ESNAFIN KAPISI HAZİRANDA AÇILACAK
25 Mayıs 2021, Salı 08:08Ülke olarak inanılmaz gündem karmaşası, bilgi kirliliği, algı operasyonları ile çalkalanmaya devam ediyoruz. Bir aynaya, yani bir kendimize bakıyorum birde Dünya’ya. Tamam coğrafya “kader”dir. Ama Cenab-ı Allah’ım bu millete nasıl bir rol biçmiş ki, hiçbir şey ister içeriden, isterse dışarıdan olsun yolumuza devam ediyoruz.
Mesela bu durumu fert fert, aile aile bazında da alabiliriz.
Her ocakta neyin yandığını kimse bilemez. Ancak kapının önüne çıkıldığı zaman insanımızın duruşu, yürüyüşü acı gerçeklerden çok farklı hatta tanınmaz bir hal alıverir. Bu durumu farklı analiz edebiliriz?. Şöyle ki; Amentüye inancımız sonsuzdur. Rızk Allah’tandır. Açlığından ölen olmamıştır…. Diye başlarız en sonunda da “yıkılmadık ayaktayız” diye işi duygusallaştırır yolumuzda yürümeye devam ederiz.
Ancak bu zıkkım para var ya biraz düşünüldüğü zaman imparatorlukları, çarlıkları, krallıkları yok etmiş, o yüzyıllardan bugüne de baba ile oğlu, karı ile kocayı ayırma noktasına kadar getirmiş.
Farkındayım ne demek istediğimi tam olarak ifade edemedim. Dahası kıvırıp duruyorum. Ülke olarak bana göre Haziran başı ile birlikte 18-19 aylık tarihi sürecin son dönemine gireceğiz.
Bu dönem kim ne derse desin, hangi siyasi hangi penceresinden bakarsa baksın, iktidar savunsun, muhalefet eleştirsin zor, zor, zor oldu. Haaa korkum daha da zor olacağı yönünde.
Önce günümüzde bu zıkkım para olmadan hiçbir şey olmuyor.
Bizim gençlik yıllarımızda bize söylenen bizimde sorgulamadan kendimizi kandırdığımız o klasik söz vardı “İki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş”…
Hadi şimdi önce oğlunuza kızınıza bakın hiç bu cümleyi kuran bir evladınıza rastladınız mı?
Bunu yazarken aklıma geldi. Belki bu söz o zaman için geçerli idi. Bugün neymiş diye Türk Dil Kurumuna baktım. Dün de TDK şöyle diyordu; “İki aşık için zenginlik mühim değildir” manasına gelen bir söz. Birbirlerini seven iki kişi için, para ve mal varlığı gibi şeylerin bir önemi yoktur. İnsan sevdikten sonra, mütevazı bir yaşam şekliyle de mutlu olunabilir. Zenginlik, birbirini sevenler için mutlaka olması gereken bir şey değildir. İnsan aşık olduktan sonra, küçücük bir yerde bile yaşayabilir. Önemli olan, arada mutlaka sevginin olmasıdır…”
Bir daha okudum. Bir daha okudum. Ve acı acı güldüm.
Şarkılarımız bile vardı “Para ile saadet olmaz”
Hemen aklıma rahmetli Erbakan hoca geldi. Hani rahmetli o müthiş zekası ile kırmadan, sövmeden “hadi, hadi oradan” diye çıkışırdı ya. Bende dün bu açıklamaya öyle demek istedim.
Gençlimizde bizi yetiştirenler (Siyaseten, fikren yani ortaokul çağından sonra eğitim yıllarımızda yetiştirenler) “Para ……….. yakışır”, “Para insanın elinin kiri” derlerdi. Vay alçaklar vay. Bizi de nasıl kandırmışlar değil mi?
Para yoksa mutluluk yok.
Para yoksa huzur yok.
Para yoksa insanlık yok.
Paran yoksa adam değilsin.
Paran yoksa sende yok ol.
Kapitalizmin bu gerçek yüzü peki bugün bizim içinde mi geçerli mi?
EVET, EVET, EVET…
Belki bu zorlu dönemde para kazanmaya devam eden insanlarımız oldu. Sermayelerini katlayan holdinglerimizde oldu. Devlet kurumlarında, belediyelerde, üniversitelerde yani düzenli iş ve sabit maaş garantisi olan insanlarımız hiç evden çıkmadıkları için, giyim başta olmak üzere pek çok zaruri ihtiyaçları için para harcamadıkları için onlarda tasarruf ettiler. Amma velakin belki birilerine göre yüzde olarak önemsenmeyen esnaflarımız, dar gelirlerimiz için kabus gibi aylar yaşandı.
