Coğrafya, geleceğe yön verir
10 Eylül 2021, Cuma 08:58İnsanlara “doğa ile barışık bir şekilde yaşamaları” için gerekli bilgiyi sunan Coğrafya, yeryüzünün sadece taşı, toprağı, dağı, akarsuları ile değil aynı zamanda, üzerinde yaşayan insan ve insanın yapmış olduğu her şeyle de ilgilenmektedir. Bu ilgileniş sayesinde ortaya çıkan bilgi, ülkelerin sosyal, ekonomik, kültürel, bölgesel ve siyasal yönden gelişebilmeleri için önemli bir rehberdir.
Bir dersten öte öğrenilmesi şart bir “yaşam bilgisi” olan coğrafya, bize kendisinin sunduğu bilgilerin toplumla bağdaştırılarak zenginliklerin nasıl kullanılması gerektiğini anlatan bir yol haritasıdır.
Bilinmeyenleri merak eden ve bunu sorgulayan insan, öncelikle doğanın kendisine verilen bir nimet olduğunu ve bu nimetin sonsuz ihtiyaçları karşılayamayacağını bilmeli.
Coğrafyayı önce dinlemeli, anlamalı sonra ne diyorsa onu yapmalı…
Güneş’in, suyun, havanın, toprağın, bitkilerin olmadığı bir ortamda bizim var olma şansımız var mı? İnsanlar, ancak uygun koşulların oluştuğu yerlerde yaşamını sürdürebilir.
Coğrafya sayesinde bizler, çevremizdeki olayların sebeplerini ve sonuçlarını kavrarız, bu olayların yaşamımıza etkisini öğreniriz.
Peki; olayların sonuçlarının nereye varacağını bildiğimiz halde neden bile bile “lades” oluruz?
Bozkurt’ta yaşanan sel felaketi için, bölgede yaşayanlar “Bozkurt, Bozkurt olalı tarihte böyle bir felaket görülmedi” diyor.
Suçlu Ezine Çayı’ mı?
Suçlu üç gün boyunca yağan yağmur mu?
Yoksa Ezine Çayı'nın yatağının daraltan, dere yatağına konut yapan, tomruk deposu yapan, çayın üzerine cılız ve yetersiz köprü yapan bizde mi?
Yoksa suçlu, nehrin yatağının daraltılmasına izin veren, imara açan belediyede mi?
Yoksa suçlu, uzaydan yağmur yağdırıp sele dönüştürdüğüne, gönderdiği ışınlarla orman yaktığına inanılan “gizli güçler” de mi?
Yoksa suçlu iklim değişikliği mi?
Suçlu kim olursa olsun hayalleri ile birlikte suda kaybolan o masum çocuklar, ahirette herkesten hesabını soracak. Bu dünya kimseye kalmayacak.
Bozkurt sadece bir örnek. Aynı olayları Karadeniz’in her yerinde görmek mümkün. Sebepler sonuçlar aynı, yerler farklı.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) bilim insanları diyor ki “Afetin oluşumunu doğrudan iklim değişikliğine bağlamak yanılgılara yol açacaktır. İklim değişikliğinden önce doğru yerleşim planlaması gündemde tutulmalıdır.”
Allah, yarattığı her şeyi bir ölçüye göre, bir kaideye göre yaratmış. Doğada bulunan her şeyin bilimsel bir karşılığı var.
Allah, Kur’anı Kerim’in çoğu yerinde “hiç akıl etmez misiniz?”, “hiç düşünmez misiniz?” diyerek mantıklı ve akıllı davranmayı emrediyor.
Kuralları bozduğumuz ölçüde, yaşamımız da bozuluyor.
Dere yatağına konut yapıp, yüzlerce insan öldükten sonra bunu “kader”e bağlayamazsınız.
Herkes yaptıkları kadar “yapmadıkları ve sessiz kaldıkları” için de sorumlu.
Çok merak ettiğim bir soru var?
Gerçekten bilmediğim için soruyorum.
Dere yataklarına ve sahile sıfır ev, tesis, okul, otel gibi yapıların yapılmasına kim izin verir?
Bu izni veren kurullar, Üniversitelerin ilgili bölümlerine görüş sorar mı?
Veya bu kurullarda yerbilimci, Jeomorfolog, İklim bilimci, Coğrafya gibi doğanın dilinden anlayan, bize tercümanlık yapan branşlarda uzmanlar bulunur mu?
Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu bilim kuruluna benzer bir yapı oluşturulursa daha sağlıklı kararlar alınmaz mı?
Eğer bizler, doğal kaynakların bir sınırı olduğunu anlar ve bu sınır aşılınca felaketlerle karşılaşacağımızı bilirsek doğal afetlere karşı daha hazırlıklı ve bilinçli oluruz.
Daha az insanımızı kaybederiz.
Eğer milletler yaşadıkları coğrafyaların önemini bilmezlerse geleceğe yön veremezler…
Coğrafya, aslında sadece bir ders değildir, bir yaşam tarzıdır.
“Ayağını yorganına göre uzatmayı” öğrenmenin en kestirme yoludur.
Sadece okullarda, üniversitelerde sınavı geçmek için veya üniversite sınavlarını kazanmak için öğrenilmemeli.
Coğrafya, büyük bir hazine ve kurallar bütünüdür. Bu hazineyi ne kadar hayatımıza uyarlayabilirsek o kadar başarılı, prensipli ve ileri görüşlü oluruz.
Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi değer, onu cazip ve açık bir hedef haline getirmekte. Sanayi devri ve bilgi çağı jeopolitik teorilerine göre dünya hakimiyetine ulaşmak isteyen devlet veya devletler grubu öncelikle Türkiye’yi dikkate almak zorundalar.
Kara, Deniz, Hava ve Kenar Kuşak Teorilerine göre dünya hakimiyeti için elde bulundurulması gereken bir bölgede.
Sözün kısası, Coğrafya bize der ki; eğer beni dikkate alırsan ben de seni dikkate alırım.
Bizans dikkate aldı, 1058 yıl dünyaya hükmetti
Osmanlı dikkate aldı, 624 yıl dünyaya hâkim oldu.
Tüm İslam Coğrafyası acı, sıkıntı içerisinde hiç olmadığı kadar ve hepsi gözünü Türkiye’ye çevirmiş vaziyette. Anadolu coğrafyasının eski gücüne kavuşması bir tercih değil bir zorunluluk.
Bugünkü makalemizi İlber Ortaylı’nın biz sözü ile bitirelim.
Coğrafya, itaat edilmesi gereken büyük bir gerçektir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.