DİNLEDİKLERİM, GÖRDÜKLERİM
28 Aralık 2020, Pazartesi 08:44Belediye İşhanında son derece mütevazi iki ayrı büroda dünyaya gelmişlerdi..
Sanırım bürolar da aynı kattaydı..
İlk başlarda da teklifsiz, randevusuz ve “çat kapı” birbirlerinin bürolarına girip çıkıyorlardı.. Kapıları da zaten her zaman ve herkese açıktı.. Bir süre sonra büyüdükçe kapılar da kapanmaya başladı.
Doğdukları büro yetmedi.. Büroların sayısı arttı. O da yetmedi birisi Hazım Uluşahin İşmerkezine, diğeri de Marangozlar Kavşağı’nda bulunan bir binaya taşındı.. Arada başka yerler de varsa hatırlamıyorum.. Sonra o mekanlar da yetmedi, gökdelenler yaptılar ve plazaların efendisi oldular.
Oturdukları evler de şehrin çeperleri diyebileceğimiz noktalarda ve son derece mütevaziydi..
Kendilerinin paraları yoktu.
Ama yurt içinde ve yurt dışında kendilerine inanan yüzbinilerce insan vardı.. “Faizsiz kazanç.. Helal kazanç” propogansıyla,” bismillah” çekerek yola çıktılar.. Arada aracılar da vardı, komisyon hesabı para toplayan.. Yurt içinden ve yurt dışından yüzlerce milyon mark, dolar, ardı arkası kesilmeyen sağanak halinde yıllarca aktı . Kendileri yurt dışına çıkıp da, sistemi anlattıkları zaman ülkesini seven gurbetçilerin eli ayağı dolaşıyar ve adeta ortaklık yarışına giriyorlardı.. Daha çok para vermek için “yarış atı” haline getirilmişlerdi..
Çuvallar, valizler dolusu paralar geldi..
Yıllarca sürdü bu para akışı...
Öte yandan belediyelerde kaynak keyvanın bir parçası olmuştu..
Araya merhum Erbakan’ın kısa dönem başbakanlığı da girince, her türlü kolaylık ve imkan elde edildiği gibi, imkansız olan herhangi bir şey de kalmamıştı..
Yurt içinden ve yurt dışından nakit akışı ne kadar hızlı ve fazlaysa, kamudan komik rakamlar karşılığında sağlanan arsalar, araziler, binalalar de o kadar hızlı ve fazlaydı... Bu yolla çok sayıda gayrimenkul sahibi oldular.. Kimseye sağlanmayan kolaylık onlara sağlandı.. Kimseye verilmeyen onlara verildi... “İslami holding” anlayışı, bir dönem büyük himaye gördü.. Sonra, kaynakların daha kolay akışı için bu iş abartıldıkça, abartıldı.
O yıllarda Konya Ticaret Odası’na kayıtlı ama çoğu bir tabeladan başka varlığı olmayan, 69 holding vardı.. Tabela demeyin, o da iş görüyor ve para topluyordu.. Dindar kardeşlerimiz inandırılmıştı bir kere, faizsiz sistemin islamın gereği olduğuna. Esesan doğru olan da buydu. Fakat kim nerden bilebilirdi, yüz milyonlarca markın, doların bir müddet sonra buharlaşacağını.. Yalan ya da yanlış Konya’da bulunan holdinglerin toplam 25 milyar dolar para topladığı söyleniyordu. “Bu para ile yeni bir Konya daha kurulur” diyenler de vardı..
En çok parayı toplayanlar da aynı katta dünyaya gelen iki holdingdi.
Bu iki holdinde birisi ilk olarak kağıt işine girdi..
Marketçiliğe girdi.
İnşaat işine girdi.
Petrol işine girdi.
Karaman Kazım Karabekir’de, “Gıda Şehri” kurdu..
Turizm sektörüne el attı. Otel işine girdi..
İstanbul’da yatırımlar yaptı.
Kırşehir’de kurulu Petlas Lastik Fabrikasını aldıklarını söylediler.
Romanya’da ıskartaya çıkmış, hurda bir rulman fabrikasını aldıklarını söylediler.
Kulüpçülüğe el attılar. Bir zaman Konyaspor’ şaibeli bir şekilde yönettiler.
Çin’de beş bin büfe yapacaklarını, Çin’lilerin aç olduklarını övüne övüne söylediler..
