FAKİR – YOKSUL
07 Şubat 2018, Çarşamba 07:24Sahib-i ilm ü hüner, ehl-i kemal olsa bile
Yeri yoktur bu cihanda, yok ise beş parası
Genç iken gündüze kat da geceni durma çalış
Kocayınca oluyor kurt, köpeğin maskarası
Hersekli Arif Hikmet
İki türlü fakir vardır. Kula el açanlar, Hakka el açanlar. Allah hepimizi kula el açanlardan eylemesin. İnsanın ar damarı çatlamadan dünyada en zor şey, birinden bir şeyler istemektir. Şâir Dertli, bunu ta içten yaşamış ki, şöyle demiştir:
Tek başıma olsam şah’a gedâya kul olmam
Vîran olası hânede evlâd’ü ıyâl var
Şimdi rağbet güzel ile zengine dedikleri gibi, Âşık Ruhsatî’de nasıl bir eziklik, nasıl bir acı yaşadı ki; şöyle demiştir:
Ah neyleyim yeşilim yok alım yok
Size yarar şekerim yok balım yok
Fukarayım mangırım yok pulum yok
Ararsınız paralıca güzeller
Fakire; “evine it girdi” demişler, “kapıyı örtün açlıktan gebersin” demiş.
İncili Çavuşa devrin padişahı; “bir söveceksin ama kimseye zarar vermeyeceksin demiş”, o, “Fakirin mali hülyasını s…” demiş. Başka biri de konuyla ilgili şöyle demiş:
Mali hülya bir tohummuş ektim amma bitmedi
Züğürtlük başa belaymış kovdum amma gitmedi
Bir zamanlar İstanbul Zabıta Müdürlerinden Osman Bey, hayvanları çok seven haklarını gözeten bir zat imiş, sabahleyin erkenden çıkar, pazara yük getiren hayvanların yüklerinin çok olup olmadığını, karınların doygun olup olmadığını kontrol edermiş. Bir eşeğin karnını yoklamaya başlayınca, fakir sahibinin canı sıkılmış ve “efendi bir de sahibinin karnını yoklasan” demiş.
Temel sabah balığa çıkarken gününün bereketli geçmesi için; “ilk tuttuğumu bir fakire vereceğüm demiş” ama ilk yakalanan kocaman bir balık olunca, içinden “buda verilmez ki” diye geçirmiş, ama balığı aldım, yakaladım çektim derken tekrar denize kaçırmış ve başını yukarı kaldırıp; “hey Allahum, sende hiç şakadan anlamayasun” demiş.
Fakat mutluluk illâki paraya veya maddiyata bağlı bir olay değildir. İnsan gönlüne hükmedebilirse her zaman mutlu olacak bir şeyler bulabilir. Çorabım yok diye üzülen birinin, bacağı olmayan birini görünce haline şükretmesi gibi. Ama bunu beceremeyen insanların, zenginlerin, her istediğine sahip olan insanların, millî geliri 40 bin dolar olan milletlerin durumlarını görüyoruz, en çok intiharların bunlar arasında olduğuna şahit oluyoruz.
UNESCO’nun 2002 yılında dünya çapında, 30 ülkede gerçekleştirdiği bir araştırma da, farklı ülkelerde mutluluğu baz alarak yapılan araştırmada insanlara “Mutlu musunuz?” diye soru yöneltilmiş. Bu suale verilen “Evet kendimi mutlu hissediyorum” diye nüfusuna göre en yüksek oranda cevap veren ülke, dünyanın en fakir ülkesi olan Bangladeş olmuştur.(1)
Zenginlik ve fakirlik insanlarda bâkı değildir. Zengin fakir, fakir de zengin olabilir. Adapazarı depreminin sabahında, şehrin en zenginlerinin sadece pijamalarıyla kalıp, Kızılay ekmek kuyruğunda sıraya girdikleri aynel yakîn yaşanan bir olaydır. Yunus zenginliğin izafi olduğuna dikkat çekiyor:
Ne aceptir nice kişi
Çekerler dünya teşvişi
Burda fakir olan kişi
Orda sultan olur bir gün
Son fıkramızı anlatıp konuyu sonlandıralım: Zengin bir adam, 100 adet deve ile döneminde taşıma sektörü kurmuş, çok zengin olmuş, ticaret yapmış, fakat bir müddet sonra işler kesat, işverenler fesat olmaya başlamış ve her şey bitmiş, her şeyi satmak mecburiyetinde kalmışlar, en son sıra develeri satmaya gelince, seyis ağaya demiş ki; “ağam, görkemli gösterişli iki deve bari alıkoyalım da, damızlık almak isteyenler olur, onlardan aldığımız ücretle bari hayatımızı idame ettirelim” Ağanın cevabı manidar olmuş; “geç evlâdım geç. Yüz devenin yükü ile adam olmadık da, iki devenin çü… ile mi geçineceğiz?”
Şair Fennî merhumun uzunca olan Müsebba’ından hem fakirlere, hem de zenginlere nasihat babından bir bendini arz edeyim:
Tuz ekmek hakkını hıfz eylemekte i’tinâ göster
Hudâ’dan gayre ‘arz-ı ihtiyâç etme gınâ göster
Şikâyet etme Hak’tan halka her hâle rızâ göster
Tama’dan kıl ferâgat ehl-i îsâr ol sehâ göster
Düşen bî-keslere rahm et tarîk-i i’tilâ göster
Sakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersen
Dokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen
Dipnot:
1- M. Fatih Can, “Bulduda Ne Oldu”, Tarih ve Düşünce Derg.Haziran 2003, sayı 40, s,11.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.