EĞER BAŞARMAK İSTİYORSAK
20 Ocak 2018, Cumartesi 11:45Üstad Cemil Meriç hayatını iki kelime ile özetler.”Öğrenmek ve öğretmek.”Yaşantısını ana eklemi bu minval üzere yol almıştır.Bu açıdan kendime kendi mesleğime baktığımda hakikaten mutluluk duyuyorum.Çünkü ben bir öğretmenim.Hasbelkader kırk yılına doğru yakalaşan bir meslek hassasiyeti ile hala okuluma giderken büyük şehirde(Selçuklu Piri Reis İlköğretim Okulu hariç) görev yaptığım yerlerde hep yürüyerek okula gitmeyi tercih ettim.Bu beni hep dinç kıldı.Yolda giderken okulla ilgili olsun memleket meseleleleriyle olsun hep fikir jimnastiği yapa yapa düşünceli ama bir o kadar da öğretmenliğin üzerime yüklediği vakurla ve en önemlisi de ilk kez öğretmenmişim gibi ilk kez okuluma gidiyormuşum gibi bir hassasiyetle görevime gittim.Buluştum öğrencilerimle.Hoş geldin öğretmenim sözünü sınıfa girdiğinizde siz olsanız heyecanlanmaz mısınız?Valla ben duyguların ve hassas ölçülerin kolay kolay kimseye nasip olmayacağı düşüncesiyle yaşım ve emeklilik halim gelmiş olmasına rağmen okuldan ve öğrencilerimden kopamıyorum.Ve bunu da itiraf ediyorum.
Küresel rüzgarların arkasına ekonomiyi askeri müstemlekeciliği kartelleşmeyi ne biliyim tek odaklaşmalı güce dayalı bir sınırları kaldırılmış ama belli üst akıldan yönetilen dünyayı hakim olma sevdasıyla yıkmadığı değerler çalmadığı kapılar ve kirletmediği çevre ve insan ruhu kalmamasına rağmen hala fikirlerimizi düşüncelerimizi islamın temizliği ve referansı ile temiz tutmaya ruhumuzu kirletmemeye çalışıyorsak rabbimize şükürler olsun milyar kere diyorum.Çünkü bizi böyle bataklıklara koyverip bırakmadığı için.
Yoksulluk haksızlık endişe adaletsizlik itibar kaybı menfaat çıkar kaygıları gizli ilişkiler batının insanı ticari meta amaçlı görmesi ve getirdiği rezil rüsvay sistem anlayışıyla aile toplum cemiyete dair her türlü ahlaki referansları kendi dünyevi arzusuna motor yapması ve tüm değerleri ayaklar altına laraka hedefe ulaşmayı her yol mübah olarak görmesi insanlığı fikir bazında atom bombası yemişcesine daha tehlikeli bir hale getirmiştir.
Bir savaş arenasında karşıya karşıya gelen ordular kozlarını paylaşırken şimdi öyle bir savaş yaşanıyor ki; artık akıl fikir düşünce medya kültür emperyalizmi ve kavram kargaşası insanın iç dünyasının ve ruhunun karartılması ,karşı karşıya gelinen savaştan daha da tehlikeli bir hal almıştır.Bir toplumda aynı coğrafyada aynı ideali paylaşan aynı dertleri ve sıkıntıları yaşayan insanlar akılları ve zihinleri bulanıklaştırıldıkça ortalıkta kirlenmedik hiçbir şey kalmamıştır.
Öyle haksız kazançlar başını almış gidiyor ki;markalaşmış bir malın reklamı ile sağlanan on onbeş dakikalık süre içerisindeki kazancın getirisi o yerde çalışan on işcinin bir ömür boyu kazandığından ve hiç harcama yapmayarak getirisinden daha fazla ise, burada toplumun mutlu olmadığını söyleyebilirim.Belki demeyim kapitalizmin hızla sarsan canavarlaşma ve ruhu yok eden damarları saran kanser etkili akımının zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan sarsıntılı kurallarına hayranlık duyan ve en iyisi budur diye övünenler olsa da insanlığın geleceği açısından sadece menfaat ve canavar ruhlu bir toplumsal argümanlara davetiye çıkarmaktan öteye geçmeyen etkileriyle hiçbir zaman tolumda kurtarıcı olamayacağını kendi kendine ortaya koymuştur.hala direnenler varsa da bu en iyisidir diye onlarda ondan bol kazanç saplayan kartel medyası ve onların türevleridir.
Kanaatkar olmayı ve ruhi derinliklere dalarak halimize şükretmeyi bilmeseydik belki şimdiye dek ülkemizde yaşanan askeri ihtilalların dışında on onbeş kez ekonomik ihtilal çıkardı.Bunca ekonomik sıkıntı toplumsal travmalar büyük şehirler göç işsizlik Avrupa’nın maddi cazibesi.zengin fakir arası uçurumlar,değerlere üzerinden yürütülen ve kültürel kasırga yaratan toplumsal boşluklar bunca hengame ve bunca tahribat eğer bir toplumsal patlama fırtınası oluşturmamışsa dediğim gibi alt yapı sağlamlığından kaynaklanan ögelerin hala zihnimizde dinamizm kazanmasından ibaret olmasındandır.Hala bu etkiler derinlerde bir yerde hafif bir fısıltıyla ve esintiyle de olsa çıkıveriyıor meydana ve gösteriyor aydınlık yüzünü de dizginliyoruz nefsi isteklerimize gem vuruyoruz saldırganlıklarımıza.
