BİZE BARBAR DİYENLER (1)
14 Kasım 2016, Pazartesi 07:32İnsanları ruhen terbiye eden, ahlâk bakımından olgunlaştıran, insanî duygu ve düşünceleri kazandıran, şefkat ve merhamet hislerini geliştiren, kısaca birbirleri ile İlâhî ve insanî ölçüler içerisinde yaşamalarını sağlayan kuvvet Hak Dinlerdir.
İlâhî bir dinin mensubu; hangi çağda, hangi jeolojik zamanda olursa olsun, zulüm ve işkence yapamaz. Çünkü O dini insanlığa gönderen Cenâb-ı Hak kat i surette, insan tabiatına aykırı olan bu hareketi istemez, arzu etmez ve bu fiili işleyenlerin öbür âlemde şiddetle cezalandırılacaklarını bildirir.
Tarihte hak bir dine, günümüzde de İslâm’a tabi olmayan kişiler ise, ne kadar ileri olduklarını, ne kadar medenî olduklarını söylerlerse söylesinler, kuvvet ve hâkimiyetlerinin kaynağı zulüm ve işkence olmuş, akla hayale gelmeyen işkence çeşitlerini zavallı insanlar üzerinde deneyerek, uzun süre payidar olacaklarını zannetmişler ama, hiç bir zaman arzuları gerçekleşmemiş ve kısa bir süre sonra, tarih sahnesinden çekilip gitmişler ve inşallah gideceklerdir de.
Günümüzde medenî olduklarını, hukuk devleti kurduklarını söyleyen, insan hakları savunuculuğu yapan, adâlet divanları kuran, hukuk teşekkülleri meydana getiren… Avrupalılar, menfaatleri uğruna Afrika'da, Amerika'da ve İslâm âleminde bazılarına dinlerinden, bazılarına da renklerinden dolayı zulmediyorlarsa, tarihte de aynen hem kendi milletlerine hem de, başka milletlere daha şiddetli ve çeşitli şekilde zulmetmişlerdir.
Zulüm ve barbarlık, Avrupalının mayasında ve özünde mevcuttur. Bunu yapacak ortam bulamadığı an, arenalarda gladyatör adı altında esirleri, mahkumları, köleleri, hatta babayı oğul ile, kardeşi kardeş ile dövüştürmüş, onların birbirlerinin kanlarını dökmelerini, birbirlerini öldürmelerini, büyük zevk ve iştiha ile seyretmiş, bunu da bulamadığı zaman, aynı zevki tatmin için hayvanları kullanmış, boğa güreşlerinde olduğu gibi, onların işkence ile öldürülmelerini "Oley" naraları ve kahkahalarla seyretmiş ve etmektedir.
Bugünkü boks sporunun ortaya çıkışı da, yine aynı Avrupalının bu sadist duygusunun bir tezahürüdür. İşin enteresan tarafı şu ki; Bunları yapan ve yaptıran, menfaati için milyonlarca insanı öldüren ve onların kanını bir sülük gibi emen, medeniyetlerini ve sosyal refahlarını milyarlarca insanın kanları, canları ve kemikleri üstüne kuran Avrupalı medeni! Onların elinde can veren veya onların sömürdüğü insanlar barbar olarak tanıtılmaktadır.
Tarihte Romalıların daha sonrada Avrupalıların çeşitli milletlere karşı uyguladıkları baskı, zulüm ve işkencelerden teferruatlı bir şekilde bahsetmeye köşemizin kapasitesi kâfi gelmez ama, yinede birkaç misal verelim:
Teferruatlı bilgi edinmek isteyenlerin tarih kitaplarındaki Haçlı seferleri ile ilgili bölümleri okumaları yeterli olur sanırım. Bu seferler esnasında kadın, çocuk, yaşlı demeden milyonlarca masum insan kılıçtan geçirilmiş, evleri yıkılmış, ocakları söndürülmüş, namus ve şereflere tecavüz edilmiş, ibadethaneler yerle bir edilip, Müslümanlarca mukaddes sayılan bu yerlere en büyük hakaretler yapılmış, buralara doldurulup öldürülen Müslümanların kanları pencerelere kadar yükselmiş, koydukları ağır vergileri ödeyemeyen halkın ellerinden çocukları vergilere mukabil alınmıştır.(1)
Kendi memleketlerinde bile idarecilerin halka, halkında idarecilere yaptıkları muamelelere bakarak, Avrupalı da sadizmin ne kadar korkunç bir hastalık halinde olduğunu anlamak mümkün olur.
Bizans İmparatorlarından 1. Andronikos'a karşı halk ayaklanıp, O'nu ellerine geçirince; dişlerini sökmüşler, saç ve sakallarını yolmuşlar, sağ elini kesmişler ve bir zindana atmışlar, üç gün sonra çıkarıp bir gözünü oymuşlar, birkaç gün sonra kulaklarını ve burnunu kesmişler, günlerce sokaklarda dolaştırmışlar, daha sonrada hipodroma götürüp etlerini kuşbaşı gibi doğramak suretiyle öldürmüşlerdir.(2)
Kıbrıs Kralı Nikokreon Filozof Anaxarague'ye kızdığı için, derhal etinden bir yemek yapılmasını istemiş ve afiyetle yemiştir.(3)
Dipnotlar:
1- Ali Küre, “Hıtatü’ş-Şam”, c. 1, s. 103.
2- İsmail Hâmi Dânişmend,“Tarihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s.108.
3- İsmail Hâmi Dânişmend,“Tarihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 35.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.