Esirlere Muamele ve Avrupalılar (3)
22 Nisan 2021, Perşembe 09:29Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak, manevi râbıtalarını kesmek, dini metânetlerini zaafa uğratmak gerekir. Bunun da en kısa yolu, an'anat-ı milliye ve mâneviyelerine (Millî ve mânevî anlayışlarına) uymayan harici fikirler ve hareketlere onları alıştırmaktır. Türkler harici yardımı reddederler. Haysiyet hisleri buna manidir. Fakat onlara sezdirmeden bunu yapmak şarttır. Mâneviyatları sarsıldığı gün Türkleri, kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zâhiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kuvvetleri sarsılacak ve maddi üstünlükle onları yıkmak mümkün olacaktır.
Osmanlı devletini dünya siyasi hayatından tasfiye için, onlara bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribatı tamamlamak gerekir.”(1)
İngiltere’nin meşhur başbakanı Winston Churchill; “Türkiye’yi bir ağaca benzeteceksiniz, kurumaya yüz tutarsa sulayacak, fazla dal budak salmaya başlarsa budayacaksınız!” demiş.(2) Gerçekten Avrupa devamlı bu politikayı uygulamıştır.
Rusların sıcak denizlere inme, ticaretini genişletme ve Avrupa’yla tepişme hayali tarihin hiçbir döneminde eksik olmamıştır. Avrupalılar da bunu devamlı kullanmışlar, “Osmanlıyı al, sıcak denizlere in” diye göz kırpmışlar, Osmanlı Rus savaşı çıkıp son zamanlarda durum Osmanlı Aleyhine gelişince de gelip Osmanlıya yardım etmişlerdir. Bütün Osmanlı-Rus savaşlarının temelinde bu münafık zihniyet vardır. Böylece Osmanlıyı, bölünüp, parçalanıp yutulacak kıvama getirmek. Bu asırlar sürmüş, çünkü Osmanlı öyle küçük ve kolay lokma değildir.
Bir taraftan Ruslara göz kırpıyorlar, bir taraftan Osmanlıya yardım eder gözüküyorlar, bir taraftan da Osmanlıyı savaşı finanse edebilmesi için, fahiş oranlarla faizle para verip Osmanlı maliyesini iflâs ettiriyorlar. Yani her yönden kârlılar.(3) Kırım Savaşı ve bazı savaşlarda Batılıların bize yardımı bu sebeptendir. Bu Savaş neticesinde İngiltere bir kandırmaca ile Kıbrıs’ı elimizden almıştır.(4) Böylece kurnaz Batılı hem ezeli ve ebedi düşmanı Osmanlıdan kurtulmuş olacaklar, hem de Ortadoks oldukları ve siyasi, iktisadi ve rejim yönünden sevmedikleri, rakipleri olan Rusları frenlemiş olacaklardır.
Bu plan ve tavsiyeler asırlarca uygulanmıştır. Avrupalı tarih boyunca kendi aralarında birçok hususta ihtilaflı oldular, savaşlar yaptılar ama, Osmanlıyı bertaraf etme, haritadan silme, neslini tüketme hususunda her zaman birlik içinde olmuşlar ve hâlâ olmaktadırlar. Savaş yoluyla bunun en son denemesini Çanakkale ve İstiklâl savaşında yaptılar ama yine olmadı ve olmayacak da inşallah. Çünkü bu devletin temeli, takva ile atılmış ve Devlet-i Ebed Müddet, yani kıyamete kadar devam edecek devlet diye atılmış ve inşallah öyle olacaktır.
Bu gayelerini tahakkuk ettirmek için Ruslarla sık sık yapılan savaşlar yeterli olmamış, bu sefer Balkan Devletlerini kıyam ettirip, Balkan Savaşlarını icra etmişlerdir. Bu savaşlarda Osmanlı tarihinin en dramatik olayları cereyan etmiş, bazı yerlerde toplu olarak o kadar çok Mehmetçik şehit edilmiş ki, bunların kemiklerini İngiltere’nin Bristol limanına götürüp gübre yapılmak üzere satılmıştır.(5) Rodop Dağlarında aç, susuz, mermisiz, dermansız kalan Mehmetçikleri daha ölmeden etlerini domuzlar, sırtlanlar parçalamış, gözlerini de kargalar oymuştur.(6)
Bu medeniyet havarileri esir ettikleri askerlerimizin bazılarını da Meriç nehrinin çevirdiği küçük bir adaya aç olarak bırakmışlar, adada ne kadar ağaç varsa hepsinin kabuklarını yedikleri için hepsi kurumuş, Avrupalı gazeteciler resimlerini çekmiş, gazetelerine göndermişlerdir. O günleri yaşayan, o terör ve tedhişi gören, o tarihin şahit olmadığı canavarlıklara şahit olan ve hatıralarını yazan Zağra Müftüsü Hüseyin Râci Efendi şöyle diyor: “…öyle alçaklıklar, öyle zulüm ve katliamlar, en yakın akrabalarının önünde genç kızlara ve gelinlere öyle tecavüzler oldu ki, fırsatını bulan ebeveynler, kendi evlatlarının böyle bir akıbete duçar olmaması için kendi elleriyle çocuklarını nehirlere attılar... Bükülmük köyünde 102 kişi bir samanlığa, 110 kişi de köyün camisine doldurulup, gazyağı dökülerek ateşe verildi. Samanlıktakilerin bir kısmı kapıyı kırıp dışarı fırlamışlar ise de, üzerlerine ateş edip tekrar içeri tıktılar.
Zavallılar feryat ve figanlar içinde, birbirlerine sarılıp helalaştılar ve cayır cayır yandılar. Bu sırada Bulgar mel'unları ise gayda çalarak hora oynuyor ve "Kebap pişiriyoruz..." diye gülüyorlardı!.."
Dipnotlar:
1- Tarih Konuşuyor Dergisi, c.1, s.1; Ahmet Uçar, Tarih ve Dü¬şünce Dergisi, Aralık-Ocak-Şubat 2005, s. 19.
2- İlhan Bardakçı, “Tarihten Bugüne”Türk Edebi. Vak.Yay. İst. 2004,s.113.
3- Osmanlıda ilk borçlanma sebebi Kırım harbidir, İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 161.
4- Cengiz Özakıncı, a. g. e. s. 304.
5- Zafer Dergisi, 147, s. 18; Yılmaz Öztuna, a. g. e. c. 7, s. 296.
6- Aram Andonyan (Mahmut Muhtar Paşa), “Rumeli’yi Neden Kaybettik?”, Örgün Yay. İst. 2007, s. 450.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.