CENNET
26 Temmuz 2017, Çarşamba 07:52Cennet: İnsan fikir ve hayallerinin bile fevkinde olan, her arzu ve isteğin yerine getirileceği, Allah’ın iyi kullarına mükâfat olarak vermeyi vaat ettiği, ayet ve hadislerde zikri çok geçen uhrevi dünya.
Avamdan herkesin büyük bir iştiyakla sahip olmayı istediği, girmek için can attığı bu yer için bile, Allah’ın veli kullarından Yunus şöyle diyor:
Cennet cennet dedikleri
Üç-beş köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni
Ehlullahtan birine; “niye hacca gidip Allah’ın evini ziyaret etmiyorsun?” demişler, o; “ben ev sevdasında değilim, evin sahibini arıyorum” demiş. Misalde olduğu gibi, Yunus cenneti küçümsediği, basite aldığı için değil, onun esas bulmak istediği, kavuşmak istediği, aşkıyla yandığı, maşuku olan Allah olduğu için böyle diyor.
Rabia Adevî’nin davranışı da Yunus’u teyit eder. Bir gün bir elinde bir kova su, öbür elinde bir meşale hızla giderken sormuşlar; “Rabia nereye?”. “Şu su ile cehennemi söndüreceğim, şu ateş ile de cenneti yakacağım ki; insanlar cehennem korkusu veya cennet umudu ile ibadet etmesinler, sadece ve sadece Allah rızası için ibadet etsinler” demiş.
Arif Nihat Asya merhum bir başka hususa dikkat çekiyor ve kişilerin kendileri dünyalarını cennet ve cehennem yapıyor, hatta öbür âlemdeki yerini ve mekânını da burada hazırlıyor, elleriyle bina ediyor diyor:
“Dediler: Cehennemde odun bulunmaz;
Yolcu, yakacağını kendi götürür!
Anladım, ki Cennet’e giden de burdan
Gülünü, zambağını kendi götürür!”
Rivayete göre Hz. İsa’ya cennet cehennem gezdirilmiş, görmüş ki; insanların ellerinde çok uzun saplı kaşıklar var, kendi ağızlarına çevirip yemek yemeleri mümkün değil, cennettekiler bencillik yapmıyor ve birbirlerine yediriyorlar ve son derece mutlular, cehennemdekiler ise böyle bir özveriye sahip olmadıkları için açlıktan kıvranıyorlar. Hz. İsa: “Demek ki cenneti de, cehennemi de kişiler kendileri kazanıp hak ediyor” demiş.([1])
Tiryakinin biri cennete girmiş ama sigara yakmak için ateş istemiş. Burada ateş bulunmaz demelerine rağmen o istemekte ısrar edince; “gel seni ateşin çok bulunduğu bir yere götürelim” diye cehenneme nakletmişler!..
Joe Louis’in sözü de çok enteresan: “Herkes cennete gitmek ister ama, hiç kimse ölmek istemez. Hâlbuki öldükten sonra ancak cennete gidilebilir.”
Mahşer halkı iki kapının önünde yığılmış, reklâm panolarını seyrediyorlar ve kendilerine “istediğiniz kapıdan girebilirsiniz” diyorlar. Biri cennet kapısı; panoda bağlar, bahçeler, çiçekler, güller, akarsular, envai çeşit kuşlar, hayvanlar… Öbüründe ise; konserler, artistler, ünlüler, meşk âlemleri, içki ve kumar meclisleri… Dünyada bu işlere meyilli olanlar burayı tercih etmişler ama içeri girince bir bakmışlar ki vaziyet çok yanlış, her taraf kan, kasavet, ateş, azap, eza, cefa… İtiraz etmişler; “dışarıda hiçte böyle gösterilmiyor” diye. Melekler demiş ki: “orası reklâmlar bölümü idi. Siz dünyada hiç kendi malını kötü gösteren reklâm görmüş müydünüz?”
Müşteri lokantada yemekler gelince infial gösterip itiraz etmiş: “Dünde burada yedim gelen yemekler bunun iki katı idi.” Garson; “Efendim dün nerde yediniz?” Müşteri: “Şu cam kenarında” deyince, Garson: “O zaman doğru oralar reklâm bölümü olduğu için çift porsiyon getiririz” demiş!..
Şair; “babamız Âdem a.s. cennetten çıktığına göre, veraset hakkımızı kullanarak oraya gireceğiz, kimse bizi bundan men edemez” diyor:
Kimmiş bizi men eyleyecek bağ-ı cinândan
Mevrus-ı pederdir gireriz hâne bizimdir
Nâbî.
Dipnot:
1- İbrahim Refik, “Başarı Üzerine”, Albatros yay. 4. Bas. İst. 2002, s. 182.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.