Çeşmeler Sebiller ve Su Vakıfları (7)
26 Şubat 2020, Çarşamba 08:54-Han ve içkili lokanta yapılan camiler s. 144, saz evi ve salonları yapılan camiler s. 251, 270.
Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi bu yıkım ve kıyım sadece camilerle sınırlı kalmamış, tarihi her dokuya şamil olmuştur.
Bunlar dile getirildiğinde bazı kişiler hemen savunmaya geçip; bunlar garaz ve gafletten değil, yokluk ve zaruretten olmuştur. O dönemlerde devlet ve milletimiz çok fakir durumda olduğu için bunlar birazda mecburiyetten yapılmıştır gibi fikirler ileri sürüyorlar.
Hâlbuki doğrusu bu değil. Ben kendi gördüğüm ve yaşı otuzun üstünde olan herkesin şahit olduğu şu durumu misal olarak vereyim: 15 sene önce seçimlerde sandıklar cami ve mescitlere konurdu. Halılar alelusul bir kenara toplanır, kabinler kurulur, seçim komisyonu için masa sandalye getirilir düzen tutulurdu. Ben şahsen gözlerimle görmüşümdür ki, Beytullah yani Allah’ın evi mesabesinde kabul edilen camilerin içinde özellikle bu komisyon üyelerinden bazıları fosur fosur sigara içer, laubali tavırlar, sohbetler, kahkahalar gırla giderdi. Seçime katılmamak, oy kullanmamak kanunen suçtu, gelmeyenlere para cezası tahakkuk ederdi. Peki, bizim inancımıza göre kadınların hayızlı ve nifaslı iken camilere girmeleri haramdır. Şimdi vatandaş ne yapacak camiye girmeyip cezamı ödeyecek, yoksa o fakir haliyle parası yoksa Allahın emrini dinlemeyip rey mi kullanacak? Peki, bu durum mecburiyetten mi idi? Hayır. Çünkü her mahallede bu vatandaşların çocuklarının gittiği okullar vardı, sınıflar vardı. Yavrularının gittiği bu okullara veya resmi binalara büyükler gidip oylarını kullanamazlar mıydı? Bunlar yoklukla, kıtlıkla izah edilecek durumlar değil.
Prof. Dr. Beynun Akyavaş bu hazin durumlardan birini şöyle dile getirir: “Türk çeşme mimarisinin şüphesiz en muhteşem, en göz kamaştırıcı eseri olan Topkapı sarayı önündeki lll. Ahmet Çeşmesi umumi tuvalet olmuş!.. O kararmış, sararmış zengin tezyinatın arasında tebeşirlerle, kurşun kalemlerle yazılmış her türlü yazı çeşmenin alnının kara yazısı gibi insanın içini ürpertiyor. Susuzluktan içi yanmış güzeller güzelinin saçakları kopmuş, tavanı göçmek üzere. Topkapı sarayına girip çıkan binlerce turistin seyrettiği manzara budur. Derhal tedbir alınmazsa İtalyan ediplerinden Edmonda De Amicis’in ‘Bu bir âbide değil, zarif bir sultanın bir aşk anında İstanbul’unun alnına kondurduğu mermerden bir buse, billûr bir fanus altında muhafaza edilmesi gerekli bir zarafet, ihtişam ve sabır harikası’ diye anlattığı çeşmenin yakın bir zamanda yerinde yeller esecek, fotoğraflarını seyretmekten başka çaremiz kalmayacak”(1)
Yavuz Sultan Selim İran Seferine giderken Konya’ya uğramış, Mevlana’yı ziyaret etmiş, türbe kubbelerine kurşun döktürmüş, Mevlânâ Hazretlerinin sandukasını yeniletmiş ve halka “bir isteğiniz var mı?” diye sormuş, onlar da; “Mevlânâ dergâhında ibadullahın abdest alıp içmesi için yeterli su yok” demeleri üzerine, şehre 20 km. uzaklıktaki Dutlu suyunu, taştan yapılmış kanallarla şehrin 11 semtindeki çeşmelere ve Mevlânâ önüne getirtmiştir. Nitekim Mevlânâ dergâhı avlusundaki çeşmenin kitabesinde 1512 yılında bu olayın gerçekleştirildiği yazılmaktadır.(2)Hatunsaray Kasabası Givrat ve Botsa köylerinin gelirleri bu çeşmelere vakfedilmiştir.(3) Maalesef Mevlânâ avlusundaki bu çeşme ile onun can dostu, sevgilisi ve mahbubu Şems-i Tebrizî Türbesi bahçesindeki çeşmeler ayakta kalmış, diğerleri yok edilmiştir.(4)
Kanuni döneminde 1563 tarihinde şiddetli sel baskınları neticesi İstanbul sularının bütün alt yapısı harap olur, büyük bir su krizi yaşanır ve halk isyan derecesine gelince büyük padişah gerekenin yapılması için emir verir ve Süleymaniye Camiinin maliyeti kadar bir para harcanarak Mimar Sinan şehrin muhtelif yerlerine 40 çeşme getirir ve mesele hallolur. Böylece o dönemde dünyanın en büyük su teşkilatı kurulmuş olur. (5)
Dipnotlar:
1-Beynun Akyavaş, a. g. e. T. D. V. Yay. Ankara 1995, s. 90.
2-Fatih Özkafa, Su Medeniyeti Sempozyumu KOSKİ Büyükşehir Bel. 2009
Konya, s. 320.
3-Fatma Şensoy, Su Medeniyeti Sempozyumu KOSKİ Büyükşehir Bel.
2009 Konya, s. 385.
4-Nazif Öztürk, Mevlüt Çam, a. g. e. s. 363.
5-İskender Pala, “Kırk Ambar”, Kapı Yay. 2. Bas. 2008 İst. s. 54.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.