CEHENNEM-2
09 Eylül 2017, Cumartesi 08:53Yunus’un her şiirinde büyük hikmetler var. Bakın konumuzla ilgili; “iyi ve yerinde söylenen söz, cehennemi sekiz katlı cennet haline getirir” buyurur:
Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu dünya cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz
Âşık, sevdiğinden ayrı kaldığı müddetçe cehennemdedir. Bir grup insanın ameli tartılmış, hesabı görülmüş ve cehennemlikler ayrılıp içeri sokulacakları zaman meleklere yalvarmaya başlamışlar. Melekler; “sizi cehenneme koymamamız mümkün değil, karar verildi, ancak bizim size yapabileceğimiz iyilik; Türk cehennemi var, Avrupa cehennemi var, bunlardan birini tercih etmenize müsaade edebiliriz” demişler ve insanlardan nereleri tercih ettilerse oraya götürmüşler. Bir müddet sonra bu iki cehennem halkı bir yerde buluşmuşlar ve birbirlerine hallerini sormuşlar. Avrupa cehennemindekiler: Söylendiği gibi her gün takdir edilen program gereği azap görüyoruz. Yakıyorlar, kavuruyorlar, zehirler, zıkkımlar… içiriyorlar… Ya siz nasılsınız? Demişler, Türk cehennemindekiler şöyle demişler: Yok elhamdülillah biz daha öyle şeylerle karşılaşmadık, bir gün kibrit bulunmaz, bir gün kazan bulunmaz, bir gün kepçe bulunmaz, bir gün personel bulunmaz, böyle böyle idare edip gidiyoruz.
Tabii ki, bu bir uydurma fıkra, Allah’ın kurduğu düzende böyle şeyler olmaz. Ama bizlerin ne kadar düzensiz, tertipsiz, programsız insanlar olduğumuzu dile getirmesi açısından ibret alınması gerekir.
SORGU-SUALOsmanlının tefessüh (bozulma) döneminde gelip feraset ve fetanetiyle imparatorluğun çöküşünü 30 sene geciktiren ama kimseye yaranamayan, onu gerçek yönleriyle tanımayan birçok kişinin buğzunu celbeden, hele hele jön Türklerin baş düşmanı olan Abdülhamit merhumun idareyi bırakmasıyla her şeyin güllük gülistanlık olacağını zanneden Rıza Tevfik ve benzerleri, İttihat ve Terakki’nin, giden Abdülhamit dönemini mumla arattığını görünce şöyle serzenişte bulunmuşlardır:
Türkü yine o türkü sazlarda tel değişti
Yumruk yine o yumruk sadece el değişti
Aldıkça al, kaldıkça kal, çaldıkça çal
İstersen ver yüz arzuhal, ne sorgu var ne sual
Ama inancımıza göre uhrevi âlem öyle olmayacak, herkes zerre miktarı hayrının mükâfatını, zerre miktarı kötülüğünün de cezasını mutlaka çekecek, üstelik bunun hesabı, sorgusu kabre konur konmaz başlayacaktır. Buna kabir suali denir. Bu görevi yerine getirecek iki meleğin isimleri de Münker ve Nekir’dir.
Bir beldede Molla Bekir diye bir mütegallibe yani zalim birisi varmış. Çalıştırdığı fakirlere, hizmetini gördürdüğü gariplere borcunu vermezmiş. Bu zata uzun yıllar çobanlık yapan, alacaklarını bir türlü alamayan, canından bıkıp usanan çoban ölmüş, mezkür iki melek gelmiş, sorguya başlamışlar, çoban “siz kimsiniz?” diye sormuş. Onlar Münker, Nekir deyince çoban “Molla Bekir” anlamış ve “ulen ağa senden burada damı kurtulamayacağım” demiş.
Nasrettin Hoca’ya “Cuma günü ölenlere sorgu yokmuş hocam, doğrumu?” diye sormuşlar, o “doğru ama Cumartesi anasını bellerler” demiş.
Beyazid-i Bestami Hazretleri ölmüş ve bir müddet sonra rüyada gören dostları sormuş; “nasıl oldu, ilk geceyi kabirde nasıl geçirdin?” diye. “İlk gece bana sordular ne getirdin?, neyle geldin?” dediler, ben de onlara; “bir padişahın huzuruna gelene ne getirdin denmez, ne istersin derler” dedim, Rabbim’den; “doğru söylüyor” diye cevap geldi ve rahat ettim” demiş.([1])
Ama bizler o Allah dostları gibi nazlanabilir miyiz? Buna yüzümüz olur mu? bilmem.
Dipnot:
1- Nezihe Araz, “Anadolu Erenleri”, Özgür Yayınları, İst. 2000, s. 434.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.