DOĞRU SÖZLÜLÜK ? HAKKI SÖYLEMEK
01 Ağustos 2016, Pazartesi 08:47
Sen usandırma eli, el usandırmaz seni
Hilekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni
Dest-i âdâdan soğuk su içme kandırmaz seni
Korkma düşmandan ki, âteş olsa yandırmaz seni
Müstakim ol ki hazreti Allah utandırmaz seni
Diyarbakırlı Sait Paşa
İkrah görse, mecbur kalsa, çaresiz olsa bile kişilerin yalan söylememesi gerektiğini telkin eden Ziya paşa, bunu becerebilenlere Allah’ın yar ve yardımcı olacağını müjdeliyor ve şöyle diyor:
İnsana sadakat yakışır görse de ikrah,
Yardımcısıdır doğruların Hz. Allah
Bir beldede çok iyi ve pek sevilen ama bilâveled olan bir padişah vardır. Öleceğine yakın yerine bir veliaht bulmak için şöyle bir duyuru yayınlar: “İsteyen herkese çiçek tohumları dağıtacağım, kim en iyi, en güzel ve çekici çiçeği yetiştirip bana getirirse, onu yerime halef tayin edeceğim, her şeyim ona kalacak.”
Verilen süre dolunca tohum alanların hepsi toplanmış, çiçeklerini getirip sergilemişler ve neticeyi heyecanla bekliyorlar. Padişah tohum alıp ama çiçek getirmeyen genç birine “sen neye getirmedin?” diye sorunca, o “ben yetiştiremedim” der, padişahta tacını, tahtını, her şeyini ona bırakır. Herkes hayretler içinde kalır ve sebebini sorarlar. Padişah; “Çünkü içinizde bir tek bu doğru söyledi, sahtekârlığa meyletmedi, yalana başvurmadı. Çünkü ben dağıttığım tohumları kaynar suda haşlayıp dağıttım. Onlardan çiçek yetişmesi mümkün değil” diye cevap vermiş. İşte doğruluğun mükâfatı.
Eskiden Balkanlarda, Afrika’da hatta Asya’da yani Müslüman Türk’ün tanındığı her yerde, insanlar birbirine söz verirken “Osmanlı sözümü?” diye teyid ettirirlermiş. Darb-ı mesel olan bu sözün hâlâ geçerli olduğu memleketlerin olduğunu görenler, yaşayanlar vardır.([1])
İslâm’a ve Osmanlıya büyük kötülük yapan, Altınordu devletini yıkmakla Rus Çarlığını hortlatan, Osmanlıya çatmakla Avrupa’nın İslâmlaşmasına engel olan Timur’un yüzüğünde bile “Rasti Rusti- doğruluk selamettir” yazarmış.([2])
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” demişler akl-ı selim sahibi demiş ki; “olsun sen onuncu köyü bul oraya hicret et, ama yine de yalan söyleme”
Tilki su içeceğim derken kuyuya düşmüş. Dualar, yalvarmalar, vaadler… “Şuradan bir kurtulursam bir çuval darı alıp hakkını yediğin tavuklara vereceğim” demiş ve kurtulmuş. Sevinçle bir taraftan sekiyor bir taraftan da; “parayı nerden bulayım, darıyı nerden alayım” nakarat halinde söylerken, bu seferde tuzağa yakalanmış. Etraftan gören güngörmüş bir hayvan, diğerlerine şöyle demiş:
İbret olsun tilki size
Sadık kalın vadinize
Fetret devrinde Çelebi Sultan Mehmet kardeşlerini bertaraf etmiş, öldürülen Musa Çelebiyi Bursa’ya getirdiği esnada Karamanoğlu Mehmet Bey Bursa’yı muhasara etmiş, almış, Ulu Caminin kapısının önüne dünya kadar odun yığdırıp yakıp tahrip etmiş, Yıldırımın türbesini tahrip ettirmiş... bu esnada cenaze ile Osmanlı askeri Bursa’ya gelince hemen kaçmış, yakınlarından biri “Sen Osmanlının ölüsünden bu derece korkarsan, dirisini görsen ne yapacaksın” sözü üzerine söyleyen kişiyi de idam ettirmiştir.([3]) Tarihte böyle doğru sözünden dolayı kelleyi kestirenlerde olmuştur. Hâlbuki şair Levnî’nin dediği gibi, doğruya ve doğru söze incinmemek gerekir:
Arz eyle bu pendi kendi özüne
Dost addetme her güleni yüzüne
İncinme dostunun doğru sözüne
Doğru söz insana batar demişler
Dipnotlar:
Dest-i adâ: Düşman eli, Müstekım: Doğru, dürüst.
[1]- İbrahim Refik, Tarih Şuuruna Doğru-4, Albatros Yay. İst. 2004, s.209.
2- A.Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat-2”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 2, s.173.
3- Samiha Ayverdi, “Ezelî Dostlar” Kubbealtı Yay. İst. 2009, 2. baskı, s.19.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.