Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    62980.792$

“Emeğin Öyküsü” Çeliğe Hükmedenler

30 Haziran 2021, Çarşamba 16:39

Siz hiç size özel , sizin için yapılmış bir eşyaya sahip oldunuz mu? Bu eşyayı yapılırken gördünüz mü?

Mesela evinizde, cebinizde, arabanızda kullandığınız özel bir bıçağınız var mı?

Olmalı bence çünkü her bıçağın özel bir hikayesi, özel bir tarihi var hele el emeği ile, el aletleri ile yapılmışsa...

Babamın cebinde taşıdığı küçük bir çakısı vardı, kaybetmemek için çaba sarf eder, bakımını özenle yapar ve her işinde onu kullanırdı. Bu bıçaktan bir tane daha yok evlat derdi. Hafta sonu benim de el yapımı bir bıçağım olunca anladım neden böyle söylediğini.

Kaybolmaya yüz tutmuş,teknolojiye yenik düşmüş bir meslekten, hatta bir sanattan bahsetmek istiyorum bu yazıda size.

Atadan, dededen bıçakçı Bozkır’lı Abdullah İZMİR ustadan ve mesleğinden söz etmek istiyorum.

Anlamı “ışık ile yazı yazmak” olan fotoğraf, yaşadığımız “iletişim” çağında arkasında güzel bir iz bırakmak  ve varlığını çağlar boyu muhafaza etmek isteyen insanoğlunun en çok kullandığı sanat ürünü….

Benim fotoğrafla ilgili yol arkadaşlığım çok uzun bir zaman olmamasına karşın keşke çok daha önce tanışmış olsaydım dediğim bir uğraş ve bu hobim sayesinde çok güzel gönül dostları kazandım. İşte bu gönül dostlarımla birlikte gerçekleştirmek istediğimiz ve daha sonra adını “ Emeğin Öyküsü” koyacağımız “Kaybolmaya yüz tutmuş meslekler ve ustaları” adlı foto-röportaj çalışmamızda Bozkır’da evinin altındaki atölyesinde sanatını icra etmeye çalışan bıçak ustası Abdullah ustayı ziyaret etmek istedik.

Birkaç gün önceden ustaya telefon açarak randevumuzu aldık. Hakan Bahçeci öğretmenimin görevi nedeniyle ancak öğleden sonra yola revan olabileceğimiz anlaşılınca ertesi sabaha Cengiz Teksoy ve Hakan Bahçeci öğretmenimle programı yaptık. Saat 11:00 civarlarında yola çıkıp Anadolu’nun tam göbeğinde Bozkır’a gideceğiz.Yol Anadolu’nun tam göbeğine olunca eli boş gidilmez diyerek yolumuzun üzerindeki bir marketten hediye babında bir şeyler alıyoruz.

Yola çıkmadan ustam arıyor nerede kaldınız? , kahvaltıya gelin diyor. Yoldayız ustam diye yanıtlıyor ve yola revan oluyoruz. Elbette ki dostlarla yolculuk daha bir keyifli, daha bir kolay oluyor.                

Yolculuk esnasında birden karşımıza yol ve köprü yapımı çalışmaları çıkıyor. Yani bu çalışmaları görüp te geçip gitmek mümkün mü? Birkaç saniyelik değerlendirmeden sonra arabayı hemen sağa çekiyorum, dörtlüleri yakıyorum, arabadan iniyoruz,bagajdaki fotoğraf makinelerimizi alıp başlıyoruz deklanşöre basmaya. Kafamızı nereye çevirsek karşımızda güzel  bir fotoğraf karesi.

Abdullah ustam nerede kaldınız diye arıyor. Geliyoruz ustam deyip gaza basıyoruz, ustam yolda birkaç kez daha arıyor.

Yaklaşık 1 saatlik bir yolculuktan sonra Bozkır’a varıyoruz , sora sora Bağdat bulunur misali , sora sora ustamın evini buluyoruz, ustam bizi sokağın başında karşılıyor.

Selam kelamdan sonra ustamla , Hakan öğretmenim ortadan kayboluyorlar, biz de dükkanının içini inceliyoruz, en çok ilgimizi dükkanın bir köşesinde dayanmış halde duran geyik boynuzu çekiyor.

Bir süre sonra önde Hakan öğretmenim elinde tepsiyle , arkasında ustam  elinde ekmeklerle çıkageliyor.