Amerika’da 252 tane kadın iç çamaşırı satan mağaza aldıklarını veya açacaklarını söylediler..
Para tahminlerinin üzerinde geliyor ama onlar ne yapacaklırını bilemiyordu..
Bu holdingin başındaki zat dini sembol ve simgeleri çok iyi kullanıyordu. Beşeri ilişkilerinde de sınır tanımayan bir atıp tutma huyu vardı.. Mesela, bir gün Sabancı Holdingin Yönetim Kurulu Başkanı olan Sakıp Sabancı’nın kendisine, “Sen beni ticarette geçeceksin” dediğini söylemişti.
Sabancı gibi uyanık bir insan olsa olsa dalgasını geçmiş olabilir. Tabi o da karşılaşma doğruysa.
İKİNCİ BÜYÜK HOLDİNG
O kadar holding içinde bizim başkanı ile ara sıra görüştüğümüz holding, bu holdingdi..
Aynı binada dünyaya gelen bu holding de, aynı yoldan yürüdü..
Marketçilik,
Petrolculuk,
Otomotiv,
Makarna, un, bulgur,
İnşaat işleri,
Makina..Belli başlı faaliyet alanları oldu..
Çok sayıda il ve ilçe de marketler açtılar. Ticaret faaliyetlerde bulundular.
Yaptıkları işlerin ve marketlerin sayısının çokluğu ile övündüler. Tabi övünmek ayna zamanda reklam demekti.. Reklam da para getiriyordu.. İşin tuhafı gelen paraların nereye gittiği de şüpheye açıktı. Her kuruşun yatırım için kullanıldığını söylemek insanın aklına pek sığmıyordu. Bu ilk tarafta da böyleydi.. İlk akla gelen, har vurulup harman savrulmasıydı.
Holdingin başkanı ile biz 35 yıl önce evinde bazı dostlarla iftar yapmıştık.. O zaman böyle işler yok tabi ortada.. Gariban ve gönül ehli bir insandı. Holding macerasından sonra eskiye dayanan tanışıklık nedeniyle ara sıra görüşüyorduk kendisiyle.. Son görüşmelerimizden birinde şöyle demişti... “ Mekke ve Medine’de otel yapmayı düşünüyoruz..” Yapamadan gitti.. Elinden aldılar holdingi. O konuşma enerji ihalesine girmeye hazırlandıklarını günün arifesindeydi.. Aynı konuşmada sanıyorum bir vakıf üniversitesi projelerininin olduğundan da söz etmişti kendisi bize...
Ve.. Filmin kendisinden öncekiler gibi dramatik ve bir o kadar da ders alınması gereken sonu..
Bu holdingin, amiral gemisi ADESE kapanıyor.. Anlayacağınız, güm..
Bilindiği üzere bundan önce de aynı katta doğan diğer holdingin amirel gemisi AFRA’da, tafra atma sebebi iken, elden ele dolaşmış ve herkes biraz kullanmıştı..
Ne olacak şimdi?
Toplanan milyarlarca mark, dolar ne oldu? Bu paralarla el de edilen varlıklar, tesisler, fabrikalar ne oldu? Bu bizi ilgilendiren bir durum değil.. Taraflar ve tarafların vakumcularının cevap vereceği bir konu olmalı.
Peki neden böyle oldu?
Bakın işte biz bu soruya az veya çok cevap verebiliriz.. En başta bu kadar imkan ve paranın önemli bir ticari geçmişi olmayan insanların elinde bulunması bize göre ilk yanlış. Kendisine göre 50-100 bin lira gibi bir para büyük para olan bir insana yüzlerce milyon mark ya da doları “Al iş yap..Birlikte kazanalım” derseniz, sonuç sıfır olur.
Yapılan bir diğer yanlış ise işin teori ve pratiğini iye bilen, işinin uzmanı profesyonellerle değil; yakın akraba, eş, dost, enişte, kayınbirader ve onların çevresi ile vakıf, dernek,siyasi parti referanslı insanlarla ve okuduğu okula göre değer bulanlarla bukadar büyük işin hakkını vermek mümkün değil.
Son söz: Yazık oldu.. Bu film böyle bitirilmemeliydi.. Oynatanlar ve oyuncular, islami referanslara leke düşüren kötü bir performans göstermekten ileriye gidemediler.
Yineliyelim: Yazık..!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.