ÇUMRA VERMEDİ
01 Kasım 2021, Pazartesi 08:01Atraksiyonu çok yüksekti.
Fırsattan istifade algı yaratma çalışmaları yapıldı.
Sonra manipülatörler yazıya mevzu atraksiyonların önemli oyuncuları olarak sahnedeki yerlerini aldılar.
Güçlü oyuncular olduklarını ispat edebilmek için, devletin zirvesi tarafından “işaret” edilen, “işaret” de ne, “Hadi kolay gelsin” denilen, oyuncuların varlığından söz edildi.
“Yahu devletin zirvesinin işi gücü yok da, bu tür işlerle mi ilgilenecek?” sorusu, fazla kimsenin aklına gelmedi her nedense.
O aralar Hasan Angı beye, ben bu soruyu sordum.
“Yok abiciğim o temas en yukarda değil, bir altta oldu.”demişti.
Hasan beyin bir alttan kastı, iktidar partisinin genel merkeziydi.
On binlerce ortağı,
On binin üzerinde çalışanı,
50’ye yakın fabrikası,
Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasında kuruluşları,
Her yıl milyarlarca dolar cirosu ile uluslararası ölçekte büyük bir yapıydı mevzu olan.
Varlık ve önemiyle Türk ekonomisinin lokomotiflerinden olan bir yapı ile devletin zirvesinin ilgilenmesi kadar normal bir durum olamazdı, bize kalırsa.
İlgilenmek normal hatta gelinen nokta itibarıyla gerekli görülmeliydi.
O halde ne?
Şayet böyle bir temas olmuşsa, bunun açık edilmesi.
Açık söylemek gerekirse bize çok tuhaf geldi bu durum.
Aktraksiyonlarıı fazla olan bir oyundu, sahnede gördüklerimiz.
Farklı oyuncular çıktı sahneye.
En sürpriz olanları da nihai oyunculardı.
En ilginç ve unutulmayacak olan sahneler şöyleydi.
Aynı mahalleden ve aynı aileden iki yakın akraba olan oyuncu.
Oyunun bir bölümünde başkan rollü kayınbiraderin, oyunun içinde yer alan eniştesini tokatlayıp geçtikten sonra mahalleden tanıdık ve gücü temsil eden, oyuna da sonradan dahil bir oyuncu adına seyirciler önünde “Al tepe tepe kullan” vekaletini vermesi.
Enişte bey ne dedi bu sahneye?
Abla hanım nasıl karşıladı bu durumu?
Sahnenin gerisinde hiçbir şey olmamışsa bile, mutlaka bir şeyler olmuştur.
Olmaması mümkün değil, zira.
Aynı oyunun bir bölümünde de, 20 yılın güçlü aktörünün yakın akrabası adına değil de oyuna sonradan dahil ve gücü temsil eden oyuncu adına göz kırptığı iddiaları.
Vallahi billahi herkes öyle görmüş.
Sahne mecburiyeti miydi, neydi bu Allah aşkına?
Finalde beş aday çıktı meydana.
Pardon, adaylardan ikisinin oyunda başarı elde edemeyecekleri bilindiği halde sahneye sürülmüş olmalarıydı. Onlar için izleyiciler arasında “Çıkartılmış aday” fısıltıları dolaşıyordu.
Sebep?
Sebep, bölmekmiş zahir.
Taraftarı çok olan mahalle oyuncusunun gücünü zayıflatarak, taraftarı az olan mahallenin oyuncusuna güç kazandırmakmış, sebep.
Bu bölüm ilgi gördü mü, alkışlandı mı?
Çok az ilgi gördü.
Yadırgayanlar ise pek fazlaydı.
Bu duruma “ihanet” diyen, bir hayli de izleyici vardı içeride ve dışarıda.
Velhasıl hiç sevilmedi bu sahne.
Benim sahneye konulduğu ilk günden beri izlediğim atraksiyonu bol oyun hakkındaki düşüncelerim ise şöyleydi.
20 yıllık kaptan oyundan çıkıyordu.
Ne olacaktı?
Yeni kaptan kim olacaktı?
Çok yüksek ağırlık ve değeri olan bu takımın başına kim geçecekti?
Aynı mahalleden iki yakın akraba ve geçmişte kader ortağı iki aday, karşı mahalleden de iki yakın akraba aday kaptanlık yarışındaydı.
İlk gün şöyle demiştim: “Kim aday olursa olsun, kimi arkasına ya da yanına alırsa alsın kaptanlık yarışını Çumralı olan bir oyunca kazanır.”
Bu görüşüm hiç değişmedi.
Çumralı değilim.
Ama Çumralıyı iyi tanırım.
Orda başka bölgelerimizde fazla olmayan bir duygu, bir anlayış var.
O duygu, o anlayış Çumra milliyetçiliğidir.
Aylardır sahnelenen oyunun sonunda bir kere daha kazanan taraf, Çumralı bir oyuncu oldu.
Çumra vermedi.
Not: Çarşamba günkü yazımızda bu konuya farklı bir pencereden bakarken, yeni kaptandan da söz edeceğiz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.