DEVLET ADAMLARI’NIN ÇOCUKLARI
30 Ekim 2019, Çarşamba 08:56ATATÜRK içinde yer aldığı savaşlardan eşsiz askerlik dehası ile galip ayrıldı.
İstiklal Harbini de kazanan Atatürk yine eşsiz dehası ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. Genç Cumhuriyetin her bakımdan gelişmesi için çaba gösterdi. Fabrikalar, müesseseler, işletmeler kurdu. Yoktan bir devlet meydana getirdi. Onun başarıları karşısında güçlü ve güçsüz her devlet ve millet saygıyla eğildi Atatürk adı hala dünyada en önemli lider adlarından birisi olmaya devam ediyor.Ruhu şad mekanı cennet olsun.
Atatürk’ün asker ve devlet adamı kişiliğini, eserlerini ve hizmetlerini bir kenara koyalım. Yazının konusu bu değil çünkü
Atatürk’ün özel hayatında evliliği oldu.Fakat bir erkek evladı olmadı..
Erkek evladı olsa ne olurdu?
Mesela, kendisinden sonraki adam olmasını falan ister miydi oğlunun?
Muhtemelen istemezdi.. İstemesi halinde Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi ile ters düşerdi.Anlayacağınız adı Cumhuriyet olan bir çeşit padişahlık sistemi devam etmiş olurdu. Bu nedenle oğlu olması halinde, kendisinden sonra siyaset yapmasını ve devleti yönetmesini istemezdi ondan..
Cumhuriyet’in kurucu kadrosundan olan ve Atatürk’ten sonraki 2. Adam İsmet İnönü’nun iki oğlu vardı. Ömer ve Erdal.. İkisi de profesördü. Ankara’da Çankaya Köşkü’ne yakın Pembe Köşkte büyümüşlerdi. İsmet İnönü sağlığında oğullarını siyasete hiç bulaştırmadı aksine siyasetten uzak tutmaya çalıştı. Gerek Ömer ve gerekse Erdal çok mütevazılardı. İsmet İnönü’nün oğlu gibi değil,herhangi bir siyasetçinin oğlu gibi yaşadılar. Evlendikten sonra orta halli apartman dairelerinde oturdular. İstanbul ve Ankara’da yaşarken eşleri ile gidip kenarda köşede kalmış salaş lokantalarda yemek yediler. Beş yıldızlı, 7 yıldızlı otellere ilgi duymadılar. Korumasız dolaştılar. Genellikle de toplu ulaşım araçlarını kullandılar. İsmet İnönü vefat ettikten yıllar sonra Erdal İnönü zorla ikna edilerek siyasete sokuldu.Başbakan olamadı ama başbakan yardımcısı oldu. Siyasetin ona göre olmadığını kısa sürede anladı ve siyasete noktayı koydu..
TÜRKİYE’de ilk defa serbest piyasa ekonomisinin yolunu açan Adnan Menderes oldu. Adnan Menderes’i Atatürk keşfetmiş ve onun CHP’den milletvekili yapılmasını İsmet İnönü’ye tavsiye etmişti. Menderes o yıllarda Aydın’da eşine ailesinden kalan Çakırbeyli Çiftliği’nde çiftçilik yapıyoyordu. Menderes CHP’den milletvekili seçildi fakat 1946 yılında Celal Bayar ve bir grup arkadaşı ile birlikte CHP’den ayrılarak, Demokrat Partiyi kurdu ve başbakan oldu. Menderes’in ; Mutlu, Yüksel ve Aydın adını verdiği üç oğlu vardı.
Şimdi anlatacağımız olay tarihe geçen enterasan bir anekdottur. Mutlu Menderes üniversite öğrenemini tamamlar ve başbakan olan babası Adnan Menderes’e gidip şöyle der: “Okul bitti. Ben ticarete atılmak istiyorum..” Adnan Menderes’in oğlunun bu talebi karşısında cevabı net olur. “Hayır.. Senin ticarete atılmanı istemiyorum. Hiç kimseye Menderes’in oğlu babası sayesinde iş yapıyor dedirtmem. Devlet imkanları ile iş alıyorlar, iş yapıyorlar da dedirtmem. Dıişişleri Bakanlığı’nda sınav var. Sınava hazırlan. Memur olarak işe başla. Sonra orada yükselirsin..”
