EĞİTİM ŞUUR VE DİSİPLİN
19 Ocak 2022, Çarşamba 09:41Hep iyi şeyleri örnek alıp model diye sunacağımız yerde, nerede insan ruhunu karartan olumsuz gelişmeler var, bunları yıllardır her akşam nerdeyse haber değeri var cephesinden gözümüzün içine soka soka izlemektirmekteler.Hergün kadın cinayet haberleri ve iç karartıcı görüntüler.Peki niye hiç örnek teşkil edecek misal olacak gelişmeler sunulmaz?Ve hep olumsuz imajlar yansıtılır?Kötü haberler kanatlı iyi haberler kör ve topal olduğu için mi acaba?
Bugünün toplumunu inşa etme, geleceğin toplumunu bugünkü inşa edilen sistemler üzerine oturtma ve değişimi köklü değerler üzerinden yürüterek geçmişle bağı koparmama lakin tamamen de takılıp kalmama güç ve işlevini kendi tarihinin zenginliklerinden ve bugünkü gelişmeler üzerinden yorumlayarak insanını hazırlayan bir yapı olan eğitim anlayışı; ya bir toplumun çıkış ve umut kapısıdır ya da gerektiği gibi değer bulamazsa kaybolan umutlar arasında başkalarının şarkılarını söyleyen bir kölelik edinme yapısıdır.
İnsanın insanlığını bulmasına, geleceğe güvenle bakmasına, koordineli yapılanmaya, kendisiyle barışık olmasına, meslek edinme dâhil topluma uyumlu, sanatkâr ve üretken bir ruh kimliğine liyakati oranında katılımcı ve katkıda bulunmasına destek sağlayacak bireylerin keşfinde yetkin olan kurum okul ise; aldığı bu gücün temelinde öğretimle beraber esas yatan ve öne çıkan en önemli husus eğitim misyonudur. Öğretmen yönetici ve diğer tüm çalışanlarıyla çevrenin ve geleceğin aynası olan bu kurumun çalışma işlevinde her ülkenin misyonu ve vizyonu kurumları(okulları) ile değer bulur. İnsanı insan yapan onun ruhu ise, okulları birer karakter ve şuur iklimine dönüştüren de verilen eğitimle beraber, bu iklimde ona kazandırılan insani iletişim vasfı, davranış bütünlüğü ve ilkesi ile topyekûn insanlığa olan sağladığı katkısıdır, üretkenlik ve faydasıdır. Bunun içerisinde başta kendi değer üretkenliği, köklerine bağlılık, bugünün inşası ve geleceğe yönelik kurgular ile medeniyet hizmetkârlığı ilim sanat aydınlığı ile insani bakış açısı vardır.
Bu konuyu biraz örneklendirmek için kıymetli eğitimci hemşerimiz Sayın Ali Erkan Kavaklı Bey’in bir köşesinden alıntıladığım şu yazıyı okuyup düşündürmeyi kendimce tebliği uygun gördüğümden paylaşmak istedim.
“BİR ZİYARET ZİNCİRİ ve HATIRLATTIKLARI
Yıllar önce İngiltere'nin en başarılı okullarından Ethon College ve Abby School'u arkadaşlarımla ziyaret ettik.
İlk önce Eton College’a gittik. 1441 yılında Kral VI. Henry tarafından kurulan okulda sadece erkek öğrenciler vardı. Ve hepsi yatılı okuyordu.
Okula girerken, çimenlere uzanmış geyik yapan veya gitar çalan gençler göreceğimi zannetmiştim. Çünkü yurt dışı eğitim firmalarının gönderdiği broşürlerde hep böyle manzaralar görmüştüm. Ama okula girdiğimizde hiç böyle bir ortamla karşılaşmadık.
Öğrenciler asker gibiydi. Teneffüs saatinde bile alçak bir ses tonuyla konuşarak etrafta geziniyorlardı. Hepsinin yüzünde büyük bir ciddiyet vardı.
Okulu gezdiren yetkili, bu okulun mezunları arasında birçok başbakan, aristokrat ve bilim adamı olduğunu söyledi. Okul koridorlarından geçerken ses çıkarmamak için büyük gayret sarf ettik. Ve hep fısıltıyla konuştuk.
Daha sonra Abbey School’a gittik. Bu okul da 1887 yılında kurulmuş bir kız lisesiydi. Ortam yine benzerdi. Okulun geneline büyük bir ciddiyet hâkimdi. Okul müdürü ülke genelinde not ortalaması en yüksek öğrencilerin o okuldan çıktığını büyük bir gururla anlattı.
Okul müdürüne, “İngiltere eğitim broşürlerinde, hep bir parti havası var. Ama burada hiç öyle bir ortam yok” dedim gülerek.
Kadın, “O broşürler genelde yabancı öğrenciler için hazırlanıyor. Dışarıdan gelen öğrenciler öyle bir ortam istiyorlar demek ki” dedi. Sonra da “Biz bu okullara zaten pek yabancı öğrenci almıyoruz. Burası Birleşik Krallığın geleceğine önemli insanlar yetiştirmek için var” diye de ekledi.
Canım sıkıldı.
Sonraki yıllarda Amerika’da, Almanya’da, İtalya’da ve İspanya’da okul ziyaretlerimiz oldu. Ülke çapında başarılı olan okullarda yine benzer bir ciddiyet hâkimdi.
Bu okul gezilerinde şunu çok iyi anladım. Gençlere kendi ülkelerinin geleceğiyle ilgili bir misyon yüklemediğiniz zaman, gereksiz ne var ne yok yükleniyorlar. Hatta gereken şuur verilmediği zaman, öğrenci bilgiyi de bir yük olarak taşıyor.
Hâl böyle olunca öğrenilen bilgiler insanı bir adım öteye taşıyamıyor.
Hami Koç”
……….Şimdi bu örnekten yola çıkarsak gelişmiş batının kendi içinde eğitime ne kadar ciddiyetle sarıldığını,önemsediğini ve hayatiyet taşıyan noktalara bu disiplin içerinde yetişen beyinleri yerleştirdiğini anlıyorum.Her toplumda her sistemde herkes kendi insan tipini yetiştiriyor.Lakin bizim sisteme bakıyorum da gerçekten milli olan bir misyonumuz olmadığı gibi sözde kalan bu vasfında beyninde ve bünyesinde taşıyan,kendi ülkesi içinde çalışıp çırpınan, müdafaa eden bugüne kadar ne kadar az insan yetişmiş ve yetiştirmişiz.Bu kendimizden koptuğumuz mu?Başkalarının kültürüne aşık olduğumuz mu? Yoksa bugüne kadar aldığımız ve uyguladığımız tek düze resmi kalıplar içerinde kalarak, kendimizi kaybedip muğlâk bir yapıda sallandığımız eğitim sisteminin bir sonuçlarımı varın siz karar verin bakalım? Biz neydik ne olduk? Ne umduk? Ne bulduk?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.