Dünya ve Ahiret İçin Çalışmak
29 Temmuz 2019, Pazartesi 08:57Cenâb-ı Hakk insanı, ahsen-i takvîm olarak yaratmış ve ona, bu dünyada sınırlı bir ömür vermiştir. O, bu sınırlı ömrün her anından, hesaba çekilecektir. Bunun için insanın, ömrünü ve zamanını çok iyi değerlendirmesi gerekir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) her konuda olduğu gibi, çalışma hususunda da bizler için en güzel örnek olmuştur. Peygamberimiz özellikle çalışma ve emek harcama konusunda daima diğer insanlarla eşit bir muameleye tabi olmak istemiştir. Bu hususu kendi ailevi hayatında ve cemiyet hayatındaki yaşantısıyla bizzat yaşayarak, tüm insanlığa örnek olmuştur. Başkasına yük olmayı değil, onlara yardımcı olmayı prensip edinmiştir.
Yüce dinimiz İslâm; çalışma hayatında karşılıklı sevgi, saygı, hak, hukuk ve adaletli olmayı prensip edinmemizi emretmiş, bu ilkelere uygun hareket edilmesini tavsiye etmiştir. Çünkü çalışmak, hayatımıza huzur ve bereket getirir.
Bir Müslüman her konuda olduğu gibi, çalışma konusunda da dünyasını ve ahiretini birlikte düşünmelidir. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek, ancak çok iyi çalışmakla olur. Çünkü dünya ve ahiret saadeti, ancak hayırlı ve verimli bir çalışma ile elde edilir.
Helâl kazanmak için alın teri ve göz nuruyla gayretli çalışmak ve helâlinden üretip helâl yolda harcamak Peygamberlerin sünnetidir. Çünkü Peygamberler de terzilik, marangozluk, çiftçilik, ticaret gibi çeşitli meslek ve zanaat ile meşgul olmuşlar, kimseye yük olmadan kendileri ve aileleri için helâl rızık temin etmişlerdir.
Nitekim bu gerçek, Kur’an-ı Kerim’de: “Doğrusu insanın eline geçecek olan, kendi çalışmasından başkası değildir”( Necm, 39.) şeklinde ifade olunmuştur.
Yüce Rabbimiz Kur’an’da, bizim; hem dünya hem de ahiret için çalışmamızı emrediyor.
Kasas Sûresi’nin 77’inci ayetinde: “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu ara. Ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et...” buyurulmaktadır.
Peygamberimizin şu hadisi şerifleri, bu konuyu çok güzel açıklamaktadır:
“Sizin hayırlınız; ne dünyasını ahireti için, ne de ahiretini dünyası için terk edendir. Her ikisi için de çalışandır.”(Cami’üs-Sağir, c.2, S.116.)
“Hiç kimse, elinin emeğinden daha hayırlı lokma yiyemez.”( Buhari, Büğû, 15.)
“İki gününü birbirine eşit geçiren aldanmıştır.”( Keşfu’l-Hafa, c.2, s.123,H.No:1406. )
“Amellerin en üstünü, helal kazanç sağlamak için çalışmaktır.” (Feyzül Kadir, c.2, s.26, H.No:1238.)
“Rızkını araştıran, bunun için çalışan kimse; Allah yolunda cihat yapan gibidir.”( İhya, c.2, s.89. )
“Başkalarına muhtaç olmamak, çoluk-çocuğunun mutluğu ve komşularına yardım niyeti ile çalışan ve helalinden para kazananlar, yüzleri ak olarak Allah’a ulaşacaklardır.”(H.B. Çantay, 40 Hadis, No:33. )
“Helalinden çalışarak, yorgun bir vaziyette yatağa giren insanın günahları affedilecektir.”(Cami’üs-Sağir, c.2., s.287.)
Zengin bir adam ölümden ve kabirde yalnız kalmaktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle birlikte geçirirse servetimin yarısını ona bağışlayacağım" diye vasiyet etmiş. Adam ölünce vasiyeti üzerine "Kim onunla birlikte kabre girmek ister?" diye soruşturmuşlar. Kimse çıkmamış.
Nihayet bir hamal: "Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.
Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.
"O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın? Kazancını nerelerde harcadın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış. "Tamam, servetin yarısı senin" demişler.
"Aman" demiş hamal "İstemem, kalsın.. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?"
"Kıssadan Hisse: Helal ve doğru işlerde kullanılan her nimet karşılığında zikir, fikir ve şükür ister ki bu da sahibini kurtuluşa götürür. Ama haram mal ise sahibine dünya ve ahirette belâ üstüne belâ getirir..
Varlıkların en şereflisi insanın dünyaya geliş gayesi, Yüce Rabbine kulluk etmek ve hem dünyası, hem de ahireti için çalışmaktır. Müslümanlık, hayat dinidir. Hareket ve çalışma dinidir. Dünya nimetler deryası olduğuna göre, bu nimetleri elde etmek için çalışmak şarttır.
Yazımı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in duasıyla bitirmek istiyorum: “Allahım! Sıkıntı ve hüzünden, acizlik ve tembellikten, korkaklık ve pintilikten, insanların kahrından sana sığınırım.”(Tac, c.5, s.113.) Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.