CESARET-2
07 Mart 2015, Cumartesi 00:00
Osmanlı sultanları içinde ilk içki içen padişah Yıldırım Bayezid’ dir. Padişahı içkiye alıştıran, karısı Sırp asıllı Prenses Olivera’dır. Bursa Ulu Camii, inşaatı tamamlandığı zaman, Yıldırım Bayezid, bütün halkın saygı gösterdiği Emir Sultan ile beraber açılış törenine gitmiş, büyük eserin hiç bir eksiği olmadığından emin olan Kahraman Padişah, ünlü mutasavvıfa şöyle bir sual sormuş:
“Acaba bir eksiği var mı, ne dersiniz?.” Emir Sultan da hiç çekinmeden şu cevabı vermiştir;
“Evet, çok büyük eksikleri var. Her köşesine kendiniz ve maiyetiniz (aileniz-beraberinizdekiler) için birer meyhane yaptırmayı unutmuşsunuz.” Çok kızan Yıldırım;
“O ne demek? Beytullah’ın içinde meyhane mi olur?” diye haykırınca Emir Sultan; “Asıl Beytullah insanın kalbidir!.. Sen onu meyhane hâline getirmekten utanmadıktan sonra, şu cansız taştan binanın etrafına bir iki meyhane kurdursan ne çıkar?” diye cevap vermiş ve rivayete göre bu olaydan sonra Yıldırım içkiyi bırakmıştır.([1])
Yükselme döneminde hal böyle iken, düşüş ve gerileme döneminde yağcılar ve yalakalar padişahlar için; Zıllullahi fil âlem, Halifetullahi âzam, Halifey-i ruy-i zemin, Zat-ı Şevketi Hazreti Penahi… gibi mübalağalı sıfatlar uydurmuşlar, onları ifsat etmişlerdir.
Günümüzde hâlâ bulunur mu bilmiyorum ama, Osmanlının son dönemlerinde bile bu cesur insanlara rastlanırmış. Sultan Abdülhamit şehzade iken ata arabasıyla bir yere giderken atlar ürker ve alabildiğine koşmaya başlarlar. Hiç tanımadığı güçlü, kuvvetli, cesaretli bir kişi atların önüne çıkarak yavaşlatır ve dizginleri tutarak şehzadeyi muhtemel bir ölümden kurtarır.
Abdülhamit padişah olunca bu zatı buldurur, devlet hizmetine alır, çok mert, çalışkan ve dürüst olduğu için Paşalığa kadar yükselir.
31 Mart olayında sarayın etrafı asi askerler tarafından çevrildiğinde bu Tahir Paşa Padişaha “müsaade ederse bunların hepsini çil yavrusu gibi dağıtacağını çok söyler, ısrar eder ama kan dökülmesin diye Sultan müsaade etmez. Abdülhamit sürgüne gönderilip İttihatçılar iktidara gelince bu paşayı divan-ı harbe verirler.
Mahkemede sorarlar; “Sultan müsaade etseydi ne yapacaktın” diye. O hiç çekinmeden; “eğer o fırsatı bana verseydi sizin hepinizi köpek gibi öldürecek, haddinizi bildirecektim” der. Paşa idama mahkum edilir ama, bu cesaret ve sadakatinden dolayı asmazlar ve Tarablusgarba sürgüne gönderirler.([2])
Atatürk bir toplantıda sormuş “sıfır nedir?” diye. Hazırundan o gün için MEB bakanı olan bir zat: “Sizin huzurunuzda benim gibi efendim” demiş.([3]) Keçecizade İzzet Molla böylelerini bir beyitle nasıl deşifre etmiş:
Malûmdur ki fısk ile olmaz cihan harab
Eyler arzı müdâhene-i âliman harab
Dipnotlar:
Fısk:Fitne,fücür,Müdahane-i âliman:Âlim geçinen kişilerin yağcılığı,riyakârlığı.
1- İsmail Hâmi Dânişmend, a.g.e, c. 1, s. 476.
2- Dursun Gürlek, “Karınca Huzura Varınca”, Timaş Yay. İst. 2011, s.136.
3- İ skender Pala, “Güldeste”, Kapı Yay. İst. 2006, s. 167.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.