Ustam “hele bir karnımızı doyuralım,sonrası Allah kerim” diyor, mönü Hakan öğretmenimin elinden, bir sahan yumurtalı kavurma ve bir kavanoz bal. Tıka basa doyuyoruz.

Ustam diyor ki “Sizin için sıfırdan bir bıçak yapacağım”

Karşımızda 500 yıllık ata sanatının son nesli, son temsilcisi , sabır, sebat , el emeği, göz nuru ile kemiğe, çeliğe hükmeden bıçak ustası Abdullah usta.

Bir yandan anlatıyor , bir yandan da ocağı harlıyor. Bıçakçılığı babadan , dededen öğrenmiş, nurlar içinde yatsınlar diyerek hayırla yad ediyor ecdadı .40 yıldır yapıyorum bu işi diyor, Bozkır pazarında bir tezgahı varmış, özel siparişlerde oluyormuş, son zamanlarda internet üzerinden de talepler oluyor diyor. Antalya’da bir müşterim var , sene de 1 hafta bana tatil yaptırır diyor.

Dükkanın arka tarafındaki boynuzları gösteriyor, Kayseri’den getirmiş.

Boynuzu kesip ateşte ısıtıyor, dış yüzeyini soyuyor, özel kalıplar içinde mengene de şekil veriyor.

Diyorum ki ustam yaptığın bıçağı ben alacağım.

Her şey bir fabrika nizamında ve sistematik bir şekilde ilerliyor. Ustam bir o , bir bu tezgahın başında bazen bıçağın sapını yapacağı boynuzu eğiyor, bazen kabuklarını sıyırıyor, eğeyle törpülüyor. Sap kısmı aşağı yukarı ortaya çıkınca sıra çeliğe hükmetmeye geliyor, ateşin içinde kıpkırmızı olan çeliği dövüyor ve bize de teknik bilgiler vermekten geri durmuyor. Örneğin çeliğin illa ki 2 kg.lık bir çekiçle dövülmesinin şart olduğunu öğreniyoruz. TV ekranlarındaki reklamlarda gösterilen bıçaklara ve bıçakçılara kızıyor ustam. Ama bu sohbet esnasında asla işten geri durmuyor. Çeliğe su veriyor, ilgimizi bıçakların üzerindeki bir hilal ve üç ay işareti çekiyor, soruyoruz. Bu diyor benim imzam dededen , atadan kalma, onlarda kullanırdı , ben de devam ettiriyorum.

Arada da bana şöyle mi yapayım diye soruyor.Bıçak sahibi ben olacağım ya, özel bir isteğim olabilirmiş. Usta sensin ne dersen o diyoruz. Yaklaşık 2 saatin sonunda bıçağımızın yapımı sona eriyor. Ustam büyük bir keyifle bıçağa bakıyor ,işte şimdi keyfim yerine geldi, hocam anan seni Kadir gecesinde doğurmuş, çok güzel bir bıçak oldu diyor.

Gözlerinin içinde yaptığı işe olan sevgisini, saygısını, mesleğinden duyduğu hazzı görüyorum. Mutlu olduğunu her hali yansıtıyor.

Eh işte şimdi bir çayı hak ettik diyor. Çayımızı içiyoruz.

Bıçağın uzun ömürlü olabilmesi için gerekli önerileri alıyoruz.

Sonra diyor ki size imal ettiklerimden örnekler göstereyim.

Açıyor bir elma kasasının üzerinde tezgahı , hayranlıkla bakıyoruz her birine. Soruyoruz , mesleği öğrettiğin bir çırak , bir istekli , mesleği devam ettirecek bir nesil var mı? Kısaca “arkadan gelen var mı?” Ne gezer diyor, sanırım bu meslek buralarda benimle birlikte sona erecek.

Teknolojiye yenik düşen bir meslek daha …..

Yol beklemez diyoruz,sarılıp vedalaşıyoruz. Yola çıkıyoruz Konya’ya doğru. Yolun bir yerlerinde Hakan öğretmenimin telefonu çalıyor, arayan ustam, herkes birbirine bakıyor acaba o  yoğun fotoğraf çekimleri esnasında ekipman mı unuttuk orada diye.

Ustam soruyor. Konya’ya vardınız mı?

Yorumlar

  • yorum avatar
    Garip
    11-04-2023 07:51

    Sayın yazar, çok imlâ yanlışlığı ve anlatım bozukluğu var..

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.