BİR MÜDAFİNİN SAVUNMASINDAN NOTLAR
06 Aralık 2019, Cuma 08:14Gözlüklü ve sakallıydı. Sert bir yapısı vardı ve öfkeliydi. İçeriye hızla girdi ve oturmadan ortaya konuşmaya başladı. Biz kendisiyle daha önce tanışmamıştık ama o bizi yazılarımızdan tanıyordu. Sözkonusu şahısla aramızda tatlı sert bir diyalog yaşanacağını hemen anladık.
Yanında bizim gazetenin yetkililerinin yakından tanıdığı makul ve mantıklı tavırlarıyla dikkat çeken 2. bir şahıs vardı. O bizleri tanıştırmak istedi lakin bu mümkün olmadı. Çünkü 1. Şahıs kimseye fırsat vermeden sürekli bir şekilde konuşuyor ve ortama hakim olmaya çalışıyordu. Ayrca şahıs kavga eder gibi konuşuyordu. Konuşurken de kendisinin Teknik Öğretmen Okulu mezunu olduğunu gürültülü bir sesle anlatıyordu.
Beklemediğimiz bir anda bize sert bir ses tonu ile sordu: “Sen Teknik Öğretmen Okulu mezunlarına nasıl laf edersin? Sanayinin yükü esas bizim üstümüzde”Sonra yine bu mihvalde anlam verilmesi güç bir takım sözler söyledi. Şahıs durmadan konuşuyor konuyla ilgili, ilgisiz sözler söylüyordu.
O konuşurken biz Teknik Öğretmen Okulu mezunlarına nerde ve nasıl laf ettiğimizi düşünmeye başladık. Çünkü bizim bu konuda herhangi bir yazı, yorum ve konuşmamız yoktu. Esasen bu bizim haddimiz ve hakkımız da değildi. Biz bu temastan bir kaç gün önce yalnız Teknik Üniversite Rektörünün teknik öğretmen olarak mesleğe başladığını yazmıştık. Sonra da Hoca’nın gayret gösterip akademik kariyer yaptığını ve buna saygı duyulması gerektiğinden söz etmiştik. Bugün de aynı görüşteyiz. Meslek hayatlarında böyle çıkış ve yükselişi başarabilen profesör, dekan ve rektör olabilen insanlara helal olsun.İşte bizi ziyaret eden müdafi şahıs bizim bu özel değerlendirmemizi fırsat bilerek olayı genellemeye çalışıyor, diye düşündük. Ama yaptığı yanlıştı. Olayı genellemeye çalışması iyi olmadı. Bizim yazımız üzerine tahrifat yaparken bütün Teknik Öğretmen Okulu mezunlarını diline doladı.
Çalıştığı kurumu müdafaya soyunan ve arada bir de bize sözlü saldırı girişiminde bulunan şahsa fırsat bulup sorabildim. ‘Adınız ne?’ Adını söyledi. Sonra soyadınız ne?’ dedim. Soyadını da söyledi. Bunları öğrendikten sonra şahsa dedim ki ‘Sizin telefonunuz bende kayıtlı. Bundan 4-5 ay önce sizin telefonunuzu fakültede bir arkadaşınız bana verdi. Sizin üniversitenin icraatları hakkında teyide muhtaç bir konu vardı. Sizi aradım ve siz o bilgiyi doğruladınız. O zaman yönetimin yanlış yaptığını söylemiştiniz. Şimdi ne oldu da aynı yönetimi savunuyorsunuz?’
Peki cevap..
Cevap yok.
“Ben sizinle telefonda görüşmedim” falan, filan.
Bereket telefon numarasını silmemişim. Şahsı o anda telefonla aradım, telefonu çaldı ve telefonda benim adım çıktı.
Yine de “Allah Allah yahu! Ben seninle telefonda konuştuğumu hatırlamıyorum” dedi.
Hoca’nın heyecanına ve yaşlılığına bağladım ben bu konuyu Bir de tansiyonunun yükselmesine.
Ayrıca böyle keskin dönüşler oluyor kimi insanların hayatında. Bu onların kendi takdirleri.Dolayısıyla bu durum iyi ya da kötü bir haslet mi buna karar verecek olan biz değiliz. Bir de yazıya konu şahıs profesör olmuş. Ayrıca Teknik Üniversiteye bağlı bir Meslek Yüksek Okulu’nun müdürü olmuş. Demem o ki, Hoca’nın bizden çok daha iyi bilmesi gerekir nasıl davranılacağını. Bize göre omurgalı bir duruş en nitelikli hayat tarzı olmalı. Yalnız o Hocayı çok yakından tanıyan bir profesör dostumuz şöyle bir iddiada bulundu :” O şahıs son günlerde rektör beye yaklaştı. Bu gidişle rektör yardımcısı bile yapılabilir” Durduk yerde rektör beye müdafi olmanının sebebini bu sözlerden sonra az da olsa anlayabildik. Keşke olsun yakışır Hocamıza.
