EĞİTİM NEREYE GİDİYOR
30 Mart 2022, Çarşamba 08:30Diye haklı olarak sormamız gerekiyor. Gerçi yıllardır içimde bir ukde olarak sormuşum kendime? Girmiş olduğum sınıflarda öğrencilerim hal hareket ve davranışları ders esnasında hep gözlemim olmuştur. Kim ilgili, kim sıranın üzerine yatar, kim dersi kendince kaynatmaya çalışır, kim oturduğu yerden arkadaşıyla kaş göz işareti beden diliyle konuşur bunların hepsini izlemeye çalışır ve bazen anında bazen de esprili olarak dolaylı ikaz eder ve dikkatlerini toplamaya yardımcı olurum. Sınıfta tabir caizse bir orkestra şefi gibidir öğretmen. Sınıf koro ve bu sınıfın ritmik bir hava içerisinde dersini ahenkli yürütmeyi sağlamak ta öğretmenin vazife sorumluluğunda. Tabi bu yetmiyor günümüzde. Yani tek yönlü olarak sadece öğretmenin gösterdiği sahadaki şefliği enstrümanın tek bir saç ayağının bir basamağı gibidir kanaatim. Asıl mesele diğer doğrudan eğitime etkili ve endeksli olması gereken unsurların ne yaptığı veya katkıda bulunup bulunmadığı.
Atalar tek çiçekle bahar gelmez demişler. Doğrudur. Sadece bir kişinin herhangi bir meselede çabası gayreti yetmiyor. Bunu tamamlayacak diğer asli unsurlarında tesirde bulunması katkı sağlaması esastır. Değilse emeklerin boşa gitme ve savrulmaların daha kolay hale gelme ihtimalleri çok yüksektir. Eğitim öyle bir süreçki hayat boyu canlı ve diridir. Süreklilik arz eder. Siz bir şey hissetmezsiniz o gizli gizli alttan akan fakat aktığı belli olmayan dere gibidir. Eğer berraklık ve parlaklık temizlik hâkimse o derenin faydalarını görebilirsiniz. Fakat akan dere suyu hem kendini hemde çevreyi kirletici boyutta ise; o zaman tüm canlı organizmaların bu sıkıntıyı yaşayacağı muhakkaktır.
Efendim sadede gelecek olursak malumunuz Ankara ilimizde bir özel okulda İngilizce dersinde bir öğrencinin pes dedirten hareketleri toplumun geldiği noktaya nazari dikkat çekmek açısından önem arz etmektedir. O görüntü şimdilik gündeme gelenler ya yaşanıp ta gündeme gelmeyenler ve akıp giden derenin taşıdığı ve etrafına yığdığı zararlı nesneler/organizmalar, peki onlar ne olacak? Dahası şöyle diyelim ne olacak bu gidişatın sonu?
Medyaya düşen görüntü üzerine basından takip ettiğim kadarıyla görüşler ve düşünceler bilhassa eğitim camiasından eleştiriler bolca geldi. Gelmesi de gerekir. Hatta yine medyaya verilen bir haberle de İl Milli Müdürlüğünün bu olayla ilgili soruşturma başlattığı bildirildi. Belli ki bu görüntü tüm toplum üzerinde olmaması gereken bir durumdu ve rahatsızlık belirgindi ister istemez infial uyandıran bu vahim hadise üzerine açıklama yapıldı. Ders ortamında yerinde olması gereken tahtada da olabilir fark etmez fakat usul ve edebiyle hareket etmesi gereken bir özel okul öğrencisinin öğretmeninin karşısında dans ritüeli sunumuyla beraber yüzünü avuçlaması ve şaşkınlığından ne yapacağını bilemeyen emekli öğretmenimiz. Gerçi Sayın öğretmenimiz bu olayı öğrenci merkezli değerlendirip toparlayama çalışsa da hatta lisanı münasiple izahatlı üslup ve anlatımlı tavırlar takınsa da ok yaydan çıkmış ve ne kadar iyi niyetli tutumlu olduğu babacan tavırlarıyla zevahiri öğrenci perspektifinden de kurtarmaya çalışsa da maalesef üzücü durumun yaşanmış olmasıydı.
