Dünya’nın “Mavi Gözleri” Sessizce Kuruyor
27 Eylül 2024, Cuma 00:01Göller, karalarla çevrili su birikintileridir. Yanardağ patlamaları ya da yer kabuğundaki hareketler sonucu toprağın çökmesi gibi nedenlerle karaların ortasında meydana gelen çukurların yer altı ya da yer üstü sularıyla dolması sonucu oluşurlar.
Bu çukurların kimi çok küçük, kimiyse oldukça büyüktür. Bu yüzden de yeryüzünde küçüklü büyüklü pek çok göl bulunur. Örneğin Hazar Denizi yaklaşık 386 bin kilometre karelik yüz ölçümüyle dünyanın en büyük gölüdür. Hatta bu kadar büyük olduğu için deniz olarak adlandırılmıştır.
Göller ve çevresi birçok canlıya barınma, beslenme, çoğalma ve dinlenme ortamı sağlar. Yani buralar biyolojik çeşitlilik bakımından oldukça zengin yaşam alanlarıdır. Su menekşesi ve kamış gibi bitkiler; bakteri ve alg gibi mikroskobik canlılar; kurbağa, balık, ördek, sinek, solucan ve salyangoz gibi omurgalı ya da omurgasız hayvanlar göllerde karşılaşılabilecek canlılardan yalnızca birkaçıdır.
Göçmen kuşlar da göllerin en büyük ziyaretçi grubundandır. Bu kuşlar, uzun süreli uçuşlarından sonra dinlenmek ve beslenmek için göllerde ve göllerin çevresinde vakit geçirir.
Göller, aynı zamanda yakın çevresinde yaşayan yöre insanları için bazı ekonomik olanaklar da sunmaktadır ki balıkçılık, saz üretimi, taşımacılık ve turizm bunlardan bazılarıdır.
Göller; gerek canlıların yaşamı için kaçınılmaz olan tatlı suyun temini açısından ve gerekse, kendilerine has ürettikleri kaynakları ile yüzyıllar boyu insanoğlunun ilgisini çekmiştir. İnsanlığın tarihsel süreci açısından bakılırsa, birçok önemli uygarlık tatlı su kaynaklarının bulunduğu alanlara kurulmuş ve kök salmıştır.
İnsanoğlunun aşırı çoğalması ve ekosisteme karşı duyarsızlığı, birçok çevre sorununu peşinden getirmiştir. Bu sorunlar son yüzyılda daha da ivmelenmiş, çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Son zamanlarda yaşam için gerekli tatlı su rezervlerinin hızla tükenmesi insanlık için kaygı verici boyutlara ulaşmıştır
Küresel ısınmanın su kaynakları üzerindeki olumsuz etkisini hepimiz biliyoruz. Fakat göller üzerindeki olumsuz etkileri bambaşka. Havanın fazla sıcak olduğundan dolayı göllerdeki suyun buharlaşması göllerin sularının çekilmesine ve hatta göllerin kurumasına bile neden olabiliyor. Bunu hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz fakat göllerdeki suyun buharlaşmasının başka bir etkisi daha var. Aşırı buharlaşma gölleri kuruttuğu gibi göldeki tuz oranının da çok yükseklere çıkmasına neden olabiliyor.
Küresel ölçekte tam bir çevre felaketi olarak kabul edilen örneklerin başında ise Aral Gölü gelmektedir. Kazakistan ve Özbekistan sınırlarındaki Aral Gölü, 1960’lara kadar Dünya’nın 4. büyük gölüyken, bu gölü besleyen iki ana su kaynağı olan Amuderya (Ceyhan) ile Sırderya (Seyhun) Nehirleri’ nin sularının tarım amaçlı Karakum Çölü’ne aktarılması ile %90 oranında küçülmüştür.
İnsan kaynaklı yanlış su kullanımının en kötü örneklerinden biri olan bu olay, milyonlarca insanı sağlık ve ekonomik olarak, çok sayıda bitki ve hayvan türünü de ekolojik olarak felakete sürüklemiştir. Elbette ki yaşanmasını istemediğimiz bu tür olumsuz örnekler umarız ki benzer durumlarda karar alması gereken yöneticiler için ders olur.
Türkiye'de göllerin durumunu sahada inceleyen farklı araştırmacılar, kayıpların doğrudan yanlış tarım faaliyetleriyle bağlantılı olduğunu ve bu değişmezse iklim krizinin etkisiyle artacağını öngörüyor.
Science dergisinde yayımlanan ve büyük gölleri inceleyen yeni bir araştırmaya göre dünya çapında göllerin yüzde 53'ü son 30 yılda su kaybetti.
İncelenen 1972 gölün yüzde 43'ünü oluşturan 457 göl belirgin bir biçimde küçüldü ve yıllık 38 gigatona yakın su kaybetti. 1 gigaton 1 milyar metrik ton demek ve NASA'ya göre yaklaşık 10 bin uçak gemisinin hacmine denk geliyor.
Araştırma, doğal göllerdeki net hacim kaybının, büyük ölçüde küresel ısınma, artan buharlaşma ve insan kaynaklı su tüketiminin sonucu olduğunu söylüyor. Su kayıplarının göldeki yaşam, bağlı olduğu ekosistem ve canlılar üzerinde yok edici etkileri olabiliyor.
Yaklaşık iki milyar kişinin bu kayıplardan doğrudan etkileneceği düşünülüyor. Araştırma büyük doğal gölleri 100 kilometrekareden büyük bir alanı kaplayan göller olarak tanımlıyor.
Türkiye'nin göllerini gerek uydu verileriyle gerek sahada çalışan bilim insanları su kaybında temel faktörün insan faaliyetleri olduğunu savunuyor.
Türkiye'nin son dönemde kaybettiği göllerden biri olan Marmara Gölü, bir dönem 150'ye yakın farklı kuş türüne; 20 binden fazla su kuşuna ev sahipliği yapıyordu. Gölden yılda 300 ton balık avlanıyordu.
“Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı 2017-2023” raporunda Van, Tuz, Manyas, Mogan, Sapanca göllerindeki tahribata dikkat çekiliyor. Burdur Gölü’nün 40 yıl içerisinde 230 km²’den, 90 km²’ye düştüğü belirtiliyor. Gölün sığ alanları dikkuyruk adlı nesli tehlike altında olan kuş türüne ev sahipliği yapıyor.
Doğal göllerdeki önemli su kayıplarının yaklaşık dörtte biri insan faaliyetleri ve çoğunlukla iklim değişikliğine atfedilen artan sıcaklık ve buharlaşmadan kaynaklanıyor. Yüzey akışlarındaki değişimlerden kaynaklanan su kayıpları da göz önünde alındığında iklim değişikliği göllerin yüzde 43’ünü etkiliyor.
Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı'na göre Türkiye'deki nehirlerin neredeyse tamamında suyun akış hızı yüzde 70'lere varan oranda düştü. Göllerin ise yüzde 60'ı kurudu.
Ereğli ve Hotamış Sazlıkları, Akşehir, Seyfe, Tersakan ve Eşmekaya gölleri yok oldu. Eber, Burdur, Kulu, Bolluk ,Tuz Gölü, yine Türkiye’nin en büyük tatlı su gölleri olan Beyşehir ve Eğirdir göllerini ise hemen önlem almadığımız takdirde kaybetmek üzereyiz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
NAMIK CEYHAN
27-09-2024 17:23Muzaffer hocam elinize emeğinize sağlık. Çok önemli bir çevre sorununa dikkat çekmişsiniz. Yıllardır söylüyoruz Sulak Alanlar ülkenin can damarıdır. Maalesef birer birer yok oluyor