Bu toplumda hala %’de bilmem onlardan aşağı düşmeyen işsizler ordusu varsa,bu toplumda hala her üniveristeyi hangi bölüm olursa olsun fark etmedi öğretmenlik hakkı tanındıysa hatta bir zamanlar liseyi bitirene öğretmen-eğitmenlik hakkı getirildiyse şu halde de bir çok genç üniversiteyi bitirmiş olmasına rağmen işsizler ordusunun bir parçası haline gelip kaldırım mühendisliğinde volta atıyorsa biz yeniden kendimize devlet olarak yönetim olarak bir yol haritası koymak zorundayız.Bence yapılması gereken en büyük reform eğitimle başlangıç yapmalıdır.İnsanın kendi ruhunda ve bedeninde kalkınması da devlet toplum ve aile nezdinde kalkınması da kesinlikle ve kesinlikle eğitim olgusuna hak ettiği resmi statüyü ve önemi kazandırdığımızda sağlanacaktır.
Duyarsız ve her şeyi kendi açısından angarya olarak gören bir zihni toplumsal yaklaşım asla yarar getirmez.Bir okulda burası özel okulmu da çocuklardan niye para toplanıyor dedikodusuyla ortalık velveleye veriliyor ve idari görevlilerin yanına bile gelinmeden hemen merci yolları döşeniyorsa bir şeyin sebebi araştırılmadan ön yargılama ile şikayet makamına dönüştürülen toplumsal travmalara bir yenisi ekleniyor ve çocuğunun okuluna dahi gelmeden okulun öğretmenlerin eğitimin ruh dünaysını bilmeden bu çarkın neyle ve nasıl olması nasıl dönebileceği konusunda bilgi sahibi olmadan siyasilerin sözde şeffaf açıklamaları ile yüz bulan bazı istimrar meraklıları bu toplumsal travmaların baş aktörlüğünü kimseye kaptırmadan yollarına yürüyorlar.
Başta siyasetçiler olmak üzere ülkemizdeki tüm STK’lar başta olmak üzere toplumun aydınlatılmasında ve yetiştirlmesinde baş aktörler olmalıdırlar.yetiştirmek öyle TV ‘nin başında oturup ahkam kesmekle olmuyor.Bizzat eğitim almak ve düşünce bazında fikir boyası boyanmak şarttır.Toplumsal duyarsızlıklarımız ekonomik gelir dağılımındaki adaletsiz paylaşımlar pergelin açısın iyice germektedir.Birde tutuşturulan terör belası ile zamanında alınamayan önlemler ve kalkınmada geç kalmalar Türkiye’yi deprem gibi sarsmıştır.
Horozun bir inci bulmuşda gitmiş bir kuyumcuya bana darı ver bu benim işime daha çok yarar demiş. Biz on liraya kitap almayız bize pahalı gelir ama bilmem kaçar liralık iddia oynar paramızı çarçur ederiz.Sigaramızı fakirlik edebiyatı yapa yapa tellendiririz ama okula ihtiyacımız var dendiğinde gider Bimer’e Cimer’e şikayet ederiz.TV izler alim oluruz kitap bizim neyimize?.Fal baktırır bahtımızı yoklarız falcıya elli lira veriri rahatlarız.Dizilere kaptırırız kendimizi Köle İzaura ile yatar kalkarız.En gayri ahlaki dizilere demir atar bizden giden değerlere aldırış bile etmeyiz ama Aylan Kürdi bebek ölünce o bizden değil diye kanal değiştiriririz.Hatta Balina kurtarırken şov yapar insanlığı ve çocukları öldürmekten misket bombaları ile parçalamaktan geri kalmayız.
Gaflet uykusu menfaat endişesi kapitalizm kurallarının sınır tanımaz tahribatı karakterimizi bile olumsuz etkiledi.Hele arada bir lafa sokuşturduğumuz “takma hoca yav kafana, bak ben takıyor muyum?” demeler yok mu öldürür adamı valla.Ülen kafan olsa takacaksın da demek ki yok işte de takmıyorsun ben ne yapayım diyesin geliyor, o da olmuyor işte.Yalnız kalıyorsun.Velhasıl bence kötü gidişatın tek sorumlusu BİZ’iz yani kendimiz.Kendimiz olamadığımız müddetçe başkalarına eyvallah edip yol verdiğimiz müddetçe ödün vere vere tahribatın en büyüğünü kendimize yaptıkta farkına bile varmıyoruz.Acı bizde ama reçetede bizde .Tabi uyanabilirsek.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.