1960 darbesinden sonra 1965 yılında başbakan olan Süleyman Demirel önce Yüksel Menderes’i, onun ölümünden sonra da Aydın Menderes’i siyasete çekmeyi başarmıştı. Maksat her ikisinin de günün birinde başbakan olmalarını sağlamaktı. Ama hesap hatası yapılmıştı. Olmadı. Yüksel’de, Aydın’da milletvekili oldular ama bırakın başbakan olmayı, bakan bile olamadılar. Bir partinin başına da geçemedil er. Adnan Menderes’in üç oğlu da talihsiz ve şüpheli kazalardan sonra öbür dünyaya göçüp gittiler.
Siyasi tarihe adını yazdıran büyük devlet adamı başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de oğlu yoktu. Oğlu olsa yerine bırakır mıydı? Oğlunu veliaht olarak gösterir miydi? Hiç sanmıyoruz. Demirel, siyasette her türlü çileyi çeken ve kendisine ait olan meşhur tabirle “Curcunalar içinden gelen adam” olarak, oğluna siyaseti tavsiye bile etmezdi. Rahmetli her bakımdan tok adamdı. Başbakan olarak 6 kere gitti, 7 kere geldi. Muhtıralara, darbelere muhatap oldu. 1980 darbesinden sonra başbakan oldu, cumhurbaşkanı oldu. Kendisini bulunduğu görevlerden al aşağı eden devletine karşı hiç bir zaman kin ve husumet beslemedi. Aksine “Devlete küsülmez” dedi. 92 yaşında vefat ettiğinde biri Ankara’da Güniz Sokakta diğeri İstanbul Tuzla’da iki oda ve bir salonu olan ve yine İstanbul’da normal bir dairesi vardı.
1980’den sonra başbakan olan Turgut Özal’ın iki oğlu vardı. Ahmet ve Efe. Turgut Özal, büyük oğlu Ahmet’i siyasete sokmak ve mümkünse yerine getirmek için çok uğraştı ama olmadı. Ahmet bir ara milletvekilliği yaptı sonra da mum ışığı gibi sönüp gitti.
Sonraki dönemlerde başbakan olan Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in de 2’şer oğlu vardı. Gerek Yılmaz ve gerekse Çiller oğullarını siyasete hiç bulaştırmadılar ve siyasetten uzak tuttular..
Buraya nerden geldik?
Bu örnekleri neden verdik?
Söyleyelim... Eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan yeni parti kurunca yukarıdaki örnekleri ve olayları ister istemez hatırladık.. Fatih Erbakan’ın partisinin adı meğer “Yeniden Refah Partisi”ymiş. Genç Fatih geride bıraktığımız Pazar günü Konya’ya geldi ve partisinin 1.Olağan Kongresi’nde bir konuşma yaptı.Erbakan’da siyasetçi kumaşı göremedik. Dalından düşmesi an meselesi olan kuru bir yaprak gibi titreyip duruyor.
Ne dedi Fatih Erbakan Konya’da “Milletin yüzünü yeniden Refah ile güldüreceğiz.. 54. Hükümetin ruhunun temsilciyiz..( 54. Hükümet babasının zoru görünce bırakıp kaçtığı hükümet)Sonra ne yapacaklarmış biliyor musunuz? İktidara geldiklerinde” işçi, memur ve emekliye en az yüzde 50 zam yapacaklarmış.”Birileri oğul Erbakan’a dünyanın değiştiğini söylesin hiç değilse.Siyasette taklit dönemi çoktan kapandı zira. Kendisi daha fazla komik duruma düşmesin.
Zor.. Hatta imkansız. Babasının son partisi Saadet Partisi’ne cephe açması bile başlı başına büyük bir acemilik ve skandal. Bir kere Fatih Erbakan’ın gaz yüklenerek siyasete sürülmesi doğru değil. Daha önce bu yola girenler ne kadar başarılı olduysa Fatih’te o kadar başarılı olur. (!)
Devlet adamlarının oğulları Cumhuriyet tarihi boyunca siyaset sahnesinde görünmek istemediler. Muhtemelen, babaları gibi olamayacaklarını düşünmüş olmalılar. Zaten genellikle çocuklar, babaları gibi olamıyor. Babalarının gösterdiği başarıyı gösteremiyor.
Fatih Erbakan bu örneklerden istisna mı olacak? Geçin bunu. Siyasette bir insanı “ soyadı” bir yerlere taşımıyor ve bir yerlere getirmiyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.