DAVUTOĞLU DOLUDİZGİN VE CANLI RÜYALAR
22 Temmuz 2020, Çarşamba 08:53Siyaset tuhaf bir meslek oldu.
Meslek diyorum çünkü o işe bir defa giren insan kolay bırakamıyor.
İlla ki o işi yapacak hatta mümkünse hayatı boyunca yapacak.
Mesela:
Daha önce milletvekili olan birisi 2. Dönemde listeye giremeyince hayıflanır. Kendisinin verimli olacağı bir zamanda listeye alınmadığını söyler ve parti yönetimini suçlar.
Kabine değişikliklerinde de yaşanır benzer bir durum.. Kabine değişikliklerinde görevden alınan bir bakan tecrübe kazandığını ve ülkeye faydalı hizmetlerinin olacağını düşünerek, kabine dışında kalmasını bir türlü içine sindiremez.
Başbakan olamayanlar aynı duyguları yaşar ve hazmedemez.
Partisi tarafından aday yapılmayan ya da seçimi kaybeden belediye başkanları aynı duyguları yaşar.
Partisi tarafından aday gösterilmeyen belediye meclis üyeleri ve partilerin il başkanları aynı duyguları yaşar.
Hepsinin ortak paydası tecrübe kazanmış olmaları. İşi öğrenmeleri ve önlerinde hizmet etmek için daha nice yılların olmasıdır.
Bizim ülkemizde siyaset bu yüzden ömür boyu yapılması gereken bir meslek gibi algılanır.
Haklarını teslim etmek lazım: Nadir de olsa “Yeter artık. Hadi bana eyvallah” diyenler de oluyor. Fakat böyle düşünenler sayıca çok az.
“ Bu millet beni milletvekili, bakan, başbakan, belediye başkanı, belediyle meclis üyesi, parti il başkanı yaptı. Hamdolsun” diyen kaç insan gördünüz?
Özel bir not: Siyasette tecrübede önemli. Lakin bir yere kadar
DAVUTOĞLU DOLUDİZGİN VE CANLI RÜYALAR
Siyaset, bizim ülkemizde bizzat icra edenler tarafından ve bir miktar da çevrenin tesiriyle vazgeçilmesi zor bir meslek haline getirildi.
Bunun en son örneği eski başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’dur.
Ak Parti’den ayrıldıktan sonra Gelecek Partisi’ni kuran Davutoğlu siyasette doludizgin gidiyor.
Davutoğlu, karayolunda hız limitini bazen 2’ye bazen de 3’e katlayan çılgın bir sürücü gibi.
Durmadan gaza basıyor. Ayağını gazdan hiç çekmiyor.
Gaza basarken eski mahallesinin ileri gelenlerine kızıyor, bağırıyor, çağırıyor.
Daha çok da kendisine araç sürmeyi öğreten ustasına kızıyor ve saldırıyor.
“Bak haa.. Anadolu’yu ayağa kaldırırım” falan diye tehdit sallıyor.
Sonra yine karayolunda büyük bir hızla ilerlerken ustasına “Sahicilikten koptun. Her gün pozisyon değiştiriyorsun. Cazibeni kaybettin. Senden memnun değiliz” diye, laf çakıyor.
Davutoğlu, kendisine araç kullanmayı öğreten ustasına neden kızıyor acaba?
Sorunun cevabı basit..
Hız kapasitesi yüksek araç geçmişte elinden alındı da ondan.
Bize göre usta kaza yapma ihtimaline karşı marka değeri yüksek aracı kalfası olan Davutoğlu’nun elinden almak zorunda kaldı.
İyi de bizim kültürümüzde bir de ustaya saygı geleneği var. O nerde kaldı? Karayolu’nda hız limitini aşan Davutoğlu o kültürü ezip geçti.
Peki nasıl oldu bu?
Önce Davutoğlu bizzat sonra da çevresi müthiş bir” benlik” duygusu geliştirdi.
Hemşehrimiz Ahmet Davutoğlu siyasete girdiği Ak Parti saflarında milletvekili, bakan ve başbakan oldu. E.. Sevindik tabi. Her şeyden önce hemşehrimiz olduğu için sevindik.
Sonra bir de ne görelim..
Ahmet Davutoğlu “Kiziroğlu Ahmet Hoca” olmuş.
Ayna grubunun yaptığı seçim şarkısı, 2015 yılında yapılan genel seçimlerde meydanları gümbür gümbür inletti.