Teknik Üniversite yönetimini savunan müdafi Hoca Teknik Öğretmen Okulu mezunu öğretmen olarak hayata başladığını anlattı.Sonra akademik kariyer yaptığından söz etti ki biz bunu konuşmanın ortalarında öğrenebildik. Lakin bizim Teknik Okul Mezunu öğretmenleri “önemsiz” gördüğümüzü düşünmek gibi akıl ve mantık dışı bir görüşü vardı ki, kabulü asla mümkün değildi. Hoca kaş yapıyım derken, göz çıkarmaya çalışyordu.
Bir de demez mi “Size bu konulardan ne? Üniversitelerden size ne?” diye. Baltayı taşa durmadan vuran Hoca ,gazetenin ve gazetecilerin kamu görevi yaptığını ne yazık ki bilmiyordu. Basının yasama, yürütme ve yargıdan sonra ülkede 4. Kuvvet olduğunu da bilmiyordu ya da o an aklına bu önemli ayrıcalık hiç gelmemişti.Neyse bir gazetenin ve gazetecinin kamu adına ne yapması gerektiği konusunda biz kendisine gerekli açıklamalarda bulunduk. İnşallah anlamıştır.
Konuşmanın son bölünlerinde sözünü ettiğimiz Hoca rahatladı ve son derece net ve anlaşılabilir sözler söylemeye başladı. Anlayacağınız üniversite adına bir müdafi olarak söz söyleme disiplinini dikkate almadan konuştu. Bizim bu görüşmeden bir kaç gün önce Hoca’nın görev yaptığı üniversite hakkındaki yazımız üzerine “Durumdan vazife çıkarmak” için çırpınıp durdu. Biz bu ziyareti böyle değelendirdik.
Dedi ki :Rektör beyin villada oturma hakkı var. Daha önce Meram Yeni Yol’da virane bir lojmanda oturuyordu. Şimdi oturduğu yerde pek farklı değil.”
Dedi ki :Rektör bey kadro vermemekta haklı. Mevcut kadrolar var. Ama akademisyen arkadaşlar fazla çalışmıyor ve dolayısıyla hak etmiyorler. Proje, vb. Yapmıyor.
Dedi ki: Rektör beyin makam aracının aylık kirasının 14 bin lira olduğunu yazmışsınız. Peki öteki rektörlerin makam aracının kaç para olduğunu, kirasının ne olduğunu biliyor musunuz? Bu mukyeseye ne gerek vardı? Doğrusu anlayamadık.
Dedi ki :Rektör beyin kızının üniversiteye ait bir araçla dersaneye gidip gelmesi çok normal. Bu insanların ve aile bireylerinin korunması gerekiyor.
Şahsın bizimle bu temasından rektör beyin bilgisi var mı bilmiyoruz. Şayet biliyorsa böyle bir müdafiye hiç gerek yoktu. Asil bu şehirde iken, ortada dururken vekile ne gerek var? Gerçi müdafi gerekli savunma ve açıklamaları yaptı ama bu işi asil yapsa daha şık olurdu.
Son söz.. Bizim Teknik Üniversite’nin rektörünün şahsı hakkında herhangi bir art niyetimiz yok ve olamaz. Bizim derdimiz bu üniversitenin her anlamda ilerlemesi, eğitim-öğretim alanında çıtayı yükseltmesi ve ülkede benzerleri arasında değer bulmasıdır. Ülkede parmakla gösterilen Teknik Üniversiteler arasında yer almasıdır.
1.5 yılda kampüs yerini belirleyemeyen, etki altında kalan ve elindeki yer ve imkanları değerlendiremeyen, doğru dürüst ve nitelikli bir kadro kurmakta zorlanan, birlik ve beraberlik ruhunun zedelendiği iddia edilen bu üniversite için biz ne diyeceğiz Allah Aşkına?
Müdafilerle sorunları kamuoyuna anlatmanız mümkün değil.
Bu işi kendiniz yapın. Engelleri ve çıkartılan zorluklarları kamuoyu ile paylaşın hocam. Kamuoyunun desteği sizi rahatlatacak ve elinizi mutlaka güçlendirecektir.Sonuçta da kazanan üniversite olacak.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.