CİHAT
20 Nisan 2018, Cuma 07:29Râyete meylederiz kaamet-i dil-cû yerine
Tuğa dil bağlamışız kâkül-i hoşbû yerine
Gönlümüz şâhid-i zîbâ-yi cihâda verdik
Dilber-i mâh-rûh-i yâr-i perî-ru yerine
Olmuşuz can ile billâh gazâ-yı teşne
Kanını düşmen-i dinin içeriz su yerine
Kırım Hanı Gâzi Giray Han
“Başkaları güzellerin boyuna, bosuna, endamına meylederken, biz Müslüman Türk milleti olarak sancağa gönül bağlarız. Güzellerin misk kokan saçları yerine de, Tuğ’lardaki saçaklara sarılırız.
Biz gönlümüzü ay yüzlü perilerin, sevgililerin yerine, bize onlardan daha güzel, daha sevimli görünen cihada verdik
Biz gaza aşkı, cihat isteği ile öyle yanmış, tutuşmuş, susamış insanlarız ki, din düşmanlarının kanını su yerine içeriz” diyor, Gazi Giray Han.
Hayatının baharında, daha dünyadan hiçbir murat almadan, dini, vatanı, bayrağı, namusu, şerefi… uğruna canını feda, kanını sebil eden, kara toprağın kefensiz lokmaları olan, aziz şehitlerimiz için Orhan Şaik Gökyay’ın şu mısraları da ne kadar çarpıcı:
Bu vatan toprağın kara bağrına
Sıra dağlar gibi duranlarındır
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir
Gökyay’ım ne yazsam ziyade değil
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil
Topun namlusundan görenlerindir
Müslümanlıkta cihat bir saldırganlık, bir yağma ve talan yolu değildir. Şuursuz bir imha hareketi, gurur ve kibir neticesi bir istilâ faaliyeti de değildir. Ganimet elde etmenin bir usulü, zengin olmanın bir yolu da değildir. Amacı böyle olan saldırganlıklara zaten cihat denmez. Onun en büyük ve en ulvi hedefi i’lâ-yı kelimetullah yani Allahü zü’l-Celâl ve’l-Kemal Hazretlerinin yüce ismini yaymak, herkese duyurmak, bütün insanları İslâm’la müşerref kılmak, kısaca insanlara gerçek insanlığı öğretmektir. Yani gerçek cihadın esprisi tebliğdir.
Tebliğ İslâm’a göre çok önemlidir. Bunu hakkıyla anlayabilmek için şöyle bir misal verelim: Evliyaullahtan birine Efendim Peygamberimizin; “Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz yüz bin namaza bedeldir. Mescid-i Nebevî’de kılınan bir namaz bin namaza, Mescid-i Aksâ’da kılınan bir namaz da beş yüz namaza bedeldir”. (1)diye bir hadisi var mı? Demişler, o zat:
“Var” demiş. Yine sormuşlar:
“Peki Kâbe’de namaz ve ibâdet diğer yerlere nazaran bu kadar efdal ve farklı iken, Sahâbenin çoğunluğu niye sağa sola dağıldılar gittiler? İslâm tarihini tetkik ettiğimizde sahâbenin ekseriyetinin Mekke’de Medine’de kalmayıp fethedilen, İslâm beldesi haline gelen yerlere gittiklerine şahit oluyoruz. Sebebi ne?” O büyük zat şöyle demiş;
“Sizin satılık malınız olsa, bire yüz bin kâr veren bir Pazar bulsanız, malınızı orada satar mısınız yoksa başka yerlere götürür müsünüz? Hangi hallerde başka yere gidersiniz?” deyince, onlar;
“Bu tatlı kârı bırakıp gitmeyiz. Ancak daha iyi, daha fazla kâr veren bir Pazar bulunursa o zaman gideriz, ama daha fazla kârı kim verir?” deyince o âlim ve tecrübeli kişi şöyle der;
“Bak kendiniz söylüyorsunuz. Daha avantajlı bir yer bulursak oraya gideriz diye. Ashâb da daha kârlı bir Pazar bulmuş, oralara dağılıp gitmişler” deyince dinleyenler;
“Efendim daha kârlı pazar neresi olabilir” diye sorarlar ve şöyle cevap alırlar:
“Allah’ın bu kutsal yerlerdeki ibâdet ve tâatlere farklı muamele edeceğini, fazla ecir ve sevap vereceğini Hz. Peygamber müjdeliyor ama tebliğ ve irşâdın ecri daha fazla ki, o faziletli insanlar dağılmışlar gitmişler.
Nitekim Hz. Allah şöyle buyur” deyip şu ayeti celileyi okurmuş; “...Her kim de bir canı kurtarırsa (mânen diriltir, hidâyete gelmesine vesile olursa) bütün insanları kurtarmış gibi olur (sevap ve ecir alır).”(1) Yani tebliğ ve irşadla bir insanın hidayete gelip, İslamla müşerref olup hak yolu bulması, tebliğ sahibine dünyadaki insan adedince yani takriben 7 milyar sevap kazandırır.
Süfyan-ı Sevrî: “Horasana gidip tebliğde bulunmak, Mekke’de Kâbe’ye komşu olmaktan daha hayırlıdır” demiştir.
Dipnotlar:
1- Buhârî, Fadâilü’s Salât, 1; Müslim, Hacc, 505 (1394).
2- Mâide Sûresi, 32.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.