Câmîi ve Hademe-i Hayrât
04 Ekim 2018, Perşembe 08:28Allah’a hamd, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) salât ederim.
Ekim ayı’nın ilk haftası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak 1989 yılından beri Diyanet
İşleri Başkanlığınca kutlana gelmektedir. İslâm toplumunda inananlar için cami, ulu mabet olmakla beraber sosyal- kültürel hizmetlerin merkezi konumunda olan bir kurumdur.
İslâm, hayatın merkezine mabet ve mescidi yerleştirerek cami merkezli bir medeniyet kurmuştur. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Medine’ye hicret sırasında Kuba’da ilk mescidi, ardından Medine’de Mescid-i Nebi’yi (Ravza-i Mutahhara) inşa ederek önce dini ve imanı korumayı, sonra bu iman ikliminde toplumu dönüştürmeyi ve yepyeni bir tevhit ehli inşa etmeyi hedeflemişti. Din ve imanı korumanın başlıca üç yolu vardır:
1- Ferdî planda dinin emirlerini tutup yasaklarından kaçınmak,
2- Mabet, mescit ve cami gibi müesseseler kurup toplumu iyi, doğru, güzele dönüştürmek,
3- Din ve iman konularına ait eğitim ve öğretimi yaygınlaştırmak.
Arapça, toplayan, bir araya getiren anlamına gelen câmi, ibadet dünyasının merkezlerinden biridir.
İslâm medeniyetinin ayrılmaz bir unsuru ve İslâm toplumunun sosyo-kültürel alanlarda gelişmesinde mühim bir rol oynamış olan câmi veya mescidler, dinî mimari grubunun temel yapılarındandır. Bu sebeple sonraki asırlarda da Müslümanlar bulundukları bölgelerin yerli inşa tekniği, coğrafi şartların özelliği ve ihtiyaca göre şekillenen ve az çok mahalli farklılıklar arz eden, çeşitli büyüklük ve değişiklikte mimarî tarzlarda câmiler inşa etmeye devam etmişlerdir.(1)
Genel anlamda insan grubu, toplum anlamına gelen cemaat da aynı kökten türeyen bir kelime olup özel olarak ibadete katılanlar, câmiye gelenler için kullanılan bir terimdir. İslâm'da bazı ibadetler, ferdî olarak, istenildiği yerde yapılabildiği gibi bazı ibadetlerin de câmide toplu olarak yapılması şarttır. Aynı kökten türeyen cuma namazı böyledir ve ferdî olarak edâ edilemez. Tek başımıza evde kılabileceğimiz diğer günlük namazların ise camide kılınması teşvik edilmiştir.(2)
Bunun gerekçelerini tahmin etmek zor değildir. Toplu ibadet etmenin pek çok yararının yanında burada zikredeceğimiz özellikle rûhî ve psikolojik faydalarıdır. Câmide işitilen bir güzel söz, görülen bir güzel yüz, tanışılan bir güzel insan; gönüllere bir inşirah ve huzur üfler. Bu güzel duygularla mabedler bir başka anlam kazanır, umut meşalesi tutuşur, yardımlaşma ve muhabbetin getirdiği atmosfer dinî duyguları geliştirir ve pekiştirir. Dertlilere dertdaş, gariblere yoldaş olmanın kazandırdığı ruhî derinlik dinî hayatımızı kuvvetlendirir. Tirmîzî'nin rivayet ettiği bir hadis'te camilerin "Cennet bahçesi" olarak nitelendirilmesi de bu gerçekle ilgili olmalıdır.(3
İslâm kültüründe başta imam hatiplik olmak üzere cami görevlerini yürütenlere; minberden, mihraptan, kürsüden din-i mübin-i İslam’a hizmet edenlere “Hademe-i Hayrât” denilmiştir. Yani hayra hizmet edenler! Hademe-i hayrât, ihtiva ettiği geniş anlam bakımından sadece cami hizmetlerine tahsis edilemeyecek ölçüde kapsamlı bir terkiptir. Nitekim hayra hizmet için yer, zaman ve ünvan ön şart değildir. Bütün yeryüzü müminlere mescit kılınmış ve bütün müminler iyiliği emredip kötülükten sakındırmayla memur edilmiştir. Her Müslüman kendi imkân ve kabiliyeti ölçüsünde bu büyük ve kesintisiz sorumluluğu elinden geldiğince yerine getirir.
Hademe-i hayrâtın literatürde imam hatiplik çerçevesine oturtulması hem imam hatipliğin ehemmiyetini, hem de imam hatipliğin cami hizmetlerini aşan yanını tazammum eder. “Din görevlisi ruhların kurtarıcısı, ahlak yaramızın doktorudur.”(4)
İslami müesseseler, tarihsel süreçlere kolayca intibak edecek dönüşüm ve değişim hüviyetlerini bir kabiliyet olarak özünde taşırlar. Çünkü hiçbir müessese kendini amaç olarak dayatmaz. Nihai gaye, Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmaktır. Fert ve cemiyet bu gaye istikametinde coğrafyanın, kültürün ve zamanın gerekliliklerini sonuna kadar kullanır. . Camide yeşeren hayır çevreye taşarak sosyal hayata olumlu katkılar sağlar.
Cami ve mescitlere maddi-manevî emeği geçen bu yolda gayret gösteren herkesi tebrik eder, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in müjdelerine erişmelerini, Rızâ-i Bâri’nin mükâfatlarına nâil olmalarını dilerim.
Dipnotlar:
1-Enver er-Rifaî, a.g.e., 379; Çelebi, Ahmet, İslâm’da Eğitim ve Öğretim Tarihi, çev. Ali Yardım, Damla Yayınevi, İstanbul 1976, s. 98
2-Müslim, Mesâcid, 272.
3-Tirmizî, Deavât, 82; İbn Hanbel, II/150. Caminin diğer fonksiyonları ve mimarî gelişimi için bk.DiA. Cami md..
4-(Nurettin Topçu İslâm ve İnsan kitabından)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.