BİZE BARBAR DİYENLER (2)
15 Kasım 2016, Salı 07:40Tarihte Romalıların daha sonrada Avrupalıların çeşitli milletlere karşı uyguladıkları baskı, zulüm ve işkencelerden teferruatlı bir şekilde bahsetmeye köşemizin kapasitesi kâfi gelmez ama, yinede birkaç misal verelim:
Teferruatlı bilgi edinmek isteyenlerin tarih kitaplarındaki Haçlı seferleri ile ilgili bölümleri okumaları yeterli olur sanırım. Bu seferler esnasında kadın, çocuk, yaşlı demeden milyonlarca masum insan kılıçtan geçirilmiş, evleri yıkılmış, ocakları söndürülmüş, namus ve şereflere tecavüz edilmiş, ibadethaneler yerle bir edilip, Müslümanlarca mukaddes sayılan bu yerlere en büyük hakaretler yapılmış, buralara doldurulup öldürülen Müslümanların kanları pencerelere kadar yükselmiş, koydukları ağır vergileri ödeyemeyen halkın ellerinden çocukları vergilere mukabil alınmıştır.(1)
Kendi memleketlerinde bile idarecilerin halka, halkında idarecilere yaptıkları muamelelere bakarak, Avrupalı da sadizmin ne kadar korkunç bir hastalık halinde olduğunu anlamak mümkün olur.
Bizans İmparatorlarından 1. Andronikos'a karşı halk ayaklanıp, O'nu ellerine geçirince; dişlerini sökmüşler, saç ve sakallarını yolmuşlar, sağ elini kesmişler ve bir zindana atmışlar, üç gün sonra çıkarıp bir gözünü oymuşlar, birkaç gün sonra kulaklarını ve burnunu kesmişler, günlerce sokaklarda dolaştırmışlar, daha sonrada hipodroma götürüp etlerini kuşbaşı gibi doğramak suretiyle öldürmüşlerdir.(2)
Kıbrıs Kralı Nikokreon Filozof Anaxarague'ye kızdığı için, derhal etinden bir yemek yapılmasını istemiş ve afiyetle yemiştir.(3)
Alpaslan'ın bütün sulh tekliflerini Malazgirt Ovasında geri çeviren ve savaşın sonunda Türklere esir düşen, mağrur Romen Diojen'i Alpaslan affetmiş ve memleketine yollamış, fakat memleketinde kendi milleti, O'nun gözlerini oymuşlar ve çeşitli işkencelerle zindanda öldürmüşlerdir.
"Fransa'nın Macon bölgesinde, 1026 tarihinde zuhur eden büyük kıtlıkta, açlıktan o kadar çok insan ölmüştür ki, büyük çukurlar kazılıp yüzlercesi birden içlerine atılmışlardır. Aç kimseler bu cesetleri çukurlardan çıkarıp yemişlerdir. Diğer bazı kimseler de yollarda yolculara taarruz etmişler veyahut bir yumurta, bir elma gösterip yanlarına çektikleri çocukları boğazlayıp karınlarını doyurmuşlardır."(4)
"İlk Haçlı ordusunda (Pierre L'Ermite) idaresindeki öncü kuvvetleri 1096 tarihinde, İstanbul önlerine geldiği vakit, Bizanslılar tarafından Anadolu yakasına geçirilip, Türklere karşı sevk edilince, tıpkı eşkıya çeteleri şeklinde öteye beriye saldırıp haydutluğa kalkışan mülevves Haçlılar, İznik civarında ellerine geçirdikleri masum çocukları parçalayarak pişiriyorlar ve yiyorlardı... Bu olaylar bir defa vuku bulmuş olaylar da değildir. Antakya, Halep ve daha birçok kuşatmada tekerrür etmiştir. Susuzluklarını gidermek için de hayvanların kanlarını ve idrarlarını içtiklerini yine kendi tarihçileri itiraf etmektedirler."(5)
“Haçlı orduları Kudüs’e gelince ahalinin cümlesi: Kadın, erkek ve çocuk farkı gözetilmeksizin öldürüldü Cesetlerin tefessühü (kokuşması) veba gibi bulaşıcı bir hastalığın zuhuruna sebep oldu. Yetmiş bin Müslüman’ı boğazladıktan ve Yahudileri havralarında yaktıktan sonra, yorgunluklarından öldürüp ve yakamadıkları için ellerinde bir hayli esir kaldı."(6)
Kudüs alındıktan sonra oraya kral olan Godefroy De Boillon Papaya gönderdiği mektupta söyle der: "Eğer Kudüs’te bulunan düşmanlara ne yapıldığını bilmek isterseniz, malumunuz olsun ki, Mabed-i Süleyman dehlizinde ve Mescid-i Aksa’da bizimkiler Arapların kanları içinde atla geziyorlardı. Kan atların diz kapaklarına kadar çıkmış bulunuyordu."(7)
Dipnotlar:
1- Ali Küre, “Hıtatü’ş-Şam”, c. 1, s. 103.
2- İsmail Hâmi Dânişmend,“Tarihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s.108.
3- İsmail Hâmi Dânişmend,“Tarihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 35.
4- Seignobos, “Le Boyen Age” adlı eserinden, s. 237. “Tarihi Hakikatler”, c. 1, s. 31.
5- İsmail Hâmi Dânişmend,“Tarihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 1, s.544.
6- Funç Brentant, “Les Croisades” adlı eserinden, s. 24.
7- Gibbon Henri, “Bizansın Yıkılış tarihi”yle ilgili eseri, s. 670.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.