Bozkırın büyülü incisi : Tuz Gölü
26 Ocak 2023, Perşembe 00:00Türkiye’deki ilk tarım topluluklarının yaşadığı Tuz Gölü ve çevresinin; eski insan göçlerinin avcı/toplayıcı yiyecek koridorlarının doğu-güneydoğu yönlü yayılma ve sürüklenme bölgelerinin başında, hatta merkezi konumunda olduğu biliniyor.
Van Gölü’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük ve en sığ göllerinden biri olan göl; Aksaray, Ankara ve Konya sınırları içinde yer alıyor ve su çıkışı olmadığı için “kapalı göl” özelliğini taşıyor
Ekolojik ve biyolojik açıdan önemli değerlere sahip Tuz Gölü, doğudan Kızılırmak masifi, güneyden Obruk, batıdan Cihanbeyli ve kuzeyden Haymana platolarıyla çevrili çukurun kuzeydoğusundaki en alçak kesiminde yer alıyor.
Konya ovası içerisinde göz kamaştırıcı beyaz ışıltısı, inci tanesi görünümlü tuz kristalleri, “Doğal Tuz Tarlası” görünümü ve muhteşem doğası ile ziyaretçileri kendisine hayran bırakan doğal estetiğe sahip olan göl, flora ve faunasıyla, tuzcul step ve endemik türlerden oluşan hassas ekolojisi ve özgün jeolojik yapısı ile dünyanın en önemli doğal alanlarından birisi.
Beyazın şaşırtıcı güzelliği …
Dünyanın en tuzlu ikinci gölü olan Tuz gölünde, fotoğrafçılar için “doğal bir atölye” özeliğinde olup, fotoğrafçıların Türkiye'deki en popüler yerlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Gün batımında ise oluşan kızıllığın göl yüzeyine düşmesiyle birlikte oluşan ters ışık, fotoğraf tutkunları için unutulmaz kareler sunuyor. Bu alan mevcut peyzaj özellikleri ile ziyaretçilerine, huzur, mutluluk, neşe, enerji, sağlık gibi pozitif duygular yaşatan görsel kaliteye sahip.
Buz mavisiyle kızıl renk adeta Tuz Gölü’ nde dans ediyor…
Gündüzleri buz mavisi renginde olan göl, gün batımına doğru kızıl renklere bürünerek eşsiz güzellikte manzara ortaya koyuyor. Ayrıca Tuz Gölü renginin bir alg türü olan “Dunaliella salina” nedeni ile kırmızı olması dünyada nadir görülebilecek bir manzara ortaya çıkarıyor.
Etrafındaki irili ufaklı göller ile önemli sulak alanlarından birisi olan ve jeolojik bakımdan tektonik kökenli bir yapıya sahip Tuz Gölü ve çevresi, Ramsar kriterlerine göre “A Sınıfı” bir sulak alan.
“Yeşilin kıyısından geçmediği gizemli” göl, kuş varlığı yönünden Türkiye’nin en zengin göllerinden birisi. Bölgede 85 kuş türü, 4 tanesi endemik 129 böcek türü,15 memeli türü ve 38 tane endemik bitki türü bulunmakta. Göl aynı zamanda 1.derece Doğal Sit alanı olarak tescil edildi.
Dünyada en önemli doğal değerleri bünyesinde bulunduran büyük bir miras olan göl ve çevresi, sadece sahip olduğu eşsiz doğal ve biyolojik değerler bakımından değil aynı zamanda yarattığı ekonomik değer ve bölge halkı için geçim kaynakları açısından önem taşıyor.
Tuz Gölü’nde hayallerimiz tuzlaşıyor …
Türkiye’de çok az noktada üreyen bazı kuş türlerinin düzenli olarak kuluçkaladığı alanı olan gölden son zamanlarda kötü haberler geliyor. Gölün çevresinde giderek artan nüfus, kurulan sanayi kuruluşları ve kanalizasyon atıklarının arıtılmadan Tuz Gölü’ne boşaltılması ve tarımsal üretimde kullanılan zirai ilaç kalıntılarının toprakta meydana getirmiş olduğu kirlenmenin yağmur suları vasıtasıyla gölü besleyen kaynaklara karışması neticesinde kirlilik düzeyi tehlikeli boyutlara ulaşıyor.
Türkiye'nin tuz ihtiyacının %40'ını karşılayan bölgede, yanlış tarım ürünleri ekiliyor
Suyu kıt olan bölgede şekerpancarı, mısır, ayçiçeği, yonca gibi aşırı su isteyen tarımsal ürünlerin üretimi başı çekiyor. Tuza ve kuraklığa dayanıklı kimyon, aspir, kanola, soyanın ekim oranı ise oldukça düşük.
Kaçak açılan kuyuların derinliklerinde Tuz Gölü’nün geleceği kayboluyor…
Tuz Gölü Alt Havzası drenaj alanında ise 10 binden fazla belgeli, binlerce kaçak kuyunun bulunduğu uzmanlar tarafından ifade ediliyor. “Geleceğimizi arkadan vuran” bu kaçak kuyular, su kaynaklarımızın daha hızlı bir şekilde azalmasına neden oluyor.Yer altı kaynaklarının yanı sıra gölü besleyen yüzey sularının bilinçsiz tüketimi de gölün su seviyesini azaltıyor. Tuz Gölü ve çevresinde doğal kaynakların amaç dışı kullanımı engellenmeli.
Yumurtadan çıkan flamingo yavruları uçmayı öğrenene kadar Tuz Gölü’nde misafir oluyor ve çevreyi tanıyor. Sağlıklı bir şekilde gelişimlerini tamamlayan flamingolar, yuvalarını sonbaharda terk ediyor.
Yavrularına yemek götürmenin heyecanı ve mutluluğu içinde “rüzgarla dans” eden flamingoların evini kirletmeye, onları evlerinden etmeye hakkımız var mı?
Birileri evinizi yıkmaya kalksa ne hissedersiniz?
Olanı, biteni sessizce izler miydiniz?
Bozulan ülke ekonomisini düzeltirsiniz, ancak dengesi bozulan bir göl ekosistemini tekrar kazanma şansınız yok.
Çıplak ayakla kar üzerinde yürüme hissi veren, insan ruhunu dinlendiren, rahatlatan, yorgunluğunu alan bu masalsı gölde, bu duyguları yaşamaya gölün yerli halkı olan yaban kazlarının hakkı yok mu?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.