DÜNYA OKUMA GÜNÜ (1)
07 Eylül 2016, Çarşamba 08:438 Eylül Dünya Okuma Günü olarak BM tarafından kabul edilmiş, bu günde bazı faaliyetler yapılarak, insanlara okumanın, kitap mütalâa etmenin kadri kıymeti anlatılmaktadır.
İnsanlığın yeni farkına vardığı okumanın, öğrenmenin faziletini 1400 sene önce inananlara emreden ve ilk ayetini “Oku”([1]) diye gönderen İslâm’ın yüceliği hemen ortaya çıkmaktadır.
Kur’anda kitap kelimesi 262,([2]) düşünme, araştırma 200, ilim ve ilme teşvik etme de 670 yerde zikredilmektedir.([3]) Yani İslâm tefekkür, tezekkür ve araştırma dinidir.
Bu tavsiyelere uyup, ilmin kıymetini iyi anlayan ve gereğini yapan ilk Müslümanlar; en kısa zamanda büyük bir İslâm devleti kurmuşlardır.
Bu hususta onların yani Sahabe-i Kiramın izinden giden Emevîler, Abbasîler, Selçuklular ve Osmanlılar büyük devletler kurmuşlar, Çin’den Endülüs’e (İspanya), Kırımdan Yemen’e kadar insanlar İslâm’la şereflenmiştir. Kısacası Ortaçağ Müslümanların altın asırlarıdır, dünyanın süper güçleridirler. Konu çok kapsamlı olunca ben bu makalemde sadece Osmanlı ve günümüzde okuma ve ilimle ilgili bazı misaller vereceğim:
Osmanlıda en güzel hediye kitap kabul edilirmiş.([4]) İlim erbabının yağmurda yaşta kolaylıkla kitap taşıyabilmesi için cübbelerinin yenleri çok geniş yani kitap sığabilecek şekilde dikilmiştir. İlim vasıtası diye kâğıdı kutsal kabul etmişler ve yerlerde gördükleri an, hemen toplayıp bir kenara kaldırmışlardır. Hâlbuki ö dönemlerde Avrupalılar kitap yazanları kitapları ile birlikte diri diri yakmakta idiler.([5])
Muhiddin Arabî şöyle demiştir: “Hayatımda kitap gibi cübbemin yenine sığabilen bir bağ, kucakta taşınabilen bir bahçe, ölülerle konuşabilen, dirileri konuşturan bir dost görmedim.”
Fatih İstanbul’u alır-almaz hemen Sahn-ı Seman medreseleri diye üniversiteler açtırmış ve 14 kütüphane hizmete sunmuştur.([6]) Fatih’in; dinî ve millî eserlerin yanında, Yunan klâsiklerini bile okuyup tetkik ettiği yeni yeni araştırmalar neticesi ortaya çıkmaktadır.([7]) Savaş meydanlarına giderken bile ilim erbabı ile yolda at üzerinde ilmî müzakereler yaptığı bilinen gerçeklerdendir.([8])
Yavuz’un günde üç saat uyuyup, 8 saat kitap okuduğu tarihlere geçmiş ve: “Mumlar tükenir, güneş doğar o hâlâ okurdu, gözüne uyku girmezdi” denmiştir.([9]) Savaşa giderken bile yanından ilim erbabını ve kitapları eksik etmemiş, develere sandıklar dolusu kitaplar yükletip götürmüş, okumuş, okutmuş, böylece dünyada ilk seyyar kütüphaneyi ihdas etmiştir.([10])
Osmanlıda bayram ve törenlerde herkes padişahın elini öper, ilmiyeyi temsil ettiği için sadece Şeyhülislâma öptürmez, padişah kimsenin ayağına kalkmaz sadece Seyhülislâmın ayağına hürmeten
kalkar,([11]) suçlu olan herkes gerekiyorsa idam edilebilir, sadece şeyhülislâm idam edilemez, hapsedilemez, sürgün edilemez, büyük bir suç işlemiş ise sadece görevinden azledilir.([12])
Fakat sonra roller değişmiş, Batılı ilmin ve ilim adamının kadrini kıymetini bilip, bu sahada son sürat yol alırken, bizler okumayan, ilme ve âlime değer vermeyen, bunun önem ve ehemmiyetini takdir edemeyen, hatta ilim erbabına zulmeden, onlarla alay eden, ilimle uğraşmayı “İneklemek, enayilik…” telâkki eden, tabi neticede de bu günkü acıklı duruma düşen insanlar olmuşuz.