Sağlık Bakanlığının günlük verileri, Sayın Cumhurbaşkanımızın “Bayram sonrası rakamlar 5 binin altına inecek” açıklaması, Bakan Koca’nın bile bir yerde itiraf ederek aşı konusunda “Artık mişli, mışlı dönem geride kaldı” sözleriyle yeni müjdeleri, Avrupa’da turizm portföyünden başta İspanya ve Yunanistan’ın kotalarını doldurmuş olmaları ile TÜRKİYE’ de Haziran ile özlenen güzel günler geri gelecek inşallah.
BU ŞARKI BURADA BİTMEYECEK
60 yaşında, 46 yıllık gazetecilik hayatımda hiç yaşamadığım bir 10 gün yaşadım. Ve KONYA POSTASI’nda dünkü ilk yazımızda ne dedik? AKIL KONFORUMUZ için bazı şeyleri not almaya devam ettik.
İşte o günlerde çok değerli abim bana şunu anlatıyordu;
“Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir gün birkaç arkadaşı ile birlikte ‘her şeyimi ona borçluyum’ dediği, çok sevdiği Hocası Seyyid Abdülhakim Arvasi’yi ziyaret eder.
Üstad Kısakürek arkadaşlarına derki; “Hocama cevabı çok uzun olacak bir soru soracağım ve hocam da uzun uzun anlatacak ve böylece bizde hocamızın sohbetinde ve yanında fazlaca kalmış olacağız”.
Hocalarının huzura varırlar.
Hal hatır cümlelerinden sonra Merhum Necip Fazıl Kısakürek “Hocam iyi bir Müslüman nasıl olunur?” diye sorar.
Hocaları da ‘Necip, nasip meselesi ‘ buyururlar.
Sadece iki kelime ile cevaplarını almış olurlar.
……………
Ben bana bu olayı daha detaylı isim isim vererek yani Merhum Üstad ile birlikte olanlarında ismini vererek anlatırken gözyaşlarıma hakim olamıyordum. NASİP meselesini hiç aklımızdan çıkarmayalım olur mu?
Buda bugün için bizim paralı Müslümanlarımıza gelmiş olsun.
AHDE VEFA BU İMİŞ?
Yine eli boş gezdiğim bu son 10 günlük süreçte bir abim önce bana aşağıdaki şu hikayeyi gönderdi. Sonrada dertleştik. Hani yok vefa imiş. Vay efendim VEFA İstanbul’da semt imiş. Vefa eskiden varmış da şimdi yokmuş. Geçelim bunları ve gelin izninizle bu çok beğendiğim hikayeyi birlikte okuyalım.
……………..
Günün birinde bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırır. Kurt ormanda oraya buraya kaçar, ancak peşindeki avcıları bir türlü atlatamaz. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar:
"Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler."
Köylü biran düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü "Görmedim" der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.
"Çok teşekkür ederim" der kurt, "Bana büyük bir iyilik yaptın."
"Önemli değil" der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar.
"Bir dakika" diye seslenir kurt: Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka da yiyecek bir şey yok."
Köylü şaşırır: "Olur mu, ben senin hayatını kurtardım."
"Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur" der kurt. "Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım."
Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.
Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. "Ne vefası " der kısrak. "Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu... "
Bu cevap kurdun çok hoşuna gider. Yolda ikinci olarak bir köpeğe rastlarlar. "Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim" der köpek, "Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur..."
Kurt köylüye döner, "İşte gördün" der. Köylü de son bir çabayla "Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye" diye cevap verir.
Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir.
"Her şeyi anladım da" der tilki "Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?" Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: "Gözümle görmeden inanmam..." İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve "Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık" diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar ve öldürür. Sonra tilkiye döner:
"Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın, hayatımı sana borçluyum" der.
……………
Yarın yine bu sütunlarda birlikte olmak ümidi ile hoşça kalın. İyi ki sizler varsınız.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Kötü söz söyleyene cevap verme. Çünkü ondan daha kötüleri vardır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bazı kavşaklarda sağa dönüşlerde kontrollü geçişlerde yolu kapatarak yeşil ışığın yanmasını bekleyerek arkadan gelen trafiğin akışını önlemediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Ali DEMİRHAN
25-05-2021 10:57Ne güzel yine yiğit kardeşimizin hem ders veren hem de bu günü güzelce analiz eden yazılarına kavuştuk bütün günlük yazıları derlenip bir kitap haine gelse gençliğe buyurun güzel bir başvuracakları bir rehber kitap olur .TEŞEKKÜRLER Gelelim yazının özüne PARA PARA PARA O OLUNCA DOSTTA DÜŞMAN DA KAZANMANA GEREK YOK GÜZEL KULLANIRSAN CENNET HAZIR KÖTÜ KULLANIRSAN...saygı ile
İsmail
25-05-2021 10:17Hz. Ali efendimiz şöyle demiştir: “ Mürüvvet sahibi erdemli bir kimseye iyilik yaparsanız, yumuşar. Mürüvvetsiz, erdemsiz bir kimseye iyilik yaparsanız sertleşir.”