Okullarda yaşanılan bu hadiseler ne ilk nede sondu. Çünkü ilkokullara varıncaya kadar alışılmışın üzerinde öğrencilere Z kuşağı yaklaşımıyla bir dediği iki edilmeyen yediği önünde yemediği yanında misali ailelerin gösterdiği hassasiyet ki bu durum onları sorumluluk almaktan uzak ve sürrealist bir özgüvene sürüklemiştir, böylece karşımızda ve bilhassa sınıfta, canı isteyince lıkır lıkır su içen, canı isteyince yemek yiyen, çok rahat hareketlerle, umursamaz tavırlarla yeri gelir sınıfı kaynatmaya çalışan öğretmenini dinlemeyen ve bunu da aman psikolojisi bozulmasın diye ki dile pelesenk edinilmiştir sanki bir silah gibi bir parola gibi kullanılan bu amansız garabetlerle; öğretmen dar alanda vazifeyi icra etmeye çalışıyorsa ve öğretmenin maalesef veli ve öğrenci nezdinde sıfatı ve kimliği sıfırlanmışsa nasıl bir eğitim olacak ki? Ya da nasıl bir başarı olacak? Ve nasıl bir ilerleme kaydedilecektir? En ufak bir meselede öğretmeni eleştirmek için bahane arayanlar kendi çocuklarının yanlışı karşısında neden sus pus oluyorlar. Bu iç karartıcı durum sadece öğretmen camiasını derinden üzmemiştir. Selim akıl sahibi basiretli insanları da geldiğimiz nokta açısından üzmüştür.
Şimdi münazara tartışması ya da hâkim karşısında sanığın savunmasının avukat nezdinde yapılması gibi lehte ve aleyhte konuşmalar görüş ve düşünceler olacaktır. Biz olmasın demiyoruz. Siz Sayın öğretmenimizin özel bir okulda olması hasebiyle, belki de aldığı bir talimat sonucu bu olaya karşı öğrenci açısından yaklaşarak, babacan ve hoşgörülü bir tavırla değerlendirme yapıp belli ki “biz öğretememişiz” diyerek öğrenci merkezli konuya izahat getirse de bu durum bence sadece zevahiri kurtarmaktır. Çünkü o çocukluk yaklaşımı hüsnüniyetle ilkokulda olabilir, ortaokulda olabilir fakat burası Lise ve koca koca çocuklar bunlar. Nasıl davranacağı konusunda saygı sevgi hoşgörülü olma ve davranma konusunda aileleri yeterince, bunları küçüklükten itibaren kazanması için yardımcı olmamışsa/olamamışsa öğretmenin durumu kurtarmak için çırpınması boşunadır.
Öğretmenim suç sizde değil. Siz iyi niyetlisiniz. Belli ki özel okulun üzerinizde yükü var ve geçim derdindesiniz. Siz bir şeyler söyleyip kendinizin sorumluğunu dahası nezdiniz de tüm öğretmenlerin sorumluluğunu daha da ön plana çıkartmak isteyeceksiniz. Sizi anlıyorum. Fakat ailelerin çocuk yetiştirme konusunda kendilerinde görmediği eksiklikler ile sürekli şımarttıkları çocuklarını ve bu şımarıklık ile sorumluğu ayırt edemeyip özgüven patlaması yaşattıkları evlatlarının ileride kendilerine de yaşatacakları içler acısı halini hiç umursamayarak yanlışta ısrar etmeleri doğru bir davranış ya da yaklaşımmıdır?
Sizler; eğitimi zorunlu ve sürekli kılarak herkesi aynı torna da çekip çevirmenin tablosunu, bir türlü rayına oturmayan halini görmezden gelerek yanlışta ısrar etmenin ve çocuğu daha küçüklükten itibaren ilgi istek istidat ve kabiliyetine göre değil de illaki zorla bir sınıfta bir sırada tutmanın ileride acı sonuçlar doğuracağını ve hiçbir olumlu kazanımda bulunamayacağını böyle bir dayatmanın eğitime hiç bir fayda sağlamayacağını anlayamamanın ve kaybettiğimiz gençlerin vicdani sorumluluğunun da ileride bizi de yakacağı endişesini ve ruh halini ve bir neslin kaybediliş öyküsünü göz göre göre sebep olmanın vehametini hiç düşünmez misiniz?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
yanar
30-03-2022 22:59Okul ve hastanenin özeli olmaz...olmamalı... hatta özele sattığımız fabrikalar ne yaptı piyasayı...ayıkla pirincin taşını...