DEPREM BİR MÜHENDİSLİK İMTİHANIDIR
14 Şubat 2023, Salı 00:00Deprem mucizelerini 177 saat sonra bile gözyaşları içerisinde izlemeye devam ederken bölgeden gelen sansürlü sansürsüz görüntüler ve bilgiler ile gerçekten başımız dönüyor.
Sürekli deprem ile ilgili bilgiler okumaya başladık.
Yine sizlerden deprem ile ilgili olarak bilimsel ve dini bilgileri paylaşımları okuyup onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışarak kendi adımıza dersler çıkarmaya çalışıyoruz.
TÜRKİYE KOMİNİST
PARTİSİNİN ÇORBASINI
İÇEN ÜLKÜCÜ
Depremin ardından bölgede dil din ırk hele hele siyasi görüş kimlik ayırımlı olmaksızın insanlar birlik ve beraberlik örneği veriyorlar.
Gerçekten bu dönemde bile fitne sokmaya çalışan siyasiler olmasa Türkiye nasıl tek yumruk olunacağını ve olduğumuzu gösteriyor.
80 öncesi sağcı solcu diye bu ülkeyi ikiye bölenler.
Kardeşi kardeşe vurduranlar.,
Aynı ailede hem ölümü hem de cezaevi ızdırabını yaşayanlar bugün deprem bölgesinden gelen ve sosyal medyada ibretle dolaşan bu fotoğraf karesini görselerdi acaba o gün kendilerini yönetenlere inanırlar mıydı?
Kareye dikkatlice bakar mısınız?
Türkiye Komünist Partisi deprem bölgesinde sıcak çorba ikramında bulunuyor.
Ve bir ülkücü yardımsever insanımızda çorbayı tereddütsüz alıp içiyor.
Deprem, sel, savaş …. Felaketler işte böyledir.
Bizi bize bıraksalar biz millet olarak en neşeli mutlu anımızda bile böyle yan yana yaşar birbirimizin aşından içeriz.
Ama dünyayı yöneten ve insanlık ile bilye boncuk gibi oynayan o sistem olmazsa.
DEPREM GERÇEKTEN BİR
MÜHENDİSLİK İMTİHANIDIR
Bu depremin ardından yine birileri dini olarak bilimsel olarak kafa karıştırmaya ve kendi bildiklerinin doğru olduğunu yaymaya çalışa dursunlar bir büyüğümüzün bu yaşanmış olayı bana göndermesini gözyaşları içerisinde okuyordum.
Evet bu günlerde fazlası ile duygusallaştık.
Ama lütfen okuyun.
……………….
İstanbul Teknik Üniversitesi'nde, sene 2003 yılı, henüz 19 yaşındaki bir ikinci sınıf öğrencisi olarak kafası bir karış havada gezen birisiydim.
Bir gün, çok değerli bir mukavemet akademisyenimizin dersindeydim.
Değerli hocamız, öğrenciler tarafından korkulan biriydi.
Herkes, kendisinin çok gaddar ve de acımasız olduğu için şikâyet ederdi.
Düşünün ki ara sınavdaki sınıf ortalamaları 100 üzerinden 15-20 gibi seviyelerde çıkıyor.
Dediğim gibi, sınıftaki herkes gençlik yıllarının başında; aklı fikri eğlencede olan gençlerdik...
Bir gün, bir arkadaşımız isyan etti:
"Sayın hocam, bize o kadar düşük notlar veriyorsunuz ki ortalamamız düşüyor. Hevesimizi yitiriyoruz" diye. Hocamız derin bir nefes aldı ve cevapladı:
"Haksızlık mı yapıyorum? Buna mı itirazınız var?"
Arkadaşımız biraz laubali bir şekilde "Gidiş yolumuz doğru olan sorularda, bir virgül kaydırdık diye sıfır puan veriyorsunuz" diyerek serzenişte bulundu.
