DÜNYA OKUMA GÜNÜ (2)
10 Eylül 2018, Pazartesi 09:03Osmanlının son zamanlarında bile, ilmin kıymetini bilen insanlardan Konyalının gözünde ve gönlünde taht kuran Hacıveyiszade Mustafa Efendi’den birkaç misal vereceğim:
Hacıveyiszade Mustafa Efendinin dedesi Veyis Efendi ve kardeşi Mehmet Efendi medresede okurlarken devamlı yiyecekleri olan bulgur pilavı pişinceye kadar geçen zamana acıdıkları için: “Bunu annemiz nasıl olsa kaynatmış, bir daha pişirmeye, zaman kaybetmeye ne gerek var” deyip sabah giderken suya ıslatıp iderler, öğleyin gelip lâpa haline gelen bulguru yerlermiş.(1)
Veyis Efendinin oğlu Mustafa Efendi de, O zamanlar poşet veya çanta pek olmadığı için bir bohçanın içinde her gittiği yere kitap götürecek ve her fırsat bulduğunda okuyacak kadar ilim aşığı birisidir.(2) O günün en iptidai vasıtası olan kağnıya binip köylerine giderken kitap okuyup akabinde: “Allahın ne büyük nimetleri var, hem oturuyoruz, hem gidiyoruz, hem kitap okuyoruz. Bunun şükrünü nasıl eda edeceğiz”(3)diyecek kadar da müstağni ve müteşekkir bir insan.
Evlendiği günün ertesine, talebeler nasıl olsa gelmez, bu gün dersten kurtulduk diye sevinirken her zamanki vaktinde Islah-ı Medaris’teki dersine gelip talebelerini okutacak kadar azim ve gayret sahibi bir insan.
Namık Kemalin oğlu Ali Ekrem Bey, babasının ölümünden altı saat önce kitap okuduğunu, parasının büyük bir bölümünü kitaba yatırdığını zikretmiştir.(4)
Ama maalesef bu dinin mensubu, bu milletin torunları olan bizler bugün dünya üzerinde en az okuyan bir milletiz. Dünya çapında yapılan araştırmaya göre en az okuyan Brezilyalılar 11.500 kişiye bir kitap, ikinci Taylandlılar 10.500 kişiye bir kitap düşüyor, üçüncü Türkiye 7.250 Türk vatandaşına bir kitap düşüyor...Yine memleketimizde yapılan bir araştırmaya göre kitabın ihtiyaç sıralama listesinde 222. sırada yer aldığı ortaya çıkmıştır.
Batılılar asırlar süren müstevli ve mezalim uygulamalarından sonra şu prensibi benimsemişlerdir: “Bir milletin kafasını kesmek yerine, kültürel soykırıma uğratır, kendine hamal yaparsın”.(5)
Biz her halde bugün bu kategoride bir millet haline getirilmişiz.
Prof. Dr. Süheyl Ünver bir gün hocası Prof. Dr. Âkil Muhtar Özden’e: “Hocam biz sizin yarınız kadar olsak ne mutlu” demiş, o fena kızmış ve: “Süheyl, sen benim yarım, senin taleben senin yarın. ... olursa birkaç nesil sonra ortada bir şey kalmaz sıfır oluruz, sizler bizi, sizin talebeleriniz de sizi geçmeliler. Terakki bu demektir” demiş.(6) Ama nerde? Maalesef ve maalesef.
Amerika’daki Wiscansın Üniversitesi dekanlarından Dr. L. H. Adolfson, eğitimin insan hayatındaki yerini ve önemini şöyle bir misalle anlatmıştır: Eski zamanlarda 3 atlı gece bir çölden geçiyordu. Gaibten bir ses: “Durun ceplerinize bir avuç taş alıp doldurun, yolunuza devam edin. Güneş doğduğunda hem sevinecek, hem de üzüleceksiniz” söylenenler yapılıp güneş doğduğunda baktılar ki taş diye aldıkları en kıymetli altın ve elmaslar. Böyle bir şeye kavuştukları için çok sevindiler, niye daha çok almadıkları içinde çok üzüldüler... İşte eğitim böyledir. Okuma böyledir. Bir zaman gelir ki aldıkları eğitimin işe yaradığını, okuduklarının onlara yol gösterip hayatlarını tanzim ettiğini görünce çok sevinirler, niye daha çok okumadıkları içinde çok üzülürler.”(7)
Dipnotlar:
1- M. Ertuğrul Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-1”, s. 102.
2- M. Ertuğrul Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, a. g. e. s. 117.
3- M. Ertuğrul Düzdağ, “Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar-1”,. s. 103.
4- A. Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat-2”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 2, s. 133.
5- Oktay Sinanoğlu, “Bye- Bye Türkçe”, Otopsi Yay. İst, Şubat 2002, s. (374).
6- İbrahim Refik, “Siz Bir Kartalsınız”, Albatros Yay. İst. 2002, s. 105.
7- Sur Dergisi, Eylül 2003, sayı 330, s. 14.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.