DOĞUMDA SEZERYAN ARTIŞI AZALTILABİLİR Mİ? - 1
03 Şubat 2015, Salı 08:30Türkiye’de sağlık sisteminde son yıllarda önemli değişikliker oldu.Hastanın sağlık hizmetine ulaşması kolaylaştı.Hastaların ya da bireylerin doktora gitme sayısı arttı.
Avrupa’da senede doktora gitme sayısı 6 iken Türkiye’de bu sayı 8 seviyesine ulaştı.Anne ve bebek ölüm oranlarında çok büyük düşüşler gerçekleşti .Gelişmişliğin evrensel göstergeleri olan anne ve bebek ölüm oranları gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaştı.Hastane sayısında ve hasta yatağı sayısında da büyük artışlar oldu.Toplum önceki yılları hatırladığı zaman, hastane kuyrukları , Ssk, devlet hastanesi ayırımı(sağlıkta iki başlılık sağlık bakanlığı ve çalışma bakanlığı ) Ssk ilaç kuyrukları, hastane personeli davranış sıkıntılarını göz önüne getirdi.Bütün bunlarında bir sorumlusu olmalıydı,bunlardan kim veya kimler sorumluydu .O dönemin siyasetçileri mi? Ancak onlar siyaset sahnesinden çoktan çekilmişti.
Eski bürokratlar mı? Onları hatırlayan bile yoktu. Ama görünen birileri vardı. Eski yıllardaki dönemde daha ögrenci olsalar da çalışmasalar da doktorlar vardı.Üstelik her hastane de hasta hakları birimi vardı, suç olmasa da dokturun şikayet edilmesi, doktoru ciddi sıkıntıya sokmaya yetiyordu.
Hastane hizmetini belli bir seviyede işlemesine hizmet etmesi düsünülen hasta hakları birimi toplumun gözünde geçmiş yılların sorumlusu olarak devletin de doktorları sorumlu tuttuğu imajını doğurdu. Doktor’un teşhisi tedavisi ameliyatı güven krizine girdi.Doktor gerekli tüm tedbirlerinin alınmasına rağmen bir proplem olmuşsa (bunun adı komplikayodur hata değil ) toplumun gözünde hep hata olarak olarak görüldü.
Yıllarca süren sağlıkla ilgili davalar ilgili olmayan hekimleri dahi defansif tıbba yöneltti.Yakın tanıdığımız meslektaşlarımızla ilgili 5 yıl, 7 yıl hattâ 13 yıl gibi sonucunda doktorların kusuru olmadığına karar verilen davalara şahit olduk.Bu süreler sağlık sistemini örnek aldığımız Avrupa ülkelerinden oldukça uzun sürelerdi.
Perinatoloji yan dal için gittiğim Almanya’dan bir örnek vereceğım:
Hasta ilk doğumu ve makad geliş normal doğuma bırakılıyor,standart bir uygulama değil,ilk doğumu olan hastalarda makad gelişlerde dünya genelinde kabul gören uygulama sezeryandır.(Türkiye’de güncel uygulamada ilk ikinci-üçüncü farketmez hepsine sezeryan yapılıyor) Bazı kaynaklarda Pelvis yapısı bebeğin başıyla uyumluysa normal doğum yaptırılabileceği kaydı vardır.
Hasta normal doğum yaparken bebeğin ayak kemiği kırılıyor,hasta şikayetçi oluyor,üç ay sonra sonuç;’’ hastanın normal doğum yapabileceği değerlendirilmiş olup, makad gelişlerde sezeryanda da bu komplikasyon olabilir,doğum ekibi hatasızdır.’’ Biz de olsa yıllar sürer, bir de medya ya düşerdi.Almanya’daki doktor tıbbın gereklerini yerine getirdiğinde başına bir iş gelmeyeceğinden rahat,biz de bu olabilir mi?
3-5 yıl önce Konya’nın bir ilçesinde olan bir olay;
Hasta normal doğum yapıyor, bebek yanında herkes mutlu,1saat sonra annede kanama başlıyor, doğum sonu postpartum kanama tıbben %20 ile %1 orarıında görülebilir,anne hayatını da tehdit edebilir.Tüm dünyada, Avrupa ve ABD dahil anne kaybında 1.faktör.Yani bize özel değil.Doktor 11- 12 civarı evinden geliyor, gerekli müdahaleleri yapıyor,kanama devam ediyorsa hasta ameliyata alınıyor,hayati tehlikesi olduğu söylenince hasta yakınları ameliyathanenin camlarını kırıyor, içeri girmeye çalışıyor.doktorlar da bu şartlarda hastanın kanamasını durdurmaya çalışıyor.
Sonrası hasta Konya’ya getiriliyor,yoğun bakıma alınıyor, hasta yakını hergün doktoru arayıp ‘’hastama birşey olursa seni yaşatmam’’ diyor. Doktor ilçeden eşyalarını bile almadan ayrılıp gidiyor.
Kötü misâl, emsâl değildir ama komplikasyon kavramının olmadığını göstermesi açısından önemlidir.
Toplumumuz kaza ve kadere inanan bir toplum.Tıp mesleği hem hekimler açısından hem de toplum açısından hâlâ kutsal görülen bir meslek durumundadır,istisnalar kaideyi bozmaz, her meslekte proplemli bireyler olsa da hekimlerin geneli insana hizmeti kutsal sayan insan gurubudur.
Hekimler olarak bilgi ve tecrübe açısından gelişmiş ülkeler dahil, birçok ülkenin önündeyiz.Sezeryanı azaltmayı amaçlarken bunları göz önüne almalıyız.
Bu konuya gelecek hafta da devam edeceğim.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.