Hocamızın yüzü aniden gerildi ve birden haykırmaya başladı:
"DEMEK VİRGÜL YÜZÜNDEN PUAN KIRIYORUM!"
"Hiç kimse sınıftan çıkmayacak. Hepiniz burada bekleyeceksiniz. Eğer sınıftan çıkan olursa; dersten bırakırım" diye sözünü bitirdi ve bir hışımla sınıftan dışarı çıktı.
Hepimiz şaşkın bir şekilde birbirimizin yüzüne bakıyorduk.
Ne olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.
Sonra aniden sınıfın kapısı açıldı ve de elinde kocaman bir slayt makinesi ile içeriye girdi.
Şaşkın ve korkulu bir şekilde kendisini izliyorduk.
Hemen bir kutu slaytı hızlıca makineye yerleştirdi. Halen sinirle soluyordu ve sınıfa tekrar seslendi: "Hiçbiriniz dışarıya çıkmayacak!"
Ekrana gelen ilk görüntüde, kalorifer peteği altında sıkışarak can vermiş bir vatandaşımız vardı.
Az önce meraklı ve uğultulu olan grubun sesi bıçak gibi kesilmişti.
İğrenerek yüzünü dönenler, ağlamaya başlayanlar, hatta kusan bir arkadaşımız dahi olmuştu.
Bir sonraki slaytta ise; deprem göçüğü sebebiyle patlayan bir kazan dairesinden fışkıran sular sebebiyle vefat eden bir yatakhane dolusu ortaokul öğrencisi vardı.
Hocamız, buz kesmiş sınıfa doğru döndü ve de sesini bir ton yumuşattı. Ama halen öfkeliydi.
"Soralım bu zavallı vatandaşlarımıza, virgülün yeri neresiymiş... Gidiş yolu doğru olan herkesi mezun etmemiz gereken bir kurum olmamız lazım aslında. Ne de olsa iyi niyet var değil mi?"... Sonra aniden elindeki tebeşiri tahtayı fırlatıp parçalattı.
"Ben o niyete tüküreyim! E**ğlueşekler! Siz nerede olduğunuzu, ne okuduğunuzu sanıyorsunuz?! Çocuk oyunu mu? O virgül yüzünden insanlar ölüyor. İstersen onlara soralım Tolga (isim uydurulmuştur) efendi. Belki sana puan verirler. Gidiş yoluymuş... Yolunuzun belasını versinler..."
"Eskiden sizin yaşınızdaki insanlar, savaşta tünel kazıyorlardı, siper yapıyorlardı, köprü yapıyorlardı. Müderrishane bu yüzden kurulmuştu.
Okuduğunuz okulu hobi olarak görüyorsanız; yarın derhal kaydınızı alın bu okuldan.
Gidip eğlenin istediğiniz yerde.
Bu meslekte kayan şey, virgül değil hayattır.
Senin bir anlık ihmalin, yetersizliğin, bu slaytta görmüş olduğun suçsuz insanların ölümüne neden olacaktır.
Sen sadece doktorluk kutsal bilirsin.
Her meslek kutsaldır.
Yaşayan ve yaşatan herkes kıymetlidir.
Siz bu ülkenin aptal gençliği değilsiniz.
Siz umutsunuz! Siz geleceksiniz!
Biz elimizden geleni yapmaya çalıştık ama olmadı.
Belki siz başarırsınız diye yırtınıyorum.
Bir umudum var sizden çocuklarım.
Boğaz köprüsü yapılırken gece gündüz çalıştım.
Babamın cenazesine zamanında gidemedim.
Açılacağı gün gittiğimde "Senin protokolde yerin yok, hadi yoluna git" dediklerindeki protokole baktığımda anladım ülkenin gerçeğini. Halkın fedakarlığı ve vergisiyle yapılan bir köprünün protokolünde, zerre emeği olmayan ne kadar kebap düşkünü politikacı varsa hepsi oradaydı. Mühendisler, mimarlar, işçiler yoktu ama kendileri vardı.