Osmanlının son zamanlarında bile, ilmin kıymetini bilen insanlardan Konyalının gözünde ve gönlünde taht kuran Hacıveyiszade Mustafa Efendi’den birkaç misal vereceğim:
Hacıveyiszade Mustafa Efendinin dedesi Veyis Efendi ve kardeşi Mehmet Efendi medresede okurlarken devamlı yiyecekleri olan bulgur pilavı pişinceye kadar geçen zamana acıdıkları için: “Bunu annemiz nasıl olsa kaynatmış, bir daha pişirmeye, zaman kaybetmeye ne gerek var” deyip sabah giderken suya ıslatıp giderler, öğleyin gelip lâpa haline gelen bulguru yerlermiş.([13]) Veyis Efendinin oğlu Mustafa Efendi de, O zamanlar poşet veya çanta pek olmadığı için bir bohçanın içinde her gittiği yere kitap götürecek ve her fırsat bulduğunda okuyacak kadar ilim aşığı birisidir.([14]) O günün en iptidai vasıtası olan kağnıya binip köylerine giderken kitap okuyup akabinde: “Allahın ne büyük nimetleri var, hem oturuyoruz, hem gidiyoruz, hem kitap okuyoruz. Bunun şükrünü nasıl eda edeceğiz”([15]) diyecek kadar da müstağni ve müteşekkir bir insan. Evlendiği günün ertesine, talebeler nasıl olsa gelmez, bu gün dersten kurtulduk diye sevinirken her zamanki vaktinde Islah-ı Medaris’teki dersine gelip talebelerini okutacak kadar azim ve gayret sahibi bir insan.
Dipnotlar:
[1]- Alak Sûresi, 1.
2- İbrahim Refik, “Köklerden Göklere”, Albatros Yay. 3. Bas. 2001, s. 112.
3- A. Saim Kılavuz, “Peygamberlik ve Vahiy Müessesesi”, Kutlu Doğum Haftası,
D. İ. B. Yay. Ekim 1990, s. 31.
4- Vahit Çabuk, Tarih ve Medeniyet Dergisi Eylül 1995. Sayı 19. s. 36.
5- İbrahim Refik, “Kültürde Dirilmek”, TÖV Yay. İzmir, 1998, 2. baskı, s. 113.
6- Osman Keskioğlu, “Müslümanların İlim ve Medeniyete Hizmetleri”,DİB Yay.s. 19.
7- Mustafa Armağan, “Osmanlı İnsanlığın Son Adası”, DA yayınları, İst. 2002, s. 317.
8- Faik Reşat, “Eslâf”, Tercüman, 1001 temel Eser, s. 64.
9- Refik İbrahim, “Efsane Soluklar” T. Ö. V. Yay. İzmir 1993, s. 3.
[1]0- Tarih ve Düşünce Dergisi,Ekim 2003,sayı 2003/10 s.31.geniş bilgi icin Bkz Abdullah Uçar,“İslâm Âlemi Neden Geri Kaldı”, Konya 2003, s. 160.
11- İsmail Hâmi Dânişmend,“Tarihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.2, s. 647.
12- Erol Güngör, “İslâm Üzerine Düşünceler”, s. 71; Yılmaz Öztuna, “Tarih
Sohbetleri”, Ötüken Yay. İst. 1988, s. 245. Son zamanlarda bu gelenek bozulmuş ve bu cezalara uğrayan Şeyhül İslâmlar olmuştur.
13- M. Ertuğrul Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-1”, s. 102.
14- M. Ertuğrul Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, a. g. e. s. 117.
15- M. Ertuğrul Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-1”,. s. 103.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.