“Kiziroğlu Ahmet Hoca beh.. beh..”
Hoca o hızla ününe ün katarken, benlik duyguları da gelişti.
O sıralar hayatının en büyük siyasi hatalarından birisini yaparak, bindiği aracın kime ait olduğunu unuttu. Kimbilir belki de aracın kendisine kullanma şartı ile değil, adına ruhsat çıkartılarak verildiğini düşündü.
Gün geldi araç sahibi aracını geri istedi.
Ahmet Davutoğlu’da hiç bir hak iddia edemeden “şak” diye verdi.
“Hadi yarışalım. Araç kazanın olsun” falan diyemedi.
Ve.. Ahmet Davutoğlu koptu.
Araç elinden alınmıştı ama hiç kimse ona “Hadi bırak git” dememiş, aksine geçen yıl yenilenen İstanbul seçimlerinde telefonla aranmış “Ahmet Hoca sen hala Konya’da bayram mı yapıyorsun? Hadi İstanbul’a hemen gel ve çalışmalara başla” denilmişti. Davutoğlu’nu arayan kişi bizzat sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Fakat Davutoğlu o davete her nedense icabet etmedi. Muhtemelen aracın yani Ak Parti Genel Başkanlığı ve başbakanlığın elinden alınmasına aradan aylar geçmesine rağmen kabul edememiş ve bunu gurur meselesi yapmıştı.
Ahmet Davutoğlu çok sevdiği akademik hayata dönmek yerine, Ak Partiye karşı yeni bir parti kurmayı tercih etti. Kendisine rakip olarak (yok hasım olarak) doğrudan doğruya sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı seçti.
Herkes parti kurabilir. Lakin gerek Davutoğlu’nun ve gerekse Gelecek Partisinin en büyük şanssızlığı, Ak Parti ve sayın Erdoğan hasımlığı üzerine bina edilmişi olmasıdır.
Hz. Mevlana’dan feyz aldığını hemen her fırsatta söyleyen Davutoğlu, Mevlana’nın dünde kalmamak gerektiğine dair sözlerini dikkate almıyor. “Dünle beraber gitti cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Diyen Mevlana’nın bu ünlü öğretisine bir türlü yaklaşamıyor. Oysa Mevlana hayatta değişimin, gelişimin, öğrenmenin ve öğretmenin önemine vurgu yapıyor. Kendisinin bir Mevlana hayranı olduğunu söyleyen Davutoğlu’nun, Hz. Pirin öğretilerine herkesten daha çok ihtiyacı olduğu ortada. Bakınız kendisi politikasını geçmişle hesaplaşma üzerine kuruyor. Kavga eder gibi konuşuyor. “Ben yapmadım. O yaptı” anlamında polemiklere ısrarla giriyor. Oysa kendisinin gelecekle ilgili ne düşündüğünü ve ne yapacağını söylemesi lazım..
Ahmet Davutoğlu’nın bakanlığı ve başbakanlığı döneminde “Benimde sorumluluğum var” dediği bir olayı şahsen bugüne kadar kendisinin ağzından hiç duymadık.
En son FETÖ’nün siyasi ayağı noktasında tespitte bulunan Ahmet Davutoğlu, bazı siyasetçilere “Oraya git. Benim adıma orayı ele geçir” talimatı verildiğini açıkladı. Aynı açıklamada, FETÖ’nün siyasi ayağından da söz eden Davutoğlu “Siyasi ayak Hakan Şükür’dür.” Dedi.
Yahu hoca bu kadar basit mi?
Siyasi ayak sadece Hakan Şükür öyle mi?
Siyasette FETÖ’nün siyasi ayağı olan daha nice isimler olduğunu bilmiyor olamazsınız.
Ahmet Davutoğlu çıktığı yeni yolda doludizgin gidiyor.
Virajlı yolda durmadan gaza basıyor.
Bir insanın 45 yaşından sonra ralli sürücüsü olması imkansız.
Ahmet Davutoğlu’nun “FETÖ’nün siyasi ayağı Hakan Şükür” demesi, “Ak Parti yüzde 15 oy kaybetti. Bu oyların büyük kısmı bize gelir. Ben teşkilatçıyım” demesi, vallahi bizi bir hayli düşündürmeye başladı.
Bizim Kiziroğlu zihnen yorgun. Hocamız, canlı rüyalar görüyor olabilir mi acaba?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.