Benim tek istediğim, tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi, protokolde validen önce gelen, halkın bir öğretmen ve bir doktor kadar sevdiği mühendisleri yetiştirmek.
O mühendislerin, kendilerine sevgi ve saygı duyan insanları, tüm bilim ve ahlak ile korumaya çalışmalarıdır.
Bu vatanın yetiştirdiği insanlar olarak, bu vatana sahip çıkmanızdır. Sizler çocuk değilsiniz.
Derslerinize iyi çalışmanız ve de kendinizi hep geliştirmeniz lazım.
Puan için yalvaran değil, muasır medeniyetler için çabalayan insanlar olmanız lazım" dedi.
Sonra Tolga'ya döndü ve "Sen katil misin Tolga?" diye sordu.
Tolga'nın gözleri halen yatakhanedeki ölü çocuklara bakıyordu.
Hepimiz gibi onun da boğazı düğümlenmişti ve ağlamaklıydı. Titreyerek "Hayır hocam" diyebildi.
Ve sonra sayın hocam hiç unutmayacağım şu sözleri söyledi:
"BENİ BİR KATİLİN HOCASI OLARAK ANDIRMAYIN. BANA GADDAR DİYEBİLİRSİNİZ... BANA ACIMASIZ DİYEBİLİRSİNİZ... AMA BANA BİR KATİLİ MEZUN ETMİŞ HOCA DEMEYİN, DEDİRTMEYİN. Bu benim sizden tek isteğim ve vasiyetimdir."
…………………..
İşte bir abimiz ise bizimle şunu paylaşıyordu;
“Hz. Ömer’in (ra) halifeliği döneminde bir deprem oldu.
Halk çok korkmuştu.
Depremden sonra Hz. Ömer (ra) halkı topladı.
Minbere çıkıp, hutbe okudu.
Hutbede şu hadis-i şerifi nakletti:
“Yerin zelzelesi iki şeyden olur:
1. Zinanın çoğalmasından.
2. Zulmün artmasından...”
Bunu nasıl anlamak lâzım?”
…………………
TOKİ PAZAR ÖNÜ VE TRAFİK
Tabii ki bir yandan da acımasız hayat aralıksız devam ediyor.
Bir büyüğümüz Pazar günü TOKİ Pazarından ve ana caddesinden şu fotoğrafları bizimle paylaşıyordu;
Ve maalesef bizleri bir yandan ağlarken diğer yandan yine bencil duygularımızla sadece BEN dedirten huyumuzla başkalarının haklarını nasıl çiğnediğimizi gözler önüne seriyordu.
Ne diyelim.
Yüce Rabbim önce beni bizi ve cümlemizi ıslah etsin inşallah.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Yokluk ve sefaleti yenmek için önce cehaleti yenmek gerekir
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ülke olarak ağladığımız bu günlerde trafikte hala birbirimize kızıp el kol hareketleri ile küfretmediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Asli Kusmenoglu
15-02-2023 12:41Bahsi gecen yasanmis olayin yazari kayinbiraderim Ogul Sarikaya dir. Kendisi ITU Insaat mezunudur.
