BİRLİK - BERABERLİK
25 Kasım 2017, Cumartesi 16:02Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Saltanat dedikleri ancak cihan gavgasıdır
Olmaya baht ü saâdet dünyada vahdet gibi
Ko bu ayş u işreti çünki fenâdır âkıbet
Yâr-ı bâkî ister isen olmaya tâat gibi
Ger huzur etmek dilersen ey Muhibbî fâriğ ol;
Olmaya vahdet makamı kûşe-i uzlet gibi. ([1])
Batılıların Le Soliman Manifique-Muhteşem Süleyman diye vasıflandırdıkları, hakkında Fairfax Dovney ve benzerlerinin eserler yazdığı ([2]), bugün bile ABD senato binası salonunda rölyefleri bulunan, dünyadaki 9 kanun adamından biri olarak ([3]) ismi ve resmi bulunan koca sultan, Kanuni’nin beyitlerinin üstüne ne söylenebilir ki?
Onun celalli babası Yavuz Sultan Selim’de bu husustaki duygusunu şöyle dile getirmiş:
Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi
Gûşe-i kebrimde bîkarar eyler beni
Osmanlının hayat felsefesini, din ve vahdet telakkisini, birlik ve beraberlik ruhunu, 600 sene dünya hâkimiyetlerinin sırrını, bugün bile kendilerini aratmalarının, özletmelerinin, düşmanlarına bile itiraf ettirmelerinin esrarını… dile getiriveren beyitler.
Şiirin sıhhatle ilgili olan ilk beytini birçok kişi biliyor ama, herkesin bilmesi gereken ve havaya suya ihtiyacımız kadar muhtaç olduğumuz, birlik ve vahdetle ilgili olan diğer beyitleri pek bilen yok. Dillerde dolaşmıyor, levhalar yapılıp dükkânlara, tezgâhlara asılmıyor, kitaplara, kaymelere basılmıyor.
Osmanlının, hayat ve yaşam prensibi ittihaz ettiği vahdet duygusunu unuttuğumuz için, bugün faturasını çok ağır ödemekteyiz. Bir akl-ı selîm’in dediği gibi: “Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk, kardeş olarak yaşamayı.”
Oğuz Han oğullarını çağırmış ve hepsine birer ok verip kırmalarını istemiş ve kırmışlar. Okları ikiye, üçe çıkarmış, her seferinde çoğaltınca nihayet oğlanlar kıramaz olmuşlar. İşte demiş; “birlik olur, güç ve kudretinizi bölmezseniz sizi kimse yenemez. Aksi halde kısa zamanda hezimete uğrarsınız.”([4])
Daha yakın bir tarihte Said Nursi Hazretleri konuya şöyle parmak basar: “Üç elif ittihat etmezse üç kıymeti var; sırr-ı adediyet ile ittihad etse yüz on bir kıymet alır.” Yani üç tane bir’i alt alta koyup toplarsan 3 eder. Ama yan yana toplarsan 111 eder. İşte Müslümanlar bir birinin ayağına, omzuna basarak değil, bir birine destek ve dayanak olarak, yan yana gelerek, ruh ve gönül birliği yaparak, güçlerini birleştirerek, ittihad-ı İslâm duygusuyla yücelip yükselebilirler diyor.
Cenâb-ı Allah da Müslümanların böyle yan yana dizilerek güzel eserler meydana getiren tuğlalar gibi olmalarını, güç ve gönül birliği yapmalarını, birbirine destek ve dayanak olmalarını emrediyor.([5])
Hayvan deyip geçtiğimiz kazlar bile uzun göç yolculuklarında “V” şeklinde, yani birlik-beraberlik anlayışıyla uçarlar. Bu sebeple qdaha hızlı ve daha az enerji sarf ederek hedeflerine vardıkları ilim erbabınca tespit edilmiştir.
1921 yılında Yunanlıların Polatlı’ya kadar yaklaştıkları ve meclisin Sivas’a, Kayseri’ye vb. yerlere taşınmasının tartışıldığı bir dönemde, Erzurum Milletvekili Durak Bey: TBMM’de oluşan sessizliği bozmuş ve şöyle demiştir: “Arkadaşlar nereye gidiyorsunuz? Cephe neredeyse meclis de onun arkasında toplantıya devam etmelidir. Düşman bizi burada kendisini yenmek için önlemler düşünürken bulmalıdır. Yerimiz cephedir. Geriye bir tek adım atamayız”. O güne değin ağzını hiç açmamış, hiç konuşmamış olan aksakalı göbeğinde Dersim Mebusu Diyap Ağa’nın sesi yankılanmış: “Efendiler biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa düşmanla kavga edip ölmeye mi? Kaderde ölmek varsa kaçmakla bundan kurtulamayız. Eğer ölürsek burası ikinci bir Kâbe olur.”([6])
Ama bugün aynı adamın torunlarından, aynı bölgenin insanlarından bazıları, hain Haçlının oyununa gelip, bu memleketi ve milleti bölmeye kast ediyorlar. Sömürgeci Batının kolayca yutabileceği bir mini devlet kurmak istiyorlar.
Yengeç avcıları avladıkları bir yengeci, koydukları kovadan kaçmaması için çok dikkat ederlermiş, ama yengeç bir veya daha çok odlu mu hiç ilgilenmezlermiş. Çünkü hangisi çıkmaya kalksa ötekiler mutlaka onun ayaklarından tutar, kabın dibine çeker, çıkmasını önlerlermiş.([7])
Biz yengeçleri değil de, Allah’ın veli kullarının sözlerini hayat prensibi ittihaz etmeliyiz ki; bu küçücük vatan parçası da elimizden çıkıp gitmesin:
İkilik yok birlik var,
Yalnız bunda dirlik var,
Yalnız bundadır felah,
Lâ ilâhe illallah
Hint Filozofu Beydaba; Kelile ve Dimne isimli meşhur eserinde, küçücük karıncaların, birlik ve beraberlik içinde hareket ederek, kendilerine eziyet eden, yuvalarını çiğneyen fili koskoca fili nasıl yendiklerini ibretli kıssalar ve misallerle dile getirir. Çünkü birlikten kuvvet doğar.
Dipnotlar:
Ayş ü işret: Yiyip içme, Yâr-i bâkı: Ebedi dost, Fariğ olmak: Mevki ve makamı bırakmak, boşa çıkmak, Gûşe-i uzlet: Köşeye çekilmek, dünyadan el etek çekmek.
1- Ahmet Kabaklı, “Türk Edebiyatı”, T.E.V. Yay. İst. 1997, c. 2, s. 638.
2- Fairfax Dovney. “Le Soliman Manifigue”. İ. Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler. 1/120 .
3- A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-1” TDV Yay. Ankara 2007, s. 83.
4- R. Şükrü Apuhan, “Hedefe Yürürken”, Timaş Yay. 1987, s. 210.
5- Saff Sûresi, 4.
6- Bütün Dünya Dergisi (Başkent Ünivers. Kültür Yay.) sayı 2007/08, s. 32.
7- İbrahim Refik, “Siz Bir Kartalsınız”, Albatros Yay. İst. 2002, s. 24.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.