DÜNYANIN OSMANLIDAN ÖĞRENDİKLERİ (1)
26 Kasım 2018, Pazartesi 08:21Taklit, Başkasının Şahsında Kaybolmaktır:
İslâm taklit düşmanıdır. Markadır, orijinaldir. Peygamberimiz bu hususta öyle hassas davranmış ki; İnsanları ibâdete çağırmak için ilk zamanlar “çan çalalım” diyenlere Peygamberimiz; “o Hıristiyan âdeti” demiş, boru öttürelim diyenlere “o Yahûdilerin âdeti” demiş ve ezanı bulmuşlar.
İbadette Kudüs’ten yönlerini Kâbe’ye çevirmişler. Yahûdiler Muharrem ayının yalnız 10’uncu günü oruç tuttukları için Efendimiz “onlara benzememek için siz 9-10-11’inci günleri tutun”(1) buyurmuş. Gayrimüslimlerin tırnak kesmelerine, kılık kıyafetlerine, örf ve adetlerine benzememek için yeni yeni usuller ve adetler geliştirmiş ve İslâm’ın her şeyiyle orijinal olmasına önem göstermiştir.
Bu husustaki kararlılığı: “Kim bir kavme benzemek isterse o kimse, o kavimdendir.”(2) Hadisinde açık bir şekilde görülmektedir. Ünlü düşünür Buruno’nun: "Başkalarının izinden gidenler iz bırakamazlar.” sözü, konunun ne güzel özetidir.
Güçlü Olan Taklit Edilir:
Osmanlı ilk zamanlar bu konuda çok hassastır. Her hususta orijinaldir-. Batıyı taklide yeltenenleri “Gâvur olmakla itham eder” durumdadır. Zayıf olan güçlü olanı taklit eder. Batının o zaman taklit edilecek bir tarafı yoktur, bilakis onlar Osmanlıyı taklit etmişlerdir.
O dönemlerde İngiltere Kralı 8. Henri, bir heyet gönderip Osmanlı kanunlarını tercüme ettirip memleketinde uygulamaya çalışmıştır.(3) 1486 yılında, Avrupa’da en çok merak konusu olan, Osmanlının zatını, kültürünü, medeniyetini, örf ve geleneklerini tanıtmak için İtalya’da ilk resimli kitap basılıp yayımlanmıştır. Bundan sonra Türk kıyafetleri Avrupalılar arasında moda olmuş ve oldukça ilgi toplamıştır. Üst düzey kral, papaz ve bürokratların birçoğu bu modaya uymuşlar, Türkiye’den kumaş ve elbise getirtmişlerdir.(4)
Sultan 3. Selim döneminde 1795’te Seyyid Ali Efendi diye bir zat Paris’e elçi olarak gönderilmiş, deniz yoluyla vardığı Fransa topraklarından her geçtiği yerlerde krallara uygulanan törenlerle karşılanmış, Paris’in en muhteşem binalarından biri tahsis edilmiş, kendisine gösterilen aşırı ilgiden dolayı 24 gün kaldığı binadan çıkamamış, onu pencereden bile görebilmek için her gün aşırı kalabalıklar oluşmuş, ilk çıktığı günde sokakta insan koridorlarının arasında ve alkış tufanlarının altında itimatnamesini sunmaya gidebilmiştir.
O dönemlerde Paris’i ziyaret eden yabancı kral ve devlet adamlarının bile bu ilgi ve alakayı görmediği zikredilmiştir. Paris’i Türk modası sarmış, hattâ üzerinde Türk elçisinin resmi bulunan yelpazeler satış rekorları kırmıştır.(5)
Son Dönemlerde Osmanlı Kendisi Mukallit Olmuş:
Yukarıda dedik ki; güçlü olan taklit edilir. Gerçekten Osmanlı çok güçlü iken bütün Avrupa’da taklit edilmiş, ama zayıflayınca da onlar Avrupalıları taklit etmişlerdir. Sandor Takats; Macaristan ilk fethedildiği yıllarda Macarların Osmanlıyı taklit ettiklerini, zayıflamaya başladığı yıllarda da Türklerin Macarları taklit edip onlara uyduklarını yazar.(6)
Hz. Peygamber çok hassas olduğu taklit konusunda ümmetinin ahir zamanda hata edeceğini, Yahûdi ve Hıristiyanların izinden gideceğini, onlar keler deliğine girse, Müslümanların da girmeye kalkacaklarını, işte o zaman bir hiç olacaklarını, selin önündeki çör-çöp gibi olup, hiçbir ağırlıklarının olmayacağını(7) bildirmiş ve maalesef Osmanlı son zamanlarında bu hastalığa yakalanmış, diğer Müslüman devletlerde aynı durumda oldukları için, dünya platformunda bugün Müslümanlar bir hiç mesabesindedirler.
Norveçli bir gazetecinin şöyle bir tespiti vardır: “Türkler İtalyan kanunlarına göre ceza yerler, Alman kanunlarına göre borçlanırlar, İsviçre kanunlarına göre evlenip boşanırlar, İslâm kanunlarına göre de ölürler.”(8) Son zamanlarda gerçekten öyle olmuş.
4. Murad döneminde Osmanlı hizmetinde bulunan Moltke, Tanzimat dönemi ordusunun komikliğini dile getirmek için şöyle der: "Bu ordunun kaputları Rus, Tâlimnameleri Fransız, tüfekleri Belçika, eğerleri Macar, kılıçları İngiliz, öğretmenleri her milletten, sâdece sarığı Türk olan bir ordu"(9)
Dipnotlar:
1-Tirmizî, savm 49.
2-Aclûnî, “Keşfü’l-Hafâ”, c. 2, s. 240.
3-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s. 120.
4-İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-2”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 115.
5-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 522.
6-Sandor Takats, a. g. e. s. 340.
7-Ebû Dâvud, Melahim, 5; Müsned, c. 5, s. 278.
8-Mehmed Serhan Tayşi, “Ali Emirî’nin İzinde”, Timaş Yay. 2009, s. 521.
9-Mehmed Emin Gerger. Tanzimat’tan AETye Türkiye s. 94.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.