Emevî ve Osmanlı Halîfelerini Kıyas
19 Ocak 2018, Cuma 07:051-Emevî Halîfeler Peygamber torunlarını Kerbelâ’da katlederken, Medîne’de Ashaba işkence ederken, Osmanlı Ehli Beyt’e maaş bağlamış, en büyük hürmet ve tazimi göstermiştir.
2-Emevî Halîfeler Medîne’yi işgal edip Kâbe’yi topa tutmuşlar. Osmanlı Kâbe ve Mescid-i Nebevi’ye bugün bile hayranlık uyandıran en güzel eserleri ve ilâveleri yapmışlardır.
3-Araplardan bir kabile Kâbe’yi basıp Hacer-i Esved’i kırıp kendi kabilesine götürmüş, yirmi sene Kâbe’den bu mübârek taşı ayırmışlar, Osmanlı ise onu tekrar yerine getirip koymuş ve ona gümüş muhâfaza yapmıştır.
4-Emevîler kutsal belde halkına zulmetmiş, baskı yapmışlar, “Harre Olayı”(1) diye ma’ruf baskında, kitabımıza almaktan imtina ettiğimiz çok daha kötü şeyler yapmışlar, Osmanlı ise “Sürre Alayları” ile devamlı bu mübârek mekânlar halkına büyük çaplı yardımlar yapmıştır.
5-Emevî Halîfelerinden Velid, Kur’an-ı çiğneyecek, üvey annesiyle evlenecek, sarhoş iken dinlediği bir şiire 5 bin altın caize verecek kadar(2) sefihleşmiş, hattâ akıl tutulması denebilecek uygulamalara girebilmişlerdir. Abbasi Halîfesi Mütevekkil, kendisi için övgü dolu bir mersiye yazan bir şâire 120 bin altın caize (hediye) verdiği rivâyetleri vardır.(3) Bu ve benzeri iman inanç sâhibi hiçbir müslümana aslâ yakışmayan tavır ve davranışlar içine girmişler,(4) Osmanlı pâdişah ve halîfeleri arasında ise böyle sefih ve rezil uygulamalara katiyen rastlanmamıştır.
Emevi halîfelerini tenkid ede ede iktidara gelen Abbasi Halîfeleri de öyle bir lüks ve israf içinde yaşamışlar ki, Halîfe Memun’un sofrasında Suyutî’nin kaydına göre 300 çeşitten fazla yiyecek ve içecek bulunurmuş.(5)
6-Hz. Peygamberden çeyrek yüzyıl sonra Emevî Halîfeleri ı’yş ü işrete dalıp, şarap havuzlarında yüzenler olmuş, Osmanlı Halîfelerinden içki kullanan nâdir çıkmıştır.
7-Emevî Halîfeleri Halîfeliği Ehli Beyt’ten zorla almışlar, Osmanlı Halîfelerine Halîfelik gönüllü teslim edilmiştir.
8-Peygamber Efendimizin amcası Hz. Abbas soyundan gelip, Emevîlerin zulümlerini ve haksız uygulamalarını görüp, onlara isyan eden ve neticede Hilâfeti ele geçiren ve “Abbasî”ler” diye târihe geçen hânedandan gelen halîfeler bile dönemlerinin en meşhur, en popüler, en bilgili ve kabiliyetli âlimlerine, müctehitlerine bile kötü davranmaktan, onları işkencelere tabi tutmaktan geri kalmamışlar, Osmanlı ise (kitabımızın muhtelif yerlerinde izah edildiği şekliyle) ilim ve ilim adamlarına son derece saygılı ve itaatkar davranmışlardır. Misal vermemiz gerekirse:
Mutezilî fikirleri benimseyen bu halîfeler, kendi fikirlerine ve uygulamalarına sıcak bakmayan İmam Azam’ı, Ahmed b. Hanbel’i, İmam Malik’i zindanlarca çürütmüşler, işkenceler altında öldürmüşlerdir. Halîfe Mutasım’ın Ahmed b. Hanbel’e “Kur’an mahluktur” dedirtebilmek için bizzat o büyük âlimi kendi elleriyle kamçıladığı rivâyetleri vardır. Abbasi Halîfelerinin güya en iyisi, en adili kabul edilen Harun Reşid zamanında bile, siyasî bir iftiraya ma’rûz kalan İmam Şafi, Yemen’den ayakları prangaya vurulmuş olarak bir katır sırtında Yemenden Bağdat’a getirilmiş, suçsuzluğu anlaşılmış ama o büyük İmam artı oralarda duramayıp Mısır’a hiçret etmiştir. Yine Halîfe El-Vasık, Kur’an mahluktur demediği için büyük hadis âlimi Nasr el-Huzaî’nin başını bizzat kılıcı ile kesmiştir.(6)
Osmanlı Halîfelerinin ise, hem zamanlarındaki âlimlere, hem de bu zikri geçen ve daha önce vefat eden âlimlerin fikirlerine, eserlerine, kabirlerine, türbelerine nasıl saygılı davrandıklarını, mezhep taassubu yüzünden, onların ya kaybolan ya da mezbelelik haline getirilen kabir ve türbelerini nasıl restore ettirip saygı gösterdiklerini kitabımızın muhtelif bölümlerinde dile getirdik.
