CUMHURİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DÜŞMANLIĞI (1)
03 Eylül 2018, Pazartesi 08:25Düşmansız varlık yok gibidir. Garip olan kişiye, kendi neslinin düşman olmasıdır. Yoksa her şeyi yaratıp rızkını veren Allah’a bile yumruk sallayanlar var hâşâ.
Bu kabilden kendinin dünyaya gelmesine vesile olan ve her türlü güç ve kudretten yoksun iken kendine bakan, besleyen, büyüten, sıkıntısını çeken insanlara evladın düşman olması hor ve hakir görülmüş ve “Aslını inkâr eden haramzâdedir” denmiş, takbih ve terzil edilmiştir.
Şu sözde enteresandır: “evlât ana karnında iken kanını, dünyaya gelince canını, öldükten sonrada malını yer, bitirir.” Osmanlı nesli de biraz böyle olmuş:
Bazı insanlar genç nesillerin beyinlerini yıkayarak, fikirlerini ifsad ve dejenere ederek dünyada nâdirattan olan bu durumu gerçekleştirip, evladı babasına ve dedesine düşman yapmışlardır. Dünyada bizden başka her şeyi bir kenara bırakıp dedesine, geçmişine ve târihine harp açan başka bir millet gösterilemez.
Rahmetli Nevzat Kösoğluna göre; “Jön Türkler ve İttihat Terakki Osmanlı düşmanı bütün yabancılarla ittifak etmişler ve devletleri aleyhine güya lehine diye çalışmışlar ve Osmanlının mezarını kazmışlardır.”(1)Tabii ki bu nankörlüklerin en büyüğüdür. Jön Türkler, İttihat ve Terakki mensupları mâzilerine açtıkları bu savaşı kazanamamışlar ama onların yeni versiyonu olan Cumhuriyet aydını geçinen bazı kişiler bunu başarmışlar ve bir asır bile geçmeden lanetlenmeye başlamışlardır.
Islahata, yenilenmeye, modernleşmeye inançlarımıza zıt olmadığı müddetçe aslâ karşı değiliz. Fakat ıslah değil imha, irşad değil ilka, inzar değil ifna söz konusu olduğu zaman bu bir felâket olmuştur. Cumhuriyeti kuranların ekserisi Jön Türkler zihniyetinde ve İttihat Terakki fikriyatında kişiler olduğu için ve ellerine fırsat geçtiği için, müthiş bir terör ve tedhiş estirerek sanki UFO’larla gökten inmiş gibi evveliyatlarını tamamen inkar ve ilzam etmişler, yeni kurulan rejimi oturtabilmek için müstebit dedikleri pâdişahlara rahmet okutmuşlardır.
Cumhuriyet Ricâli Reddi Miras Etmişlerdir:
Avrupalıların Osmanlı aleyhine söylediklerinin hepsini benimseyip, biraz daha yoğunlaştırıp genç nesillere dedelerini câni, gaddar, barbar, merhametsiz, vatanını satan hâin, gayri Müslimlere terör ve tedhiş uygulayan câniler, müstebitler…Olarak lanse etmişler, yeni rejimi kabul ettirebilmek için, düşmanları bile sollamışlar ve onların bile söylemeye dillerinin varmadığı iftiraları dedelerine atmaktan çekinmemişlerdir.(2) Bu yapılan düşmanlıklara bazı müşahhas örnekler sunuyorum:
1768-74 târihlerindeki Osmanlı Rus savaşı sırasında Rus donanması Baltık Denizini geçip Cebelitarık’tan girip Çeşme önlerinde Osmanlı donanmasını mağlup etmiştir. Güya Târih ve Osmanlı düşmanlarına göre o dönemde devlet ricali “Bu Ruslar nereden geldi?Gemileri karadan mı yürüttüler?” Gibi sorular sormuşlar, çünkü Okyanustan Akdenize giren bir Cebelitarık Boğazının olduğunu bilmeyecek kadar câhil olduklarını yazmış ve söylemişlerdir.(3)
Piri Reis haritasını çizen bir milleti bu kadar terzil etmek ancak bize yakışır.
Osmanlı Torunlarının Osmanlı Düşmanlıkları:
Târih düşmanlığı Devlete âit binalardan, okullardan, kışlalardan, kabir taşlarından, göze görünen her yerden Arapça ve Osmanlıca ne kadar kitâbe, tuğra, şiir, tablo... varsa ya kırılmış, ya tahrip edilmiş, ya kazınmış bu mümkün değilse üstü kapatılmıştır. Meselâ İstanbul Üniversitesi ve Vâliliğinin kapısı üstündeki tuğralar kazınmıştır.(4) Küçük Ayasofya Câmiinin minâreleri bir gecede yıkılmış, Büyük Ayasofya’nın minârelerini de yıktırılmak istenmiş fakat bazı kişilerin; “Sinan bu minâreleri öyle bir dizayn etmiş ki, bunları yıkarsanız kubbe çöker ve Haçlı Âlemi Türkler Ayasofya’yı yıktı diye ayağa kalkar ve sizde altında kalırsınız” diye korkutmaları üzerine yani Allah’dan değil, Avrupalılardan korktukları için vazgeçmişler bu sefer içindeki Hulefâ-i Râşidin levhalarını çıkarmak istemişler, o eserleri yazanlar sanki eserlerinin başına gelecek olanları bilmişler gibi, dışarıda yazıp getirmemişler, câminin içinde levhalarını imal edip yazdıkları için, levhalar kapılardan daha büyük olup çıkarmak mümkün olmamıştır.
Dipnotlar:
1- Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 42.
2- Mustafa Armağan, “Yakın Târihin Kara Delikleri”, Timaş Yay. İst. 2007, s. 64.
3- Erhan Afyoncu, “Sorularla Osmanlı-1”, Yeditepe Yay. İst. 2012, s. 24.
4- Târih ve Düş.Der.Eylül 2002 s. 68;Ragıp Akyavaş,“Târih Meşheri”,TDV Yay.Ank.2002.s.11.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.