Esirlere Muamele ve Avrupalılar (4)
27 Nisan 2021, Salı 10:43"Cilkova köylü Topal Dobra adlı habis, 9 tane masum bakir kızcağızların ırzını telef ettikten sonra, üçünü koru içinde öldürmüştür. Bu kızlardan ikisi Cambazören köyünden Uzun Rüstem'in kızlarıydı. Naldökenli Mustafa'nın haremi Zehra ile biri iki, diğeri dört yaşlarında iki masum çocuğunu aynı köyden Kolçu adlı hain Bulgar öldürmüştür.
Adı geçen bu köylerde Müslümanların öldürülüş şekilleri, Şarki Rumeli idaresinin Sancak mahkemesindeki zabıt defterlerinde kayıtlıdır. Çünkü sonra Bulgarlar bunların mallarına varis olabilmek için, öldürdükleri Türkleri ve nasıl öldürdüklerini birer birer ikrar ve ispat etmişlerdir."
"...Evet, Bulgarlar evvelce komite Vakasında gösterdikleri canavarlık ve barbarlıklarının birkaç mislini ve şeniini bu kere Kazanlık ve köylerinde icra ettiler ki, yaptıkları Engizisyon'dan aşağı değildir.
'Siz cepken giymeyi seversiniz' diye, delikanlıların kollarını ve pazılarını cepken gibi yüzdüler.
'Artık yoruldun, bir sigara iç' diyerek tenasül aletini kesip ağzına soktular. İçki meclisinde birçok Müslüman’ı getirip:
'Hangisi semiz' diye, koyun yoklar gibi yokladıktan sonra koldan ve buttan külbastılık kestiler. Bazılarını da diri diri ateşe tutup kebap gibi kızarttılar.
Sütçünün Hafızı denmekle maruf ulemadan ve müderrislerden bir zatın göğsünde ateş yakıp öldürdüler.
Ellerine geçen bakir kızları, genç kadınları çıplak vaziyette sokaklarda dolaştırdıktan sonra, birçok alçak tecavüz edip... daha akla hayale gelmeyen hareketlerle öldürdüler. Bunları gördükten sonra bazı kadınlar bu şekilde tecavüz edilip öldürülmemek için kendilerini ve kızlarını nehirlere attılar.
Toplu halde öldürülüp kuyulara, kendilerine kazdırdıkları çukurlara ve izbelere doldurulan Müslümanların sayısı belli değil..."(1)
Meşhur bestekârımız Yesârî Âsım Arsoy, Konya asıllı Balkan göçmenidir. Balkan Harbi esnasında göç edenlerdendir. Bu göç o kadar korkunç ve panik halinde olmuş ki annesi kardeşinin birini beşikte unutmuş, sonradan hatırlayıp dönüp alabilmişlerdir.(2)
Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı sonrası 1917 yıllarında İstanbul işgal edilince, Batılılar, Türk’e karşı olan kin ve buğzlarını kusmuşlar, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan adetler ve icraatlar ihdas etmişlerdir.
Fatih’in 1453’te İstanbul’a beyaz bir at üzerinde girişine nazire olsun diye Fransız General Frachet d’Esperey beyaz bir at üzerinde İstanbul’a girmiş ve içimizdeki hain azınlıklar onu büyük bir coşku ile karşılamışlardır.(3)
Malta’ya sürgün edilecek olan memleketin en üst düzey bürokrat ve ilim adamlarını evlerinden gece yarısı, çocuklarının gözleri önünde büyük hakaretler ederek almışlar, bazılarının elbise giymelerine bile müsaade etmeyip pijamalarıyla ve çorapsız olarak gemilere bindirmişlerdir.(4) “En üst rütbeli bir Osmanlı subayı, en alt rütbeden bir Fransız veya İngiliz subayını görünce selam verecek”(5) gibi çok rezilâne kararlar almışlar, bu hakarete dayanamayan birçok subay hemen Anadolu’ya geçip Millî Mücadele Hareketine katılmıştır.
İstanbul işgalinden sonra Malta’ya sürgün edilenleri götüren vapura bazı üst rütbelilerin yanına maltız uşaklarda alınmıştı. İngilizler o uşaklara kamara vermişler ve mutfakta pişen yemeklerden onlara ikram etmişler de, memleketin en güzide evlatları olan sürgünlere dönüp bakmamışlardır. Malta’da da ordu kumandanlarımıza, paşalarımıza, mareşallerimize bile olmadık hakaretler yaptırmışlar, hatta onları İngiliz erlere iteletip, kakalatıp, dövdürmüşlerdir, yerlerde sürükletmişlerdir. Olayları yaşayanlar bizzat yazmaktadırlar.(6)
1906 da yapılan nüfus sayımında Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerinin nüfusu şöyledir:
Türk ve İslam, 1. 700. 000, Rum 627. 000, Bulgar 575. 000, Ötekiler 199. 000(7)
Balkan Savaşları ve sonrasında uygulanan terör, tedhiş ve soykırımlar neticesi bugün Balkanlardaki Müslüman Türk nüfusu on binlerle ifade edilen çok az bir sayıya inmiştir. Balkan milletleri de uzun asırlar velinimetleri olan Osmanlıya ihanetlerinin cezasını, bir asra yakın Demirperde tabir edilen Komünist rejim altında inlemekle, cehennem hayatı yaşamakla ödemiştir. Şurası da enteresan ki; Balkanları bizden koparan Avrupalılar ve Ruslar, bizim dört asır kaldığımız yerlerde bir asır bile kalamamışlardır.
Türklere barbar diyen bu medenî barbarlar, bir asır sonra Bosna Savaşında yine aynı şeyleri yaptılar.
Bu savaş günlerinde BM raporlarına göre Sırplar Bosna Hersek’te 70 bin Müslüman kadına tecavüz ederken,(8) ameliyatla kadınların rahmine köpek cenini yerleştirirken,(9) Batılılar Bangladeş’te halkının inançlarına, yani İslâm’a ters düşen ve dışlanan Teslime Nesrin’i, Elçileri kanalıyla Batı’ya kaçırmakla ve ödül üstüne ödül vermekle meşgul olmuştur.(10)
Dipnotlar:
1- Hüseyin Racî Efendi, "Zagra Müftüsünün Hatıraları” Tercüman Gazetesi, 1001 Temel eser serisinden, s. 170-187.
2- İbrahim Refik, “Tarihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay.İst. 2008, s.226.
3- A. Emin Yalman, a. g. e. c. 2, s. 898.
4- A.Emin Yalman,“Yakın Tarihte Gördüklerim Geçirdiklerim”, c.1, s.584.
5- A. Emin Yalman, a. g. e. c. 1, s. 543, 584, 657, 643; Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı 33, s. 29.
6- A. Emin Yalman Yakın a. g. e. c. 1, s. 643, 657.
7- Rumeli’yi Neden Kaybettik, Fazlı Necip (Mahmut Muhtar Paşa), Örgün Yay. İst. 2007, s.238.
8- Milliyet Gazetesi, 26. 05. 1999.
9- Sabah Gazetesi, 04. 01. 1993.
10- Star TV Akşam haberleri, 04. 01. 1993.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.