Mısır’ın 20. Asırdaki büyük âlimlerinden Muhammed Abduh: “İtikad ediyorum ki, bu zamanda imanın şartlarının birincisi Allah’a imandır. İkincisi Peygamber’e imandır. Üçüncüsü de, Osmanlı Devleti’nin bekasına imandır. Zira bu devlet yıkılırsa, Âlem-i İslâm perîşân olacak ve sahipsiz kalacaktır.”(7) Demiş ve gerçekten söyledikleri fazlasıyla çıkmıştır.
Enver Paşa l. Dünya Savaşındaki hezimetten dolayı, Türkiye’den kaçıp, Türk illerindeki Türkleri örgütleyip Ruslara ve İngilizlere karşı savaştırıp, istiklâllerini elde etsinler diye faaliyetler başlatınca; arkasına toplanan Türkistanlıları Ruslar; “Bu Paşa halîfeye İstanbul’da baş kaldıran kişidir” propagandası ile uçaklardan atılan beyannamelerle kandırıp, toplananların dağılmasına sebep olmuşlardır.(8)
Dünyanın en büyük gücünü, içimizdeki basiretsizler kendi elleriyle tepip attıktan yani Hilâfet ve saltanatı kaldırdıktan sonra, yani Arabistan Osmanlıdan ayrıldıktan sonra bile, Arabistan’da ve dünyanın birçok yerinde uzun bir müddet hutbeler Osmanlı Sultanı ve Halîfesi adına okunmaya devam etmiştir. Hattâ Afrika’nın iç bölgelerinde 1965’li yıllara kadar Hutbelerde Sultan Abdülhamid’in ismi zikredilerek okunmaya devam edilmiştir. Bu da Şerif Hüseyin ve oğlanlarının “biz Osmanlıya değil, İttihat ve Terakki idâresine isyan ettik” sözünü doğrular niteliktedir.(9)
Dipnotlar:
1- İrfan Aycan- İbrahim Sarıçam, “Emevîler” TDV Yay. Ank. 2008, s. 33.
2 - Wil Durant,“İslâm Medeniyeti”,Tercüman 1001 Temel Eser,Terceme Orhan Bahaeddin, s.25.
3 - İhsan Süreyya Sırma, “Abbasiler Dönemi”, Beyan Yay. 165, İst. Târihsiz, s. 97.
4 - İhsan Süreyya Sırma, “Emevîler Dönemi”, Beyan Yay. İst. 1991, s. 123.
5 - İhsan Süreyya Sırma, “Abbasiler Dönemi”, Beyan Yay. 165, İst. Târihsiz, s. 81.
6 - İhsan Süreyya Sırma, “Abbasiler Dönemi”, Beyan Yay. 165, İst. Târihsiz, s.31, 58, 88.
7-Ahmed Akgündüz-Said Öztürk,“Bilinmeyen Osmanlı”,Osmanlı Araş.Vakfı Yay.1999 İst.s.145.
8- Yavuz Bülent Bâkıler, “Türkistan Türkistan”, TDV Yay. Ankara 1997, s. 303.
9- N.Kösoğlu,Türk Dünyası Târih ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler,Ötük. Yay.Ank.1997,s.692.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.