DEĞERLİ GENÇLER (1)
19 Mayıs 2016, Perşembe 08:46Asırlardır hasretini çektiğimiz, yollarını gözlediğimiz, ufuklara hasretle baktığımız, uğurlarında çileler, hapisler ve işkenceler gördüğümüz gençler.
Her türlü günah ve kötülük ayaklarına serildiği, hatta pirim verilip teşvik edildiği, bunu yapacak enerji ve kudrete de sahip oldukları halde, fuhuş yapmayan, içki içmeyen, uyuşturucu kullanmayan, kültür emperyalizmine mağlup olmayan, nefsinin ve şeytanının prangalarını parça parça edip (hayyealessalâh) davetine uyup camiye gelen ve yüce Peygamberimin: “Ümmetimin fesadı zamanında (Ahir zaman yaklaşınca), benim sünnetime uyan kişilere yüz şehit sevabı vardır”([1]) müjdesine nail olup, yüz şehit sevabına ulaşan gençler.
Kur'an okutuyorsun diye dipçik altında öldürülen hocaları, takke giydin diye bin bir zulümle Erzurum’a mahkemeye gönderilen gazileri, Arapça ezan okudu diye zulme uğrayan müezzinleri, canını ve istikbalini feda edip namusuna halel getirmeyen bacıları; "Biz hayatımızın baharında niçin canımızı feda, kanımızı sebil ettik" diye yıllardır ayakta duran şehitleri, Akifleri, Necip Fazılları: “Tamam özlemini çektiğimiz gençlik hamdolsun gelmiş artık" dedirtip rahat ve huzur içinde makberlerine yatıran gençler.
Siz:1071 de Malazgirt’te Alpaslan’ın:
Atımın kuyruğun sardım beline
Kefenimi giydim kendi elimle
Allah’ını seven gelsin benimle
Karısını seven dönsün evine
Sözleriyle galeyana gelip, köhne Bizans’ın bel kemiğini kırdıktan sonra bütün ehl-i salibin tek hedefi haline gelen, Hilâlin bütün sorumluluğunu omuzlarında bin sene büyük bir mesuliyet duygusuyla taşıyan, onu kalelerde, kasırlarda, burçlarda şanla şerefle dalgalandıran:
Vurulup tertemiz alnında uzanmış yatıyor
Bir Hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.
Sözünde olduğu gibi, gerektiğinde onun uğrunda milyonlarca güneşi batıranların torunlarısınız.
Siz: Haydin gazaya nidalarını duyunca, ok gibi fırlayan, nal sesleri aşkını ve şevkini artıran, at kişnemeleri ve Allah Allah nidaları ile rüzgâr gibi esen, toz bulutları içinde dokunduğunu yıldırımlar gibi çarpan,
Vur pençe-i âlideki şemşir aşkına
Gülbank-ı asumanı tutan pîr aşkına
diyen, bir saatte dev gibi orduları devirenlerin torunlarısınız.
Siz: Gayemiz Allah’dır
Liderimiz ve önderimiz Resûlullah’dır
Yolumuz İslâm’dır
Hayat prensiplerimiz Kur'an’dır.
Cihat bizim sanatımızdır.
Allah yolunda şehit olabilmek ise, en son ve en ulvi gayemizdir duygularıyla yola çıkan, beş milyon nüfusu, 22 milyona km. kare toprağa yani dünyanın üçte birine ve ağzına kadar dolu hazinelere sahipken, ömrünü rahat sarayında, hareminin arasında geçirmeyip, sefer üstüne sefere çıkan: "Bizim maksadımız toprak veya kuru bir cihangirlik davası değil, Allahü zülcelâlin adını bütün dünyaya duyurmak, insanları İslâmla şereflendirmek, onları cehaletten aydınlığa, zulümden adalete, dalaletten hidayete çıkarmaktır" diyen ve; "rahat yatağımda ölürsem, karılarımdan farkım ne olacak" diyerek seferde, küffar diyarlarında şehit olmayı şeref bilenlerin torunlarısınız.
Siz: Kışın elimiz nazikleşmesin diye mermer şamarlayan, kolumuz hamlaşmasın diye bal mumu yoğuran, dilimiz hamlaşmasın diye tevhid ve gülbank çeken, kafamız nasırlaşmasın diye tarih ve siyer okuyan, baharı iple çeken, acı baharda düğüne gider gibi gölümüz haine gelen Akdeniz’e açılan, esmer tenleri, kıllı göğüsleri kaytan bıyıkları ve kartal bakışları ile bugünkü mağrur Avrupalının korkulu rüyası haline gelen Piri Reislerin, Turgut reislerin, Seydi Ali reislerin, Barbarosların torunlarısınız.
Dipnot:
1- Ebû Nuaym, Hilye c.8. s.200; Deylemî, “Müsnedü’l-Firdevs”, c. 4, s. 198;
“Mecmeu’z-Zevâid, c.1, s.172; Beğavî, Mesâbîhu’s-Sünne, 1, 163.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.