Abdurrahman
14-02-2023 12:03Gazeteniz linki açılırken, açılan; önemli bir haber, Duyuru, vefat, açılış, afet, anma, vb. Haberlerin tamamında ekranın sağ üst köşesinde"Reklamı geç" ifadesi yer almaktadır. Bu ifadenin yapılan duyuruya uygun bir kelime olması, reklam, davet, duyuru, vs. Neyse o adla ifadesi sanki daha uygun olacak gibi. "Reklamı geç" bazen çok rahatsız edici olabiliyor
Abdurrahman
14-02-2023 11:55Alnından öpülecek Öğretim görevlisi'nin dersini okurken sanki o amfide vebo öğrenciler arasındaydım. Boğazım düğümlendi, yutkunamadim ve gözlerimden akan yaşı durduramadım. Ancak hemen ardından gelen zelzele haberi sonrası Hz. Ömer'i, kendi ahlaksız görüşlerine alet eden alçakların ifadelerini okuyunca da midem bulandı. Yüce Allah bizi bu ahlaksızlardan hayasızlardan korusun. Bizi sorumluluklarını bilen görevini layıkıyla yapan her türlü olumsuzluğu Allah'a havale eden insanlar sınıfında olmaktan korusun. Hani bir sanki bir şarkıda da geçtiği gibi "Kader diyemezsin sen kendin ettin" Saygılarımla
Abdurrahman
14-02-2023 11:54Alnından öpülecek Öğretim görevlisi'nin dersini okurken sanki o amfide vebo öğrenciler arasındaydım. Boğazım düğümlendi, yutkunamadim ve gözlerimden akan yaşı durduramadım. Ancak hemen ardından gelen zelzele haberi sonrası Hz. Ömer'i, kendi ahlaksız görüşlerine alet eden alçakların ifadelerini okuyunca da midem bulandı. Yüce Allah bizi bu ahlaksızlardan hayasızlardan korusun. Bizi sorumluluklarını bilen görevini layıkıyla yapan her türlü olumsuzluğu Allah'a havale eden insanlar sınıfında olmaktan korusun. Hani bir sanki bir şarkıda da geçtiği gibi "Kader diyemezsin sen kendin ettin" saygılarımla.
meczubun biri
14-02-2023 11:49ne o çocuklara ne onları okutmak için binbir fedakarlık yapan ailelere kızamıyorum oysa içi boşaltılan tabeladan ibaret 150 den fazla inşaat mühendisliği bölümü var ülkede.siyasete kurban edilmiş saçma sapan liyakatsiz insanların oyuncağı olmuş koca koca üniversiteler ve bakkaldan alınır gibi dağıtılan diplomalar.Sonra suçlu ilan edilip günah keçisi yapılan gençler çocuklar çocuklarımız.Oysa onlar bu günahın en masumu olanlar.Suçlu aranacaksa en başta ben olmak üzere hepimiz suçluyuz.çünkü bu yanlışa yanlış diyemedik sustuk.herkes sustu.Düşmanımızla konuştuk dostumuzu dinlemedik. her söyleyeni dokuz köyden kovduk.haydi hep beraber artık dua edelim tövbe edelim ve Allah tan akıl fikir izan dileyelim.
ahmet öztemel
14-02-2023 10:25Sadece hekimlik değil; lâyıkıyla yapılan her meslek kutsaldır. Nitelikli insan yetiştirme çabasındaki hocalarımıza selam olsun, Allah razı olsun da bazı üniversite hocaları dekanlıkların öğrenci geçsin baskısı yaptıklarını anlatıyor. Ahh populizm
bir bilen
14-02-2023 10:01bu bir mühendislik meselesi değildir.bu kolektif bir suçtur.suçlu sadece mütahit veya mühendis olamaz.bu suça şehir planlamasını yapan belediyeler bunların imar komisyonları proje denetim yapı ruhsatı verenleri denetim firmaları hazır beton tesisleri mütahitleri proje müdürleri şantiye şefleri ve en son konut alan malikler.herkes işini doğru yapsa sonuç bu olurmu.belediye bu gün durmadan sattığı yerlerin zemin etüdlerini biliyormu.yarın birgün oralarda obruklar oluşup binalar çöktüğünde suçlu bu dükkanları yapanlarmı.çok söylenecek söz varda kimsenin dinlemeyeceğini bildiğimden vakit harcamaya gerek görmüyorum.
Rgndgd
14-02-2023 09:11Ne güzel yazıp anlatmışsınız teşekkür ederim Müteahhiti kaçarken değil çalarken yakalamak gerekir diyoruz