Çevre Sorunları ve İslâm-4
07 Haziran 2015, Pazar 00:00Osmanlı diyarını gezen gezginler, ittifakla Osmanlı milletinin çok temiz olduğunu, her yerde hamamlar, sebiller, şadırvanlar, her evde gusülhaneler... bulunduğunu ve çevrenin de çok nezih ve pırıl pırıl olduğunu yazarlar.([1])
Fakat ne yazık ki, umumi hamam diye bir şey bilmeyen, evinde bile fıçı içinde yıkanmaya çalışan, tuvalet ile 19. asırda tanışan,([2]) bunun delili olarak da tarihi saraylarının hiç birinde tuvalet olmayan,([3]) kokularını izale edebilmek için de parfümü icat eden Avrupalılar bugün, çevre temizliği hususunda bizi solladılar geçtiler. Onlardaki çevre temizliğine ve bu husustaki hassasiyetlerine bakıp da gıpta etmemek mümkün değil.
d-Hava Temizliği:
İslâm havanın ferah ve temiz olmasına da çok önem vermiştir. İyi kokular sürünmenin, kullanmanın sünnet olması, kokar şeyler yiyerek (soğan–sarımsak gibi) mescitlere, kalabalıklara çıkılmasının yasaklanmış olması bu husustaki hassasiyetin ifadesidir.([4]) Yemek kokuları ile komşuların rahatsız edilmemesi, mecbur kalınırsa hakları olmaması açısından o kokuyu duyan kişilere de ikram edilmesi yine Resûlullah’ın tavsiyesidir.([5])
Ayrıca havayı en iyi temizleyen varlıkların ağaçlar olduğunu sanki 15 asır önce ispat eden Allah Resûlü bu hususun önemini: “Kıyamet kopmaya başlasa, sizin de elinizde bir ağaç fidanı olsa onu mutlaka dikin” ([6]), “arza bir şey eken diken kişilere ektiklerindeninsan, hayvan, kurt, kuş... ne faydalanırsa onun için sadakadır. Nebatat kendisini yetiştireninsanlar için Allah’a istiğfar ederler.”([7]) hadisleri ile dile getirir.
e-Görüntü ve Gürültü Kirliliği
Yüce Dinimiz bu hususta da duyarlıdır. Göze hoş görünmeyen şeyleri Peygamberimiz yasaklamıştır. Kılık ve kıyafeti düzgün olmayanları tenkıd etmiş, kendisi bu hususta çok titiz davranmıştır.
Süt çağında iken vefat eden oğlu İbrahim, kabre konurken saptırmada az bir delik kalmış, kapatılmasını emretmiş, oradakiler “Ne zararı var Ya Resûlallah. Nasıl olsa toprağın içine defnettik” dediklerinde: “Doğru ama göze hoş gelmiyor”([8]) buyurmuştur.
Yüksek perdeden seslerle başkalarını rahatsız etmek dinimizde yasaklanmıştır.([9]) Sevgili Peygamberimiz: “Gerçek mümin; elinden ve dilinden başkalarının zarar görmediği kimsedir”([10]) buyurarak ölçüyü koymuştur.
Düğünlerde, derneklerde, uyuyan çocukları, gönlü hüzünlü olan hastaları ve ihtiyarları, ibadet eden müminleri, yoldan gelip uyuması gereken komşuları, sabah işe gidecek olan insanları... düşünmeden müzik setlerini kurup iki üç gün sabahlara kadar en yüksek perdeden müzik çalmak ne insanlığa ne de Müslümanlığa yakışan bir harekettir.
Gâvur dediğimiz ve cennette kendilerine yer tanımadığımız insanlar bunu yapmıyor. Bir sünnet düğününde yüzlerce arabayı arka arkaya dizip, kırmızı yeşil tanımadan, itfaiye, ambulans vb. araçlara bile yol vermeden ve hep birden yüzlerce korna öttürmek suretiyle insanları rahatsız etmek de yine geri kalmış memleketlerin âdetinden ve bayağı bir şeydir. Avrupalı bunu ve benzerlerini de yapmıyor.
Rahmetli hocalarımızdan Hüseyin Küçükkalay, böyle bizim gibi Müslüman’a çok gördüğü bir hareket karşısında: “Gâvur bunu yapmıyor” demiş de, karşıdaki adam: “O zaman git gavurun içinde yaşa” demiş.
Müslüman’ca yaşamak için, gâvurun memleketine gideceğimize, cennet vatanımızı Müslümanlara yaşanır ve yaraşır bir memleket haline getirmeye çalışalım.
Dipnotlar:1- Bak; Laidi Montagö, “Türkiye Mektupları”, 1000 Temel Eser, Tercüman. s. 84
Busbergc, “Türkiyeyi Böyle Gördüm”, 1000 Temel Eser Tercüman. s. 144.
2- Vild Life’dan Terceme, Zafer Dergisi, sayı: 105, s. 14.
3- Ahmet Emin Yalman, “Gördüklerim ve Geçirdiklerim”, c. 1, s. 268.
4- Buhârî Et’ıme 49, Salât 160, Müslim Mesâcid 73.
5- İbrahim Canan, “Hadis Ansiklopedisi”, c. 9, s. 446.
6- Feyzül Kadir, c. 3, s. 30.
7- Buhârî Tecrîd-i Sarîh, c. 7, s. 122.
8- Abdurrahman Azam, “Resûl-i Ekrem’in Örnek Ahlâkı”, Terceme: Hayrettin Karaman 1978. s. 53.
9- Hucurât Sûresi, 2.
10- İbni Hanbel c. 3, s. 54.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.