Doğru yoldan ayrılmamak
26 Eylül 2020, Cumartesi 09:56Aylaklıktan, başıboşluktan usanan, bunun çıkar yol olmadığını anlayıp doğru yola gelmeye karar veren mirasyedi bir adam, padişaha çıkıp, doğruluktan ayrılmadan, dürüstçe yaşamak için kendisine bir yol göstermesini istedi. Padişah da adama ağzına kadar dolu bir fıçı zeytinyağı verdi. Bunu tek bir damla bile dökmeden şehrin bir ucundan öbür ucuna götürmesini, bir damla dahi döktüğü takdirde hemen orada boynunun vurulacağını söyledi. Yanına da kontrol için yalın kılıç iki gözcü verdi. Adam fıçıyı kralın buyruğuna uygun şekilde, bütün gücünü, dikkat ve zekasını kullanarak bir damla bile dökmeden şehrin bir başından öbürüne götürdü. Sonra geri dönüp kralın huzuruna yeniden çıktı. Verilen görevi eksiksiz yerine getirdiğini söyledi.
Padişah, adama sordu:
- Şehirde ne gördün, neye şahit oldun?
O gün şehirde pazar kurulduğu, her yanın iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalık olduğu bir gündü. Buna rağmen adam şu cevabı verdi.
-Efendimiz, ucunda can kaygısı da bulunduğundan fıçıdaki yağı dökmemek için öylesine bir dikkat içindeydim ki, bir an bile gözümü fıçıdan ayırıp çevreye bakamadım. Bu nedenle ne kimseyi gördüm, ne de bir olaya şahit oldum.
Padişah, bu dersten sonra gönül rahatlığı ile tavsiyesini yaptı:
-İşte, yaptığın her işte, sana verilen her vazifede böyle dikkatli olur, kendini işine verirsen, Allah'ın her an seni kontrol ettiğini de aklından çıkarmazsan, hiç bir zaman doğru yoldan ayrılmazsın.
Bu hikayenin çeşitli versiyonlarını okumuş yada dinlemişsinizdir mutlaka. Bende dinledim, okudum. Ama yine de aynı tema konu olsa da bunu da sizlerle paylaşmak istedim. Sebebi mi varılması gereken sonucu göz önüne bir kez daha olsun çıkarmak. Derdimizin de dermanımızın da farkında olabilmek.
Doğruyu yol bilmek, yoldan çıkmamayı adap edinmek. Adabımıza sahip çıkıp usul erkan bilen gönlü güzel, yüreği merhamet, vicdan ve sevgi yüklü olabilmek.
Doğrusunu söylemek gerekirse işin aslı bilmek de değil aslında. Bilmeye herkes bilir doruyu, yanlışı. Duymaya herkes duyar. Ama asıl olan benimseyip uygulayabilmek. İşte asıl mesele bu. Lakin uygulamak da bizim asli sınavımız sanırım. Biliriz, duyarız ama iş uygulamaya gelince bir kaytarma yolu da ararız. İşin kolayına, ve bize sağladığı çıkarına bakarız sadece. Eee vicdan rahatlatma seansları yapmayı da ihmal etmeyiz hani. Vay efendim şu şöyleydi de ondan böyle oldu, yok canım ben böyle yapmasam o şöyle olacaktı…. Sıralarız bahaneleri yaparız her haneyi. Sonrada gerim gerim geriniriz ben haklıyım, doğru olanı yaptım diye. Ama nerdeeeee. Allah bize doğruyu göztermekle kalmasın, doğruyu benimsemeyi, vicdanı dilde değil yürekte yaşamayı nasip etsin. İyiyi, doğruyu dil ile değil gönül ile yaşamayı yaşatsın…..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.