bana ders konuluk yazılar gönderir, bende bunları okuyup kendi üzerime düşenlerden nasibimi almaya çalışırım.

(Haaa siyasi olarak da hiç aynı safta yer almamamıza rağmen)

İşte biricik Derviş abim dün bana şu yazıyı gönderiyordu;          

“Almanya da berber ile olan randevumuza 5 dakika bile geç giderseniz saygısızlık etmiş olur ve muhtemelen tıraş olamazsınız...

Fransa da terzi iseniz caddenizde başka bir terzi var ise kendi mülkünüz dahi olsa o cadde üzerinde terzilik yapmak için işyeri açamazsınız.

İtalya da manavlık yapmak istiyorsanız, mutlaka çiftçilik belgesine sahip olmalısınız ve en az bir ürünü yetiştirmek zorundasınız...

Japonya da siyaset yapıyorsanız, kendinizle çelişen bir eylem veya söylemin onursuzluk olduğunu da peşinen kabullenmelisiniz. En hafif eylemle istifa etmeniz ya da en ağır eylemle harakiri yapmanız beklenir.

Güneydoğu Asya ülkesi Singapurda, televizyon, gazete, dergi, internet ve sosyal medyada uydurma ve yalan haber paylaşmak ve yaymak suç ve cezası 10 yıl hapis...

Kanada da para karşılığı yalan ve yanlı haber yapan medya görevlilerine en aşağılık yaratık gözü ile bakılır ve toplum tarafından dışlanır...

Riya bizde

Yalan bizde

İki yüzlülük bizde

Tecavüz bizde

Şiddet bizde

Ahlaksızlık bizde

Dilencilik bizde

İstismar bizde

Yalakalık bizde

Görgüsüzlük bizde

Hırsızlık, yolsuzluk bizde

İlkesizlik bizde

İstikrarsızlık bizde .

Sonrada:

Dünya bizi neden sevmiyor?

Neden sevsin ki?”

~ Temel Sağıroğlu ~

………………….

Bunu gönderen Derviş abim hemen ardından aradı. Biz konuyu tekrar siyasete getirdik ve saygı içerisinde birbirimize savunduğumuz görüşlerimizi ve geldiğimiz noktanın sebeplerini anlatmaya çalıştık.

Derviş abimin gönderdiği yazıya noktasına kadar katılıyorum.

Ama bunda herhalde benim kabahatim Derviş abimden daha az(!) diyorum

BU KAREYİ HİÇ GÖRMEMİŞTİM

Şehir siyaseten sevse de sevmese de göz önünde bir hukukçu olarak hukukta ki inandığı mücadelesine hayran olduğum abim Tevfik Buğdaycı aşağıdaki fotoğraf karesini gönderiyordu.

O kareye gelmeden bir cümle daha söyleyivereyim.

Tevfik abim iyi bir sosyal demokrattır.

Ve de siyasette doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilen dürüst samimi bir insandır.

Ne kadar sosyal demokratsa, hukuktan tanıdığı Karatay Belediye Başkanı Sayın Hasan Kılcaya’da sahip çıkan örnek insandır.

Hasan Kılca’nın aday adaylığı açıklandığı saatte beni aradı ve “Hasan’a sahip çık Uğur. Partisi önemli değil. Ama Hasan Kılca insandır adamdır” demişti.

Tevfik abinin gönderdiği fotoğraf karesi şuydu;

Kareye inanamadım tekrar Tevfik abime yazdım. Bu fotoğraf ve altında yazılanlar doğru mu? Diye.

Yazdığı cevap şöyleydi;

“Tarihle ilgilenen avukat arkadaşım İstanbul’dan gönderdi”

……………

O duaya bizde yürekten katılıyoruz

“Cenab-ı Allah’ım bizlere böyle kara günleri bir daha yaşatmasın”

O AĞAÇ

Şehir ve ülke sevdalısı güngörmüş bir abim şu fotoğraf karelerini ve konuyu bizimle aynen şöyle paylaşıyordu;

“BİR AĞAÇ KURUR GELECEK KURUR

BİR BÜYÜK AĞAÇ KURUR, GEÇMİŞ KURUR.

Abim merhaba,

Bir ağaç neden kurur?

Kurutulur?

İnşaat başlayınca yakınlarıma "kuruyacaklar" dediğim ağaçlar kurudu.

İnşaattan strese girdiler, kökleri zarar gördü, suları çekildi, inşaat malzemesi den sızanlar damarlarını yaktı, devasa makineler narin gövdelerine defalarca vurdu.

Ne acı ki kurutuldular.

Ağaca göre proje yapılsa, kökleri üzeri branda ile geniş alanda kapatılsa, köklerine inşaatın atık sularının gitmesi önlense ve bir depodan su bağlansa, sarsılmasa, o bölge de toprak kalıverse...

Eminim yüzlerce güzel fikir çıkar toplumdan.

Lakin bu sistem çıkmaz abi.

Saygılarımla.”

Burası Meram Yıldız Köşkü yanı

Soldaki büyük çamda da kuruma ibareleri başlamıştı.

Yıldız Köşkü yanı abi

Tavusbaba Türbesi

……………..

Yarın görüşebilmek ümidi ile hoş çakalın.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Ne kadar farklı olursa olsun sana ait olmayana tenezzül etme. Ve ne kadar basit olursa olsun senin olandan vazgeçme.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İnsanın yüzüne söyleyemeyeceğimiz cümleleri, iddiaları arkasından konuşmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.