Endülüs Döneminde İlim Âlim (1)
15 Temmuz 2020, Çarşamba 08:49Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti döneminde Arap Yarımadası dışındaki bölgelerde fetih hareketleri başlamış, Hz. Ömer döneminde Suriye ve Mısır fethedilmiştir (M.640). Hz. Osman döneminde Kuzey Afrika’nın fethi başlamış, Emevîler döneminde Kuzey Afrika’nın tamamı fethedilmiş, hattâ Tarık b. Ziyad komutasında 12.000 kişilik bir İslâm ordusu, Cebel-i Târık Boğazından atlayıp İspanya’yı (Endülüs’ü) fethetmiştir (M. 711).
Emevîlerin kuruluşu daha önce zikredilmiş idi. Muaviye’nin; oğlu Yezid’i veliahd göstermesi netîcesi Hilâfet sona ermiş, saltanat dönemi başlamıştır. Bundan sonra gelenlerin adı halîfe, fakat uygulama saltanattır. Bu dönem idârecilerinin İslâm’a uymayan tavırları ve ırkçı uygulamaları yüzünden Emevîlerin idâresi fazla sürmemiş, M. 661 de başlamış, 750 yılında yâni 89 sene sonra yıkılmıştır.
Emevîlerin Ehl-i Beyte karşı katı tutumları, Kerbelâ olayları, ırkçı uygulamaları Müslümanları yıldırmıştır. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas’ın soyundan gelen Abbasîler idâreyi ele geçirince, Emevî hânedânına hoşgörülü davranmamışlar, Emevîlere karşı müthiş bir kıyım ve katliam başlatmışlardır. Bu kıyımdan kurtulan çok az insandan biri olan Halîfe Hişam b. Abdülmelik'in torunlarından Abdurrahman b. Muaviye, canını kurtarabilmek için, Kuzey Afrika şehirlerine kaçmış, ama yapılan takip devam edince Kendi hânedânları döneminde alınan ve birçok Emevî idârecisi ve askeri bulunan Endülüs’e geçmiş, orada bu insanları örgütleyerek Abbâsîlerden ayrı bir Endülüs İslâm Devleti kurmuştur.
Emevîlerin ırkçılıklarını, baskılarını, idâri hatalarını tenkit etsek de, daha önce anlatıldığı üzere, İslâm Medeniyetinin temel taşlarını koyan insanlardır. Böyle medenî bir alt yapıya sâhip oldukları için Araplar, Endülüs’e gelen Abdurrahman b. Muaviye kanalıyla örgütlenmişler ve Endülüs İslâm Medeniyetinin temel taşlarını koymaya başlamışlar ve çok da başarılı olmuşlardır. Bugün Avrupalıların hatta bütün dünyânın hayran kaldığı, M. 711 yılından 1492 yılına kadar devam edecek olan, zarif, nahif ve estetik bir medeniyet bina etmişler, Rönesans’ın ve Avrupa Medeniyetinin ilham kaynağı olmuşlardır.
Endülüs İslâm medeniyetinden ve eserlerinden ibret alan, nemalanan, faydalanan Hristiyanlar 1085 yılında, Müslümanlardan Toledo şehrini geri almışlar, piskopos Raymond Lully’nin teşvik ve yardımı ile Avrupa bilim târihinde bir kırılma noktası olacak olan Tercüme Mektebini 1134 yılında kurmuşlar ve Farabi, İbni Rüşd, İbni Sînâ, İbni Bacce, İbni Tufeym gibi İslâm filozoflarının eserlerini tercüme etmeye, dolayısıyla Rönesans’ın temel taşlarını koymaya başlamışlardır.(1)
Emevîlerin, Yunan eserlerini tercüme edip, ilim seferberliklerine azık yaptıkları gibi; Müslüman âlimlerin eserlerini incelemeye ve tercüme etmeye başlayan Avrupalılar da,İslâm ilmini Rönesanslarına ilham kaynağı yapmışlardır. Roger Bacon gibi birçok tanınmış bilim adamı bu tercüme bürosundan yetişmiştir. Prof. Dr. Philip Hitti’nin “İslâm Târihi”, c. 2, s. 934.” Eserindeki kaydına göre; Hristiyanların bu çalışmalarının netîcesi ve semeresi olarak 1250 yılında aynı şehirde yâni Toledo’da Avrupa’nın ilk “Doğu Araştırmaları Okulu” kurulmuş ve Oryantalizmin temelleri atılmıştır.(2) Burada çalışan mütercimlerden biri olan Afrikalı Konstantin isimli zat, 76 tane Müslüman âlimin eserlerini tercüme etmiştir.(3)
Târihî kayıtlara göre sâdece M. 925 yılında Avrupa’dan Endülüs’e ilim öğrenmeye gelenlerin sayısı 700 civarındadır. Bu sayı o günkü nüfus oranı göz önüne alınırsa ve saray erkânından başka okuma yazmaya heves edenlerin olmadığı bir dönemde çok ciddi bir rakamdır. Avrupa’da çeviri hareketinin öncülerinden Gerbert dö Oraliac 967-970 yıllarında 3 yıl Kurtuba Câmiinde eğitim görmüştür.(4) Önceden iyi bir komünist olan, İslâm ilmine ve irfânına muttali olduktan sonra iyi bir Müslüman olan Garudi’ye göre Rönesans, Endülüs’ten başlamıştır.(5) Bu kanaatte olan sâdece Garudi değil, insaflı olan, fanatik olmayan birçok Batılı ilim adamı da aynı kanaattedirler.(6) Rönesans bölümünde bunlardan birçok misaller vereceğiz ama birkaç tane de burada arz edelim:
Emmanuel Berl (1892-1968) şöyle der: “Arap rakamlarıyla, Batı’nın bilmediği ve İslâmiyet’ten öğrendiği cebir ilmi, İslâm kültürünün ihtişâmını göstermeye yetiyordu. Bu medeniyet kıymeti gizlenemeyecek kadar açık olan bir siyâsi sistem ve dört asır boyunca kâinatın en parlak medeniyeti vaziyetini muhâfaza edecek olan bir kültüre sâhipti.”
Dipnotlar:
1- Ali Çimen-Göknur Göğebakan, a. g. e. s. 76.
2- Sevim Tekeli,”Modern Bilimin Doğuşunda Bizans’ın Etkisi”, Kalite Matb. Ank. 1975, s. 45.
3- H. Z. Ülken a. g. e. s. 268; S. Tekeli, a. g. e. s. 42.
4- Şevket Yıldız, “Ah Endülüs”, Derin Târih Derg. Özel sayısı, 2015, s. 29, 30.
5- İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-5”, Albatros Yay. İst. 2007, s. 90.
6- Mustafa Sibai, “İslâm Medeniyetinden Altın Tablolar”, Türkçesi: Nezir Demircan-M. Sait Şimşek, Sebat Ofset, Konya 1